Multimedia; Harun Şah ve Azra Güler. (Temsili)
✴✴✴
Hapşırdım, hem de üst üste üç defa! Fakat tabii ki cevabım bu değildi. Tarık'ın kehribar rengi bakışları, benden bir cevap bekler gibi üzerime dikildiğinde, "Saçmalık." dedim. "Benimle yalnızca eğleniyorsun fakat ne var biliyor musun? Ben senin oyuncağın değilim."
"Amacım bu değildi. Neden beni yanlış anlamaya programlı biri gibi davranıyorsun?"
"Belki de kendini yeterince ifade edemiyorsundur?" hapşırdım, üç defa üst üste. Ardından burnumu çektim ve görüşümün bulanıklaştığını hissettim. Gözlerimdeki nezle çoktan başlamıştı ve bu şekilde bir adım daha atarsam, ikinci adımda yere serilebilirdim.
Tarık, bana doğru uzandığında... Sandal ağacı kokusu burnuma doldu. Tarçın ile özel olarak harmanlanmış bu koku adeta başımı döndürmüştü. Etkisi altına girmemek için bir adım geriledim fakat eli, bileğimi yakalayıp beni eski yerime çekti.
"Sen iyi görünmüyorsun, hasta mısın?"
"Değilim."
"Yalan söylemeyi de beceremiyorsun ki..." dedi Tarık. Ardından bana doğru yakınlaştı. "Seni hastaneye götürmemi ister misin?"
"Neden sürekli iyilik meleği gibi peşimde dolanmayı bırakmıyorsun?" gülümsedim fakat oldukça yapmacık bir gülümsemeydi. "Belki seni görmediğim zaman daha iyi olurum?"
"Bunu, beni göremediğin on sekiz saat içerisinde, hastalanmış olan bir kadın mı söylüyor? ilginç..." dedi Tarık, ardından muzipçe gülümsedi. Kolumu, onun el hapsinden kurtardığımda bir iki adım ilerlemeye çalıştım fakat nafileydi.
"Bu şekilde nereye gitmeyi düşünüyorsun?"
Omzumun gerisinden ona baktım. "Fakülteye tabii ki."
"Bu mümkün değil." dedi başıyla onaylamadığını belli edercesine sağa ve sola sallarken. Bir anda önüme döndüm ve derin bir nefes aldım. Ona soran kimdi?
"Eğer beni dinlememeye devam edersen, zor kullanmak durumunda kalacağım Azra. Bu şekilde fakülteye gidemezsin."
"Gerçekten, sınırlarını bilmeyen bir adamsın değil mi?" elimle alnımı ovaladım. "Sen benim hiçbir şeyim değilsin, hayatıma bu müdahale fazla!"
"Ne demek hiçbir şeyin değilim?" dediğinde Tarık, aramızdaki mesafeyi adımlarıyla kapatmıştı. "Sanırım ateşin biraz fazla. Beni nasıl unutursun? Ben yeni sevgilin, Tarık Aras."
Onu omuzlarından ittirmek istedim fakat halim yoktu. Zorlukla yutkundum ve "Önümden çekil." dedim. "Yoksa..."
"Yoksa ne?" dedi Tarık. Çekilmeyeceğini belli edercesine bir tavırla.
Tanrı'dan sabır dilenircesine, başımı gökyüzüne kaldırdım. Eğer gerçekten biraz daha şansım yaver gitmezse, Tarık'ı şuracıkta öldürebilirdim. "Seninle uğraşamayacak kadar hastayım fakat gerçekten... Derse girmem gerekiyor."
"Pekâlâ bir anlaşma yapalım." dedi Tarık. "Seni fakülteye ben bırakacağım ve gerçekten kötü olduğunu hissedersem, eve geri dönersin."
"Böyle bir talebim yok-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunculu.
Teen FictionHayaller, derin bir uçurumu andıracak kadar derinlerdi. Kaderin yazıldığı uç noktalar, hayallerin bittiği yerlerdi. Uçsuz bucaksız, eşsiz dünya da kurulan hayaller... Güvenerek başlanırdı her yola, inanılırdı kavuşulabileceğine bir gün...