✴✴✴
Fakültenin yakınına geldiğimizde, taksiye ücretini ödeyip arabadan indim ve o sırada titreyen telefonuma bir göz gezdirdim. Mesaj vardı.
''Bay isimsiz mi? Benim de bir ismim var elbette ki Azra.''
Yazıyordu. Mesaja gözlerimi devirdiğim esnada gözlerim, bana doğru bakan Harun'u bulmuştu. Çimen yeşili gözleriyle bana bakıp gülerken ve adımlarıyla yanıma hızlıca yaklaşırken, hızlı hızlı harfleri tuşladım.
''O zaman söyle bana... İsmin ne?''
Mesajı göndere tuşlar tuşlamaz, bir hışımla telefonu cebime koydum ve suratıma yerleştirdiğim yapmacık gülümsemem ile ''Günaydın Harun.'' deyip gülümsedim.
''Sana da günaydın Turunculu da bu gözünün hali ne? Ağladın mı bakayım sen?''
''Hayır, biraz uykusuzum. Dün baya yorulduk ama değdi.'' dedim soğuktan titreyen ellerimi elbisemin cebine sokarken. Harun'un üzerinde lacivert bir ceketi vardı. Bacaklarında ise siyah kot pantolonu, başında siyah bir şapka vardı. O da benim gibi soğuğa yenik düşerek, ellerini cebine sokmuştu.
Konuşarak dersliğe doğru ilerlerken, telefonumun cebimde titrediğini hissettim. Yine aynı kişi mesaj attı sanıyordum ki titremenin ardından melodisini de duyunca hızlıca telefonu cebimden çıkartıp, aramayı yanıtladım ve kulağıma götürdüm.
Arayan Kayra'ydı.
''Efendim?''
''Azra...'' dedi buruk çıkan sesiyle. Evet! Şimdi başlıyorduk... İlk evre umursamama evresiyse, ikinci evre, ağlama zırlama evresiydi. Biz, ikinci evreye geçmiştik.
''Söyle balım?'' dedim sevecen bir ses ile.
''Azra, benim canım yataktan bile çıkmak istemiyor. Sürekli ağlamak istiyorum. Neler oluyor bana böyle?''
''Ege sendromu.''
''Dalga geç sen anca! Ege beni aldattı ya, hala inanmakta güçlü çekiyorum.'' dedi derin bir iç çekerek, bir an ağlayacağını sanmıştım.
''Eh, ağla bir de Kayra? İlk defa mı yapıyor sanki?''
''Ne ağlayacağım ya, saçmalama!'' dedi. Gözlerini devirdiğini zihnimde canlandırabiliyordum.
''Peki bu hallerin ne?'' Nefesimi sıkıntıyla dışarıya bıraktım. ''Her neyse, sen şimdi uyu. Ben dersler bittikten sonra geleceğim. O zaman bol bol konuşuruz. Ayrıca, çikolata filan da alırım olur mu?''
''Tamam şimdi oldu.'' dedi bir çocuk gibi kıkırdarken. ''Bak, en sevdiğimi almayı unutma!''
''Tamam Kayra, şimdi kapatıyorum.'' dedim ve cevap vermesini bekleyemeden suratına kapattım. Kayra hep böyleydi. İkinci evresinde ya hamile kadınlar gibi sürekli tatlı şeyler isterdi. Ya da çocuklaşır, herkese trip atardı. Gerçi, şu an ikisini karıştırmış gibiydi ama...
Harun ile dersliğe girdiğimiz esnada, Tuana'nın suratına bile bakmadan yanından geçip gittiğini fark ettim. Gözlerimi yavaşça Harun'un üzerinde gezdirirken, koluna çimdik attım.
''Şşşt, baksana bir bana.''
Çimen yeşili gözlerini, bana doğru çevirdi. ''Bakıyorum Turunculu?''
Tek kaşımla Tuana'yı işaret ederken, göz kırptım. ''Hayırdır?'' der gibisinden minik bir bakış fırlatırken.
''Boş ver, çok önemli değil.'' derken, kafasını kaplayan siyah şapkasını çıkartıp masasına bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunculu.
Roman pour AdolescentsHayaller, derin bir uçurumu andıracak kadar derinlerdi. Kaderin yazıldığı uç noktalar, hayallerin bittiği yerlerdi. Uçsuz bucaksız, eşsiz dünya da kurulan hayaller... Güvenerek başlanırdı her yola, inanılırdı kavuşulabileceğine bir gün...