Multimedyada -temsili- sürpriz kişilerimiz bulunmakta...
Evet, tahmin ettiniz! Ege Soylu ve Kayra Yalnız.
✴✴✴
Masadan bir hışımla ayağa kalktığımda, boy seviyemiz eşitlenir zannetmiştim fakat o benden çokça uzundu. Buradan bakıldığında, bir basketbolcuyu andırıyordu fakat olmadığı kesindi. Sorduğu sorunun saçmalığını beynimde tartmaya çalıştım ve o bana cevap olurcasına, konuşmaya devam etti.
"Biliyorum, saçma bir soru gibi gözükebilir fakat düşündüğün gibi değil."
"Ne düşünme mi istersin? Seni şuracıkta öldürebilirim mesela."
"Hayır hayır..." dedi karşımdaki adam. İki elini havaya kaldırdı ve tatlı bir gülümseme bahşetti. "Sadece ben-"
Yan masadan uğultu sesleri yükselmiş, artık bir tezahürata dönüşmüştü. "Haydi Tarık!" diye bağırıyorlar ve alkış tutuyorlardı. Göz ucuyla onlara baktım, kesinlikle şişe çevirmece oyununun bir ürünüydü bu soru.
"Adını bile bilmediğim bir yabancı bana küstahça bir teklifte bulunuyor ve bunu kabul etmemi mi istiyor?"
"Adım Tarık. Tarık Aras. Peki ya senin?"
"Azra Güler." dedim boşlukta sallanırcasına. "Ve şimdi masana dön Tarık, yoksa elimden bir kaza çıkacak."
"Eğer seni öpmeden o masaya dönersem, kesinlikle beni öldürürler!"
"Eğer beni öpersen de ben seni öldürürüm."
"Sanırım bunu yaptığım için özür dilemem gerekecek, sonra telafi ederiz olur mu?"
"Neyi?"
"Az sonra yapacağım şeyi." dediği anda dudaklarımda bir ıslaklık hissettim. Yumuşak dudakları, dudaklarımın üzerine kapanmıştı ve yalnızca saliselik bir öpücük kondurup geri çekilmişti. Beni, benim iznim olmadan öpmüştü!
Onu omuzlarından ittirdim ve suratına sertçe bir tokat attım. Bunu hak ettiği kesindi fakat bu hamlemi beklemiyor gibiydi. Başı sola doğru devrildiğinde, en az Tarık kadar uzun olan bir adam yanımıza geldi. "Muhtemelen bunu hak ettin dostum." dediğinde, Tarık'ın omzunu sıkmıştı.
"Hak etmek mi?" dedi Tarık, son derece küstah bir tavırla. "Hiç kimse bana tokat atamaz."
"Hem suçlusun hem de güçlü öyle mi?" diye bağırdım. Tarık, benden birkaç adım uzaklaştı ve beni yavaşça süzdü. Sanki gözlerinde tanıdık bir ifade yer alır gibiydi fakat bu uzaklaştı ve yerini soğukluğa bıraktı.
"Eğer bu kadar aciz bir karakter olduğunu bilseydim, bir erkeğin tenine hiç yaklaşmasına izin vermeyecek kadar korkak... Zaten bu oyun için seni seçmezdim."
Tarık, sağ yanağını avucunun arasına aldı ve "Sanki çok umurumdaymış gibi..." diyerek söylendi ve masadan ayrıldı.
"Onun kusuruna bakma, biraz kabadır." dedi adam, ardından elini uzattı. "Ben Umut. Umut Yaser, onun en yakın arkadaşıyım. Şişe çevirmece oynuyorduk ve bilirsin... Sıra ondaydı-"
"Bilmek istemiyorum, sen de o aptal arkadaşın da bir daha gözükme gözükmeyin!"
"Tarık'ın bir daha karşına çıkmayacağından emin olabilirsin çünkü çok sinirlendi." baş parmağıyla, masayı işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunculu.
Novela JuvenilHayaller, derin bir uçurumu andıracak kadar derinlerdi. Kaderin yazıldığı uç noktalar, hayallerin bittiği yerlerdi. Uçsuz bucaksız, eşsiz dünya da kurulan hayaller... Güvenerek başlanırdı her yola, inanılırdı kavuşulabileceğine bir gün...