Ya multide böyle çok psikopat gibi bakmıyo mu ya skshskjs why so mad gülüm? Ayrıca dinlememiş olan falan varsaa Ed'in featuring olduğu yeni bi şarkı ortalarda dolanıyo -baya harika bişi- ve dee bence bölümle beraber de iyi gidiyo gibi :))) Neeyse çok konuşmayayım yine mütişli okumalaar xx
-
"Eskisi gibi olabiliriz biliyorum."
"Olamayız. Hayal kurmayı bırak artık!" Yanaklarımdaki ellerine hızlıca çektiğimde onun eliyle beraber benimki de boşluğa düşmüş ve sızlanmıştım.
"Görüyor musun bana zarar verdiğinde senin de canın yanıyor." Başını hafifçe yana eğip bana ufak bir tebessüm gönderdiğinde gözlerimi devirmiştim. Elimi havaya kaldırıp birbirine kelepçeli bileklerimizi gösterdim.
"Çünkü birbirimize kelepçeliyiz, seni moron!"
"Bana ters gitmen sana hiçbir yarar sağlamayacak, bebeğim." Ah Tanrım! Bana bebeğim demesinden, söylediği ve yaptığı her şeyden nefret ediyordum. Ondan nefret ediyordum!
"Ah inan bana sağlıyor. Akıl sağlığımı yerinde tutabiliyorum." Gözlerimi ona dikip işaret parmağımla şakak kemiğime hafifçe art arda dokundum.
"Biliyor musun? Yanımda olman benim de akıl sağlığımı yerine getiriyor." Benimle dalga geçiyor olmalıydı, değil mi? Gerçekten bunun başka bir açıklaması olamazdı. Yanında oluşum akıl sağlığını yerine getiriyormuş(!). Onda 'akıl sağlığı' denen şey var mıydı ki?
"Aklının sağlıklı bir yanı kaldığını düşünmüyorum. Beni terk edilmiş bir yere kaçırdığından beri!"
**
Bir şeyler yapmalıydım. Ona ters gitmek hiçbir işime yaramıyordu ama öylece beni bırakmasını da bekleyemezdim ki. Bırakmazdı, biliyordum. Bir şekilde güvenini kazanıp kelepçeden kurtulmalıydım ama nasıl? Belki de ona iyi ve yakın davranmalıydım. Ah, düşünmesi bile sinir bozucuydu!
Uzanıyor olduğum yatakta vücudumu dikleştirip bağdaş kurarak oturur bir pozisyon aldım. Kendimin bile zor duyabildiği ses tonuyla "Lavaboya gitmeliyim." Dediğimde birkaç saniye içinde yanımda bitmiş ve kelepçenin diğer yarısını yatak başlığından çıkarıp kendi bileğine takmıştı. Attığımız birkaç adımın sonucunda kapının önüne geldiğimizde bileğimdeki kelepçeyi çıkarıp kapıyı açmış ve benim girmemin ardından ise kapatmıştı. Yüzüme su atıp kendime gelmeye çalıştıktan sonra bir süre aynada yüzümü inceledim. Gözaltlarım çökmüş, yüzümün rengi solmuştu. Aç, susuz ve uykusuz olduğumu düşünürsek... Bu normaldi ama berbat görünüyordum. Bence sadece görünüşümün berbatlığının etkisiyle bile benim gitmeme izin verebilirdi.
Kapıyı açtığımda yüzümde ufak bir tebessüm ile ona bileğimi uzattım. O ise bunu yapmama şaşırmış olacaktı ki kaşlarını kaldırıp bana baktıktan sonra kelepçeyi bileğime geçirdi.
"Sana bir sürprizim var." Dediğinde ne olduğunu sormamış, sadece başımı aşağı yukarı sallamıştım. O da parmaklarını benimkilere kenetleyerek –ki her ne kadar içten içe kenetlenmiş parmaklarımızı ayırmak istesem de kendimi durdurmuştum- beni televizyonun tam karşısına denk gelen koltuğa doğru ilerletmişti. Oturmamızın ardından ise eline aldığı kumandada bir tuşa basıp ekranda bir görüntünün belirmesini sağladı.
Ekranda beliren görüntünün bir süre ne olduğunu anlamasam da izlemeye başladığımız ilk dakika içinde Brandon'ın bana baloya beraber gitme teklifi ettiği zaman çekilmiş video olduğunu fark etmiştim. O anı, günü saniyesi saniyesine hatırlıyordum fakat videoya çekilmiş olmasına rağmen bu ilk izleyişimdi. Brandon, tanıştığımız gün oturduğumuz tribünün tamamını çiçekler ve mumlarla doldurmuş –ki bu daha sonra müdürün odasına ufak bir ziyarette bulunmasına sebep olmuştu- birkaçının üstüne de 'Benimle baloya gelir misin?' in harflerini tek tek yerleştirmişti. Ben ise bunları gördüğümde duygusallaşıp ağlamaya başlamış ve boynuna sarılarak kabul etmiştim. Ne kadar da romantik(!).
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where We Land (Ed Sheeran)
FanfictionSesi o kadar sakinleştirici ve güzeldi ki... Bir meleğin sesi nasıldır hiçbir fikrim olmasa da buna yakın bir şey olduğuna emindim. O an fark ettim ki ben Ed'e karşı artık bir şeyler hissetmiyordum. 'Hissetmek' kelimesi kesinlikle şu an üzerimde bır...