En beğendiğim yorum...
mercfrtn;
'' Turunculu güçlü kadın. O bitkisel hayata girmez.
O güçlü kadın, üstesinden gelir. ''
✴✴✴
Harun Şah.
Doktorun söyledikleri, ben de soğuk duş etkisi yaratmıştı. Suratımı ekşittim ve gözlerimi devirdim, tehlikeli süreç başlamıştı. Sol elimi yumruk yaparken, bir yere vurmadan sinirle bağırarak hastaneden çıktım. Parmaklarımı, saçlarımdan geçirerek dışarı çıktığımda, beni karşılayan soğuk hava olmuştu. Belkide Azra'nın bedeni kadar soğuk bir hava...
Aşktanbul'un peşimden geldiğini fark ettim.
''Seni sakin olmaya davet ediyorum, belki o zaman beni dinlersin!'' diyen ince sesi kulaklarıma çalınmıştı. Yutkundum ve olduğum yerde durdum. Öfke saçan çimen yeşili gözlerimi ona çevirirken, sinirimi ondan çıkartmak istemiştim çünkü beni anlayacak başka kimse yoktu.
''Bana bu saatte mi haber veriliyor, Aşktanbul?'' Gözlerim, iri iri olmuş ona bakıyordum. Sinirden çenem kaskatı kesilmiş, kollarımı iki yana açmış bağırmaya devam ediyordum. "Bana olay anında değil de saatler sonra haber veriliyor, öyle mi? Kimim lan ben? Azra'nın okul arkadaşı mıyım? Herhangi birisi miyim? Neden bana haber verilmiyor, ha!"
"Sakin olmadığın sürece sana cevap yok."
''Peki o piçin, Azra'nın yanında ne işi vardı?''
Aşktanbul karşımda dikilmiş, kollarını göğsünde birleştirip sağ ayağıyla yerde ritim tutarken, tek kaşını kaldırmış göz ucuyla bankı işaret ediyordu. Oturmamızı istediği açıkça belliydi. Ayakta konuşsak, ne olurdu sanki?
Adeta burnumdan soluyordum. Aşktanbul'un işaret ettiği banka oturduğumda, dirseklerimi dizlerime yaslamış, parmaklarımı birbirine kenetlemiştim.
''Anlat.'' dedim usulca. "Sakinim, dinliyorum."
"Emin misin?"
"Aşktanbul!"
"Peki peki, tamam. Haftalar öncesinde biri, Azra'ya mesaj atıyor. Ben Ulaş'ın arkadaşı Tolga Parsel diye. Azra'ya Ulaş'ın ölmediğini, aslında yaşadığını filan söylüyor. Azra da inanıyor tabi.''
Nefesimi sıkıntıyla dışarı üflerken, içimden söylendim. ''Bu kızın derdi neydi ki!''
''Dün gece işte, gece yarısı iki suları için eski kilisenin önünde buluşma ayarlamışlar. Ulaş da gelecek filan demiş, öyle kandırmış Azra'yı.''
''Bu meselenin Tarık'la ne alakası vardı?''
''Çünkü Tarık tüm bu süreci biliyordu.'' dedi yutkunup, gözlerini kaçırırken. ''Azra, ona anlatmış.''
Gözlerim ardına kadar açılırken, dudaklarımı birbirine bastırıp derin bir iç çektim ve arkaya yaslandım. Ardından alaycı tavrımı takınıp, güldüm. ''Ne olmuş sonra beyaz atlı prensi onu kurtaramamış mı?''
''Harun.''
''Ne var Aşktanbul?'' dedim sinirli ve oldukça gür çıkan ses tonumla. Kaslarımın sinirden gerim gerim gerildiğini hissetmiştim. ''Karışma dediniz, seni ilgilendirmez dediniz, al gör işte! Elin piçi sevgilisini bile koruyamıyor!'' deyip bağırdım. ''Karşıma geçip, bir de Tarık'ı savunmayın bana! Sanki iyi bir haltmış gibi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunculu.
Teen FictionHayaller, derin bir uçurumu andıracak kadar derinlerdi. Kaderin yazıldığı uç noktalar, hayallerin bittiği yerlerdi. Uçsuz bucaksız, eşsiz dünya da kurulan hayaller... Güvenerek başlanırdı her yola, inanılırdı kavuşulabileceğine bir gün...