Merhaba sevgili okurlarım...
Multimedyada -temsili- sürpriz karakterimiz, ''İnci Sultan.'' var.
İnci Sultan'ı merak edenler, Multimedyaya göz atabilirler...
✴✴✴
Ona cevap vermedim ve ilerlemek için ileriye doğru atıldım fakat adeta kapana kısılmıştım. Tuna, önümden çekilmiyordu ve Tarık gitmeme izin vermiyordu.
"Tuna, eğer önümden çekilmezsen-"
Bir el, zamp gibi bileğime yapıştı ve beni geriye doğru çekti. Bu elin sahibi, Tarık Aras'tan başkası değildi. "Eğer konuşmak istediysem, neden bundan kaçıyorsun?"
"Senin isteklerin burada geçerli değil. Defol git, ait olduğun yere!"
"Ait olduğum yeri henüz bulamadığım kesin fakat derin bir arayıştayım ve kendimi burada buldum." bana bakarak göz kırptığında, bileğimi elinin hapsinden kurtardım.
"Benim senin gibilerle işim olmaz, çekil yolumdan."
"Sanırım benimle konuşana kadar, bu isteğiniz reddedildi küçük hanım."
"Küçük hanımmış." dedim tükürür gibi. "Sana yolumdan çekilmeni söyledim."
"Sen konuşana kadar ne ben ne de Tuna, yolundan çekilmeyeceğiz. Dilersen saatlerce burada durabilir ve dersi, dışarıdan dinleyebilirsin?" kollarını göğsünde kavuşturdu ve bedenini duvara yasladı. Gözlerinden geçen ifadeye baktım. Kesinlikle ciddiydi ve pes etmeyeceği belliydi.
"Pekâlâ ne konuşmak istiyorsun? Söylediğin onca laftan sonra seni dinleyecek olmam bile senin için bir ödül."
"Haklısın, fazla kaba davrandım. Ama sen de bana tokat attın."
"Dilersen tekrar hatırlatabilirim?"
Sol elimi havaya kaldırdığımda, "Azra Güler!" sesi tüm koridorda yankılanmıştı. Bölüm, öğretim görevlimiz Ayla Çorak, kır rengi saçlarını tam tepeden toplamış ve çatık kaşlarıyla bize bakıyordu. "Dersi kaçırmak istemezsin, bu önemli bir ders olacak çünkü."
"Elbette." dedim, gözlerimi tehdit edercesine Tarık'a çevirirken. "Seninle sonra görüşeceğiz, ukala!" demeyi de ihmal etmemiştim...
✴✴✴
Aradan geçen bir saatin ardından, beyaz renkli kurşun kalemimi rujlu dudaklarıma yaslamış, dersi dinliyordum. En azından dışarıdan görünen kesinlikle buydu. Bir elini havaya kaldırdı ve dersi anlatmaya devam etti. Bir kahkaha sesi koptu, ardından konuşmalar devam etti. Kapının tıklatılma sesi, tüm sınıfın dikkatini dağıtmıştı. Başımı, yasladığım yerden kaldırdım ve kapıya doğru baktım. Gelen kişi kimdi?
İçeriye giren kişi Tarık Aras'tan başkası değildi. Hâkî yeşili ceketi üzerinde, saçları her zamanki gibiydi. Onu izliyordum. Gözlerim, hipnotize edilmişçesine ona ve onun harika bedenine bakıyordu. Sesi kulağıma kadar geliyordu.
"Evet..." dediğini işittim. "İçlerinden yalnızca birini alacağım ve sonra buradan çıkacağım, sizler için bir sorun yaratır mı?"
"Dersimi bölerek yeterince sorun yarattın, devam ettirirsen ben de seni bölerim, genç adam." Ayla hoca, gözlüklerinin ardından Tarık'a baktığında, Tarık iki elini havaya kaldırmış ve teslim olurcasına bir tavır takınmıştı. Gözlerimi devirdim, bu adamın burada ne işi vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunculu.
Ficção AdolescenteHayaller, derin bir uçurumu andıracak kadar derinlerdi. Kaderin yazıldığı uç noktalar, hayallerin bittiği yerlerdi. Uçsuz bucaksız, eşsiz dünya da kurulan hayaller... Güvenerek başlanırdı her yola, inanılırdı kavuşulabileceğine bir gün...