✴✴✴
Tarık Aras.
''Peri kızı mı?'' dedi alaycı bir yüz ifadesiyle, ses tonunun eşlik ettiği duruşuyla. ''Onlar küçük olmaz mı?''
Gözlerim, benden istemsiz bir şekilde yüzünü yolculuğa çıkmış gibiydi. Her bir zerresini, her bir mimiğini özlemiştim onun. Zor da olsa gülümsemesini, gülerken gözlerinin kısılmasını, o güzel bakan kahverengi gözlerini, ses tonunun frekansını bile özlediğimi fark ettim o an. Bir insan, bir insanı nasıl bu kadar özleyebilirdi?
Gözlerim, dudaklarında takılı kaldı bir anda. O gece yere doğru düşerken mora bürünen ve soğuktan hissedilemeyen o pürüzsüz dudakları. Öpmeye kıyamadığım fakat her seferinde kendime hakim olamayıp, yapıştığım o güzel dudakları. Şimdi konuşmak için ahenkle yukarı kıvrılır gibiydi.
Üzerine göz gezdirdiğimde, eskisi gibi göründüğünü fark ettim. Verdiğim her tepki, bir yabancınınki gibi olmak zorundaydı. Neticede, beni tanımadığını zannediyordu. Öyle de sanmak zorundaydı.
''Boyutları küçük olabilir fakat güzel auraları vardır.'' deyip omuz silktim ve kollarımı demire yasladım. Soğuk hava, bir an iliklerime doğru ufak bir yolculuğa çıkmış gibi hissettim. Sağ elimi yumruk yapıp ağzıma götürdüm ve yalancı bir şekilde öksürdüm. O bu kadar yakınımdayken, ona nasıl bu kadar uzak olabilirdim ki? Soğuktan titreyen bedenini gördükçe, o gece aklıma gelir gibiydi. Şimdi kalkıp sarılsam, olmazdı değil mi?
''Yirmi yaşındayım. Bence bir Peri kızı olmak için oldukça büyük.''
''Hayali güzelliğe sahip yaratıkların, yaşı olduğunu bilmiyordum peri kızı.'' derken çarpık bir şekilde gülümsedim ve bakışlarımı üzerine çevirdim. Gözlerimiz buluşur zannetmiştim fakat o inatla, gökyüzünde dans eden yıldızları izliyordu. Nefesini sıkıntıyla dışarı üfledi ve konuşmaya devam etti.
''Hayatım ne yazık ki bir hayali varlığın hayatı kadar güzel değil.''
Bunu yapabilirim, hayatını güzele çevirebilirim. Keşke beni hatırlasan!
''İlahi varlıklara taş çıkartabilen bu güzelliğin, bence güzel bir masalı olmalı.'' derken bakışlarım hâlâ üzerindeydi. Her tepkisini, her mimiğini zihnime kazıyıp, ona doymak istiyordum.
Tek kaşını kaldırıp, gözlerimin içine baktı. Kahvenin en açık tonu olan gözleri, büyüleyici bir tonda gibiydi. Eski duruşuna geri dönüp, gözlerini kapattı.
''Benim masalım yalanlarla dolu. Ben gerçeklerimi kaybettim.''
Hayır, ben buradayım!
''Bu, nasıl oldu?'' çenem titriyordu. Sinirden kasılıyor, elimin altındaki demiri sıkıyordum.
''Serserilerin saldırısına uğradığım esnada başımı çok sert bir yere çarpmışım ve doktorun deyişiyle, hafıza kaybı.''
O an müthiş bir rüzgâr esti ve rüzgâr, turuncu saçlarını dalgalandırabildiği kadar dalgalandırdı. Sanki tüm doğa, ona tekrar aşık olmamı ister gibiydi. Bu manzara gülümseme sebep olurken yutkundum ve konuşmaya başladım.
''Denir ki; gökyüzünden düşen kar tanelerinden birisini avucuna alıp dilek dilersen ve sonra da kar tanesinin konduğu yerden öpersen, dileğin gerçekleşirmiş.''
''Böyle şeyler masallarda olur Tarık.'' dedi başını iki yana sallarken. ''Gerçek dünya, senin düşüncelerin kadar masum değil.''
Söylediği cümleler tebessüm etmeme neden olurken, konuşmaya devam ettim. ''Denemekte fayda vardır.'' dedim ve elimi uzatıp elini tuttum. Avucu açık kalacak şekilde ters çevirdim ve bu bahaneyle de ellerini tekrar tutabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunculu.
Ficção AdolescenteHayaller, derin bir uçurumu andıracak kadar derinlerdi. Kaderin yazıldığı uç noktalar, hayallerin bittiği yerlerdi. Uçsuz bucaksız, eşsiz dünya da kurulan hayaller... Güvenerek başlanırdı her yola, inanılırdı kavuşulabileceğine bir gün...