Ya kendimi hikayeye en baştan başlamışım gibi hissediyorum ki öyle ama neyse anladınız siz ksdhfksh böyle olmasından daha memnunum açıkçası bölümler daha iyi bi hal alıyo bnc siz ne diyosunuuz ^^ neyse sustum ben haydin iyi okumalaar xx
-
Uçak yolculuğumuzun güzel geçtiğini söyleyemezdim. Çünkü kalktıktan kısa süre sonra Alex derin bir uykuya dalarak beni yalnız başıma bırakmıştı. Tabii bunun dışında başka harika sebeplerim de vardı. iPad'imin şarjı bitiyordu, sıkıcı. Hatta karşımdaki ufak televizyonda izlemek isteyebileceğim tek bir film bile yoktu, daha da sıkıcı. Neyse ki bu sıkıcılık sadece çantama attığım kitabı hatırlayana kadar sürmüştü. Onu okumaya dalmışken zamanın bir kısmını atlatabilmiştim. Diğer kısmını ise o beğenmediğim filmleri izleyerek geçirirken Alex uyanmış, beni yalnızlıktan kurtarmıştı ve böylece kalan son bir buçuk saati konuşarak, orada neler yapacağımızı planlayarak geçirdik.
"Eve vardığımızda her şeyi bırakıp direk London's Eye'a gidelim M, lütfen!" Bir dakika yüksekten korkan Alex'e ne olmuştu öyle? Yoksa biz farklı bir London's Eye'dan mı bahsediyorduk?
"Sen benimle çatıya çıktığında korkuyorsun, şapşal." Sızlanarak koluma vurduğunda ufak bir kahkaha atmıştım.
"Korkumu biraz geri plana atabilirsem çıkarım Melody, kapa çeneni! London's Eye gezimizin sonrasında da oralarda biraz dolaşıp gece de bir pub'a gideriz." Bunları söylerken ne kadar hevesli olduğunu görebiliyordum ama tanrı aşkına Alex'ten bahsediyorduk! Her ne kadar yolculuk boyunca uykusunu almış olsa da eve adım attığımız anda bulduğu yere uzanacak ve ona yalvarsam bile yerinden kalkmayacaktı. Yine de onu onayladım, hevesini kırmak istemiyordum.
Vardığımızda bavullarımızı kaptıktan sonra bir taksiye atlayıp bizi götürmesi için gereken adresi verdik. Yol boyunca etrafı inceliyor, geçtiğimiz yerleri tanımaya, gözümüzün aşina olmasını sağlamaya çalışıyorduk. Yeni evimizin bulunduğu apartmana vardığımızı telefonumdaki fotoğraflardan anlayabiliyordum ama burası kesinlikle çıplak gözle daha güzeldi. Taksiciye teşekkür ettikten ve gerekli ücreti ödedikten sonra indik, buraya kadar gelmiş olmamıza rağmen hala gerçekmiş gibi gelmiyordu. Biz beraber eve çıkmıştık, hem de çevremizdeki herkesten binlerce kilometre uzakta. Bu çok büyük bir şeydi ve bir o kadar da mükemmeldi!
"Bir dakika... Burası fotoğraflarda bu kadar mükemmel değildi. Yoksa annemler bizi yanlış bir yere mi gönderdiler?" Bakışlarım Alex'in üzerindeyken bavulları çekiştirmeye devam ediyordum.
"Kesinlikle doğru adresteyiz."
Yüzlerimizdeki geniş gülümsemeyle birbirimize baktığımızda ikimizin de çığlık atmamak için kendimizi zor tuttuğumuz o kadar çok belli oluyordu ki. Binaya girdikten kısa süre sonra asansöre binip üçüncü kata çıktık ve normal bir koridordan kat kat daha uzun olan koridorda ilerlemeye başladık. Sonuna vardığımızda ise işte karşımızdaydı! 18. Burası bizim yeni evimiz oluyordu. Çantanın içini annemden aldığım anahtarı bulabilmek için alt üst etmemin ardından aradığımı bulmuş ve kapıyı açmıştım.Burayı iki anne kalacağımız yerin güvenliğinden emin olabilmek için beraber bulmuştu. Aldıktan sonra ise evin birkaç fotoğrafını bize göstermiş ve anahtarları vermişlerdi. Bize gösterilen fotoğraflara göre ev boştu ki yeni alınan evde de bunu beklerdiniz zaten ama burası tam tersine eşyalarla doldurulmuştu bile. Ama ben böyle olmasını istemiyordum ki. Yeni evime yeni eşyaları kendim seçmiş olmak istiyordum.
"Hadi ama! En azından bize alınacak birkaç şey bırakabilirlerdi. Evi ben dekore etmek istiyordum." Diye sızlandığımda Alex beni umursamamış bedenini koltuğa bırakıp gözlerini yummuştu. Bavullarımı içeri doğru çekiştirdikten sonra kapıyı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where We Land (Ed Sheeran)
FanfictionSesi o kadar sakinleştirici ve güzeldi ki... Bir meleğin sesi nasıldır hiçbir fikrim olmasa da buna yakın bir şey olduğuna emindim. O an fark ettim ki ben Ed'e karşı artık bir şeyler hissetmiyordum. 'Hissetmek' kelimesi kesinlikle şu an üzerimde bır...