"Hayır hayır, çalmayı kesmelisin. Uykuya ihtiyacım var lanet telefon!" Diye homurdanırken bir yandan da kapalı gözlerle yatakta telefonu arıyordum. Elim yanımdaki Alex'in bedenine çarptığında sızlanıp birkaç küfür savurduktan sonra yatağın diğer tarafına dönmüştü.
"Üzgünüm." Dediğimde telefonumu bulabilmiş ve kimin aradığına dikkat etmeden açmıştım. "Efendim, uykumu bölen yabancı?"
"Yabancı mı?" Bu ses... Siktir! Az önce sevgilime resmen 'yabancı' demiştim ben.
"Uykum var hayatım ve inan bana şuan kendimi bile tanımıyorum." Gözlerimi ovalayıp kendime gelmeye çalışırken hızlıca yataktan kalkmış ve Alex'in homurdanmasına sebep olmuştum, yine.
"Kim var senin yanında?"
"Alex. Benimle kaldı da. Hem sen vardın mı? Uçak yolculuğun nasıldı?" Koltuğa yerleştiğimde bağdaş kurarak oturmuş, Ed'den cevap bekliyordum.
"Bilmiyorum. İyiydi, sanırım. Matt'in beni almasını bekliyorum." Onu anladığıma dair bir ses çıkardığımda devam etti. "Ben gittikten sonra neler yaptınız?"
Bu soruya cevap olarak Brandon'ın kapımda bittiğini, tartıştığımızı söylemeyecektim. Bu, ona yalan söylemek istemesem bile aptallık olurdu.
"H-hiç. Sabaha kadar konuşmak dışında tabii." Kıkırdadı. Sebebini bilmiyordum ama sanki yanımdaymış gibi hissettirmişti.
"Neler konuştuğunuzu tahmin edebiliyorum." Dediğinde bu sefer kıkırdayan taraf ben olmuştum. Bir önceki gün aramızda geçenlerden bahsettiğini biliyordum. Haklıydı da. Alex'e neredeyse her şeyi anlatmıştım. Aklıma geldikçe de gülümsemeden duramıyordum. Sadece 'Her şeyin.' Diyişi bile mutluluktan başımı döndürmeye yetmişti.
"Ah Matt geldi canım. Seni daha sonra arayacağım, olur mu?" Onu onayladığıma dair bir ses çıkarttıktan sonra "Olur." Demiştim. İçten içe 'Biraz daha geç gelseydi, olmaz mıydı?' Desem de.
"Ed?"
"Efendim canım." Derin bir nefes aldıktan sonra bacaklarımı kendime doğru çektim.
"Sadece bir hafta. Eve gelmemi bekle, tamam mı?" Sesimin küçük bir çocuk gibi çıkmasına engel olamamıştım. Neden böyle söylemiştim, onu da bilmiyordum ya zaten. Sanırım sadece ondan onay almaya ihtiyacım vardı.
"Bekleyeceğim."
**
"Seni burada tek bırakıp gitmemi mi istiyorsun? Kyle beni bekliyor, uyan artık!" Diye bağrınırken bir yandan da Alex'i dürtüklüyordum. Tanrı aşkına uykusu nasıl bu kadar derin olabiliyordu? Kyle'ı birkaç arkadaşı ile beraber Chesterfield'daki kamp alanına bırakmam gerekiyordu ki dönüşte yapmayı planladığım alışveriş için de Alex'e ihtiyacım vardı.
"Tamam tamam..." Gözlerini oyarcasına ovuşturduktan sonra kırpıştırmaya başladı. "Uyandım işte. Lütfen, şu eziyetlerine son ver." Diye sızlandığında yataktan kalkmış tepeden ona bakıyordum. Kalktığında ise onu hızlıca önce bahçeye, ardından ise eve sürüklemiştim.
Annem kahvaltıyı kaldırmakla uğraşırken bir yandan da hemen hazırlanmam gerektiğine dair bir şeyler söylüyordu. Onun kaldırmak üzere olduğu şeylerden birkaç şey ağzıma atarak hızla merdivenleri çıktığımda Alex de beni takip etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where We Land (Ed Sheeran)
FanfictionSesi o kadar sakinleştirici ve güzeldi ki... Bir meleğin sesi nasıldır hiçbir fikrim olmasa da buna yakın bir şey olduğuna emindim. O an fark ettim ki ben Ed'e karşı artık bir şeyler hissetmiyordum. 'Hissetmek' kelimesi kesinlikle şu an üzerimde bır...