Multideki yavrucağzım Erik Stocklin çok sevgili(!) Brandon'cığımız oluyo ^^
İyi okumalaar x
-
Eve dönmemizin ve akşam yemeğini yememizin ardından Ed Graham'e bakmak için eve gitmişti. Alex ile buluşup şehir merkezine gitmemize tam iki saat olduğunu fark ettiğimde Ed'in ne giyeceğine yardım etmek için yanına gittim. O çağırmamış olsa da. Kapıda durmuş birbirimize bakıyorduk.
"Ne giyeceğini ben seçebilir miyim?" gözlerimde yalvarırcasına bir bakışla ona gülümsüyordum. Yüzündeki ufak tebessümle beni başıyla onaylayınca içeri geçtim. Dolabı karıştırırken askıdaki ekoseli gömlekler ve birkaç hırka dışında gözüme beyaz bir gömlek, üstündeki siyah yelek ve ceket gözüme çarptı. Elime alıp incelerken "Sen böyle şeyler giyer misin ki?" dedim. Üstünde güzel duracağına emindim ama dolabında böyle bir şey olması beni şaşırtmıştı.
"Kyle'ın mezuniyetine biraz daha farklı giyinirim diye getirmiştim." Dolaba omzunu ve başını dayamış bana bakıyordu.
"Mezuniyeti boş ver. Bugün bunları giyer misin? Çok yakışacağına yüzde yüz eminim hem giyeceğim siyah elbiseye de uyuyor." Aynı yalvarır bakışlarımı atabilmek için ona doğru birkaç adım atıp yanına yaklaştım.
"Tamam, istediğin gibi olsun." Dedi ve kıkırdayarak burnumu sıktı. "Ama sen ne giyeceksin?" askıyı eski yerine astıktan sonra tekrardan yanına gittim.
"İşte onu ben hazırlandıktan sonra göreceksin ama şunu bil ki yanında kısa kalmayacağım Sheeran." Ufak sinir bozucu bir kahkaha attım. İşaret parmağımla karnına birkaç kez dokunup "Yani bana hobbit diyemeyeceksin." Dediğimde kahkaha sırası ona geçmişti.
"Üzgünüm canım, sen her zaman hobbitsin." Yine burnumu sıktığında başımı iki yana salladım ve yanaklarımı şişirip büyük bir ses ile ofladım.
"Hazırlanmaya gidiyorum. Hazırlandığımda yanıma gelirsin." Yanağından öpüp evden çıktım. Arka kapıya doğru yürürken telefonumu çıkarıp hızla Alex'in numarasını tuşladım.
Telefonun açılma sesini duyduğum an "Ne giymeyi düşünüyorsun?" demiştim.
"Sana da selam Mels."
"Ah özür dilerim. Selam, ne giymeyi düşünüyorsun?" kahkaha attı.
"Beyaz büstiyerimi ve ona uygun beyaz kalem eteğimi hatırlıyorsundur. Onları giyeceğim, sen?"
"Kesinlikle onları giymelisin. Dizimin üzerinde siyah elbisem vardı hani göğüs kısmının, belinin ve etek kısmının bazı yerleri transparan onu giymeyi düşünüyorum ama abartı olmaz değil mi?" hızlıca kapıyı açıp merdivenlere yöneldim.
"Saçmalama Mels. Harika olur. Ed ile neler yaptınız?"
"Ah sorma, Brandon'ı tamamen biliyor ve öğrenme şekli hiç iyi olmadı ama şu an iyiyiz. Yani Brandon ile bir daha konuşmazsam daha iyi oluruz, o ayrı bir durum. Neyse benim hazırlanmam lazım bunları daha sonra iyice konuşuruz olur mu?" Odama gelmiştim bile. Alex'in beni onaylaması üzerine telefonu kapatıp hazırlanmaya başladım.
Bir buçuk saatin geçmesi ardından sadece giyinmem kalmış ve Ed'den bir mesaj almıştım.
"Hazır mısın, geleyim mi yanına?" -Edward
"Bir beş dakika sonra gelebilirsin." yazdıktan sonra Alex'e hazır olmasını yirmi dakika sonra onu almaya geleceğimizi belirten bir mesaj attım. Elbiseyi giyip üzerimdeki son düzeltmeleri yapmamı durduran kapının tıklatılması olmuştu. Kapıyı açtığımda karşımda Ed dediklerimi giymiş bir şekilde duruyordu. O kollarını iki yana açmışken gözlerimi onun üzerinde gezdirdim. Bu kadar yakışacağını ben bile düşünememiştim. Tamam, o kıyafetleri elime aldığımda gözümde az çok canladırabilmiştim ama gözümde canlanan kesinlikle bunun yanında 'eh işte' dedirtecek kadar basitti. Odaya girmesi ve kapıyı kapatmamın ardından yakalarını düzeltmek için aramızdaki mesafeyi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where We Land (Ed Sheeran)
FanfictionSesi o kadar sakinleştirici ve güzeldi ki... Bir meleğin sesi nasıldır hiçbir fikrim olmasa da buna yakın bir şey olduğuna emindim. O an fark ettim ki ben Ed'e karşı artık bir şeyler hissetmiyordum. 'Hissetmek' kelimesi kesinlikle şu an üzerimde bır...