20 - Sheeran Always Tells The Truth

253 17 40
                                    

                 

"Abla! Gelip şu lanet kravatı bağlar mısın? Ah çıldıracağım!" Kyle odasından bana sesleniyordu. Tanrı aşkına! Kaç yaşına gelmişti ve ben ona her seferinde nasıl bağlayacağını göstersem de yine de beceremiyordu. Seslice nefesimi verip aynada son kez elbisemin duruşunu, saçlarımın şeklini kontrol ettikten ve makyaj masasındaki küçük siyah çantamı hızlıca kaptıktan sonra onun odasına doğru yürüdüm.

"Geldim, beceriksiz. Geldim." Elinde düğüm yaptığı kravatı alıp düzelttikten sonra boynuna geçirdim ve dikkatimi onu bağlamaya verdim. "Şunu bağlamayı ne zaman öğreneceksin acaba?" dediğimde hiçbir şey söylememişti.

"Üniversite hayatına hazır mısın bakalım?" gözlerimi birkaç saniyeliğine ona çevirdim. Dudaklarını 'Bilmiyorum.' Anlamında sarkıtmıştı.

"İlişkimiz yürür mü dersin?" Yani... Meredith ile. Biliyorsun, Kuzey Carolina'ya girmeyi çok istiyor." Sözlerini tamamlayıp seslice nefesini verdiğinde ben de kravatını bağlamayı tamamlamıştım. Meredith, Kyle'ın bir buçuk yıllık sevgilisi ve Cara'nın kız kardeşiydi. Ah evet, kardeşim hiç ama hiç anlaşamadığım insanın kardeşiyle beraberdi. Zaten ben de ilişkilerinin başlarında Cara ile tanışmıştım. Başlarda aramızda hiçbir sıkıntı olmamıştı ama Cara ile Brandon'ın beraberliği başladığında Cara kıskanç bir cadıya dönüşmüş ve her şey değişmişti.

"Aranızda uzak ilişki için gereken güveni oluşturdunuz Kyle. Halledebileceğinizi düşünüyorum, sıkıntılarınız olacaktır ama siz o sıkıntıları atlatabiliriz." Dedim ciddi bir ses tonuyla. Ardından ise kıkırdayarak "Küçük âşık." Demem kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu. "Bana öyle bakma!" diye sızlandığımda sandalyeye atılmış cübbesini giyip "Senin de pek bir farkın yok." Diye mırıldandı.

"O niyeymiş?" yataktaki çantamı aldıktan sonra kollarımı göğüslerimin altında birleştirip gözlerimi ona diktim.

"Hadi ama Çirkin M! Paintball'dan geldiğiniz gün yüzündeki aptal sırıtışı ve Ed'e bakışını gördüm. Dün de ailecek yaptığımız oyun gecesinde pek farklı değildin." Kıkırdadı. Ah Tanrım! Gerçekten o kadar belli ediyor muydum ki? Kyle anladıysa annemin anlamış olma ihtimali neredeyse yüzde yüzdü. Tamam... Babamın anlamış olmasına ihtimal vermiyordum ama o bile anlamış olabilirdi. Bir elimle ağzımı kapatarak "O kadar belli oluyor mu?" dediğimde kıkırdaması kahkahaya dönüşmüştü. Başını ağır ağır onaylar şekilde salladı.

"Onun da senden pek bir farkı yok." Dediğinde yüzümde büyük bir gülümseme oluşmuştu.

"Yok mu?"

"Yok." Dedi kendinden emin bir ses tonuyla. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsememi engellemeye çalıştım. Kyle'ın bunu benim mutlu olmam için söylemediğini biliyordum, gördüğünü söylüyordu. O böyleydi. Eğer bendeki bakışların aynısını Ed'de görmeseydi, bunu bana net bir şekilde söylerdi.

"Bunlar aramızda kalacak, tamam mı?" işaret parmağımı yüzüne doğru salladım. "Annemlerin bilmesine gerek yok. Söz mü?"

"Söz veriyorum. İzci sözü." Üç parmağını birleştirerek havaya kaldırması kıkırdamama sebep olmuştu. Odadan çıkıp merdivenlere yöneldim, Kyle ise kısa adımlarla beni takip etmişti.

Dikkatli adımlarla merdiveni inerken annem ile babamın gözleri bir adım arkamdaki Kyle'ın üzerindeydi. Annemin dolu gözlerini ve küçük tebessümünü fark ettiğimde ister istemez gülümsemiştim. Gözlerimi birkaç adım arkalarında kalan Ed'e çevirdiğimde o da parlak gözlerini bana odaklamış gülümsüyordu. Bana bakmasına zaten bayılıyordum ama bu kadar güzel bakması... Kesinlikle üzerimde daha farklı bir etki bırakıyordu. Sırtıma dökülen saçlarımın bir kısmını önüme alıp gülümsememi büyüttükten sonra "İşte oğlunuz mezun olmaya hazır bir şekilde karşınızda!" diyerek ellerimle Kyle'ı gösterdim.

Where We Land (Ed Sheeran)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin