-

146 18 4
                                    

Bu bir bölüm değil tekrar ediyorum bu bir bölüm değil ksjsks ay ciddi kalamadım. Şey şimdi bu birazcık Ed'in ağzından olan bi kesitcik... Ama bölüm de gelcek bi ara valla :)))) Kısa bişi bu biraz ama idare ediverin yavrularım, bide multiye mashuplardan  nefret ettiğim halde bayyıldığım photograph & love yourself mashupını koydum dinlemeyen varsa bence bi dinleyin purrfect ♥♥ Haaydi iyi okumalaar xx

-

"Bir şeyler yemeyi düşünmüyor musun canım? Kahvaltı da yapmadın, yoksa yemeklerimi özlemedin mi Edward?" Gözlerim telefona odaklıyken annemin dediklerini doğru düzgün duymamıştım bile. Bu kıza neden ulaşamıyordum? Virginia'da neredeyse öğlen oluyordu, uyanmış olmalıydı. İstemsizce "Hı?" Diye bir ses çıkardığımda dediklerini yinelemişti.

"Ah şey... Üzgünüm. Tabii ki özledim anne, sadece... Biraz kafam dağınık." Önümdeki patates püresinden ufak bir çatal alıp kendimce annemin gönlünü almaya çalıştım. Gözlerini benim üzerimden çektiğinde ise telefonu elime alıp Melody'e ve ardından Alex'e birkaç mesaj daha atmıştım. Eğer beni çıldırtmaya falan çalışıyorsa kesinlikle başarılı oluyordu.

Telefonum çalmaya başladığında özür dileyerek hızla ayağa kalkıp odama doğru yöneldim. Arayan Alex'ti. Harika en azından biri geri dönüş yapabilmişti!

"Sonunda! Melody yanındaysa telefonu ona versen iyi olur çünkü-"

"Yok." Sesinde bir çaresizlik vardı sanki. Yanında olmaması normalken neden böyleydi ki? Derin bir nefes aldığında ben sadece devam etmesini bekliyordum.

"Melody sabahtan beri yok, Edward. Ve... Nerede olduğuna dair hiçbir şey bilmiyorum, bilmiyoruz." Hayır hayır. Yanlış duyuyor olmalıydım ya da beni korkutmak için bir şaka falan yapıyor olmalıydılar.

"Alex, şaka yapıyorsanız gerçekten komik değil. Ciddiyim, kesin." Hıçkırığını duyduğumda kendimi şaka olduğuna inandırmaya ve onun ağlamalarına karşılık derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Çünkü o ağladıkça beynim kendini bunun bir şaka olmadığına inandırıyor ve ben de çıldırmaya başlıyordum.

"Alex, bir şey söyle lütfen."

"Gitmiş. Yanına hiçbir şey almamış ama b-bu o kadar mantıksız ki. Bana söylemeden gitmiş olamaz."

Onu yalnız bıraktığım ilk gün ortadan kaybolmuş olamazdı, değil mi? Bu tamamen saçmalıktı. Hem de gitmek için hiçbir sebebi yokken. Peki ya sebebi varsa? Belki de onu bıraktığım için sinirlenip gitmişti. Ama o zaman neden Alex'e gideceği yeri söylememişti? Gideceği yerleri ona mutlaka haber verdiğini kendisi söylemişti. Sikeyim! Onu hiç yalnız bırakmamalıydım.

"Peki neden?! Ben mi bir şey yaptım? Neden gitti?" Ona resmen herhangi bir cevap için yalvarıyordum.

"Bilmiyorum. Hiçbir sik bilmiyorum." Benden daha da çaresiz durumdaydı. Oraya, Virginia'ya dönmeliydim. Burada meraktan kendimi delirtmekten başka bir şey yapamazdım da zaten.

Çalışma masasının üzerindeki laptopun düğmesine basıp odada dolanarak açılmasını bekledim. Açılması için karşısında dikilirsem beklediğim her salise bana saatler gibi gelecek ve çıldıracaktım, bunu biliyordum. Odada bir ileri bir geri yürürken bir yandan bakışlarımla laptopun açılıp açılmadığını kesiyor bir yandan da sinirle saçlarımı karıştırıyordum.

"Öylece gitmiş olamaz, olmamalı. Kelly, Rachel ya da çevrenizde daha kim var ise onlarla konuştunuz mu? Belki... Belki-"

"Konuştuk, Edward. A-aslında benim bir fikrim daha var nerede olduğuna dair." Kurduğu son cümlenin her kelimesini söylerken tereddüt etmişti. Madem bir fikri vardı, neden en baştan söylemiyordu da beni deli ediyordu?!

"Beni çıldırtmak mı istiyorsun, Alex? Söyler misin?!"

"Ama s-sakin ol, lütfen." Derin bir nefes alıp kendimi Alex'e bağırmamak için sakinleştirmeye çalıştım. Bir yandan da saniyeler önce açılmış laptopta birkaç saat sonrası için Virginia'ya uçak bileti arıyordum.

"Alex!" Diye sesimi olabildiğince alçak tutarak bağırdığımda derin bir nefes almıştı.

"Onu Brandon'ın kaçırdığını düşünüyorum." İki saat sonra Virginia'ya gitmek için kalkacak olan ve hala bilet alma şansım olan uçağı gördüğümde yüzümde ufak bir aydınlanmış olmuştu, beynim Alex'in dediğini kelimesi kelimesine algılamayı tamamladığında ise kaşlarım çatılmış ve sinirden burnumdan solumaya başlamıştım.

Sikeyim! Tabii ya, Brandon. Ben bunu neden düşünememiştim? Şuan o piçi gitmeden önce benzetmediğim için o kadar pişmandım ki. Boştaki elimi yumruk yaptığımda kendimi bir şeylere vurmamak için zor tutuyordum. Ah, onu gördüğüm yerde öldüreceğim!

"İki saat sonra uçağım var. Yarın on gibi orada olurum, beni hava alanından al." Telefonu ondan cevap beklemeden kapattım. Zaten o yeterince üzgün ve çaresizken bu sinirle üzerine gidip onu daha da kötü bir hale sokmak istemiyordum.

Melody neredeydi, iyi miydi? Ben gittikten sonra ne olmuştu da o piç Melody'i kaçırmak gibi bir şeye kalkışmıştı? Ya da yoksa sadece benimle yaşadığı olaylar yüzünden miydi? Sikeyim, kafayı yiyecektim.

-

Is it too late now to say sorry? Cuz berbat bi kesit yazdım affedin beeğnii dırırırım (melodi ile okuyun plss) Ya tamam tamam kızmayın çok kötü I know ama anca bu çıktı ne yapayım...

O değil de yahu Ed'i özledim ben şöyle iki tivit iki foto iki snap ataydı 1 ay 1 gün oldu ağlıcam glb tabii arada bi yanlışlıkla Stu'nun fotosunu beğenip geri çekti de neyse o ayrı bi durum dldjskks neyse neyse her zamanki gibi minnoş turuncu ya da sarı olan yıldıza basmanızı ve dee yorumlarını bekliyorum ve de hepiciğinizi seviyoruum ❤️❤️




Where We Land (Ed Sheeran)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin