Şiddetli bir baş ağrısı ile gözlerimi açınca bugünün çok da güzel geçmeyeceğini anlamıştım. Hava almalıydım. Üstümü değiştirip evden çıktım. Bu sefer telefonumu unutmamıştım hatta evin yerini haritada işaretlemiştim. Bir kaybolmaya daha ihtiyacım yoktu. Yakınlardaki parkı Jake ve Alice'i görmem dışında sevmiştim, sessiz sakin bir yerdi. Bu yüzden aynı şekilde oraya gittim. Hey bilin bakalım yine kimleri gördüm? Jake ve Alice.
Artık Ed'in öğrenme vakti gelmişti. İlişkisinin neden ilerlemediğini öğrenmeliydi. Onların göründüğü fakat pek yakınında olmayan bir banka oturduktan sonra Ed'i aradım. Hayır tabii ki direk söylemeyecektim. Direk söylemek 'Selam Ed. Sevgilin burada en yakın arkadaşına yumulmuş durumda bence bir görmelisin.' demekten farksızdı. Onun bir şekilde buraya gelmesini ve onları görmesini sağlayacaktım. Birkaç çalıştan sonra Ed telefonu açmıştı.
"Hey Eddy. Seni uyandırdım galiba özür dilerim ama ben kayboldum, yine." Gelmesini sağlayacak en mantıklı ve en beyaz yalan buydu.
"Ah Winchester. Sana Londra'da kaybolmamayı öğretmem uzun sürecek desene. Yerini biraz tarif et neredesin?" Kıkırdadım.
"Evden bir 5 dakika falan uzaklıkta bir parktayım ama yönümü kaybettim. Beni gelip alır mısın?" dedim en inandırıcı sesimle.
"Tamam, yerinden hareket etme. Galiba anladım senin nerede olduğunu hemen geliyorum."
"Harikasın, teşekkür ederim." Dedikten sonra kapattım telefonu. Olabildiğince Jake ve Alice'den uzaklaşmaya çalıştım. Sonuçta bilmiyormuş gibi davranacaktım, en azından bir süreliğine.
|Ed'in Ağzından|
Melody kaybolmuştu. Yine. Neyse ki bu sefer yanına telefon almayı akıl edebilmiş ve beni aramıştı. Yataktan kalkıp hemen üstümü değiştirdikten sonra telefonumu ve anahtarlarımı alıp evden çıktım. Telefonda bahsettiği park Mint Street Park olmalıydı. Yakınlarda olan tek park oydu.
Parka girdiğimde gözlerim Melody'i arıyordu. Nerede olduğunu söylememişti. İleride gözlerime takılan bir şey oldu. Hayır bu Melody değildi. Jake ve yanında bir kız. Kızın arkası bana dönük olduğu ve şuan birbirlerine yumuldukları için yüzünü göremiyordum. Yanlarına doğru yaklaştığımda öpüşmeyi kestiler, Jake ise yüzüme tedirgin bir ifadeyle bakıyordu. Gözlerimi Jake'den ayırdığımda kızın Alice olduğunu fark ettim. Bir dakika Alice mi? Jake ile mi öpüşüyor? Bu olamaz. Yanlış görüyorsun Edward. Ah hayır kesinlikle doğru görüyordum.
Ben onlara doğru yumruklarımı sıkmış bir şekilde yürürken Jake ayağa kalkıp "Chris ben açıklayabilirim dostu-" diyecekken sözünü yanağına attığım yumruk kesmişti. Bunu bana nasıl yaparlar?
Alice beni durdurmaya çalışıp "Ed lütfen her şeyi açıklayacağım sana. Lütfen." Deyince geriye büyük bir adım atarak ondan uzaklaştım. Yüzünü görmek, sesini duymak bile istemiyordum.
"Sakın! Sakın dokunma bana. Seni sürtük. Bunca zaman bu yüzden ortalarda gözükmüyordunuz demek. İkinizin de bir daha yüzünü bile görmek istemiyorum. En kısa sürede eşyalarını evimden alıp çıksan iyi olur yoksa alman gerekecek eşyan kalmayacak." Gözlerimi yerdeki Jake'e çevirdim. Uzaklaşmalıydım ikisinden de. Hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.
Hızla ilerlerken bir bankta oturmuş etrafına bakınan Melody'i gördüm. "Hey geldin." Diyerek büyük bir gülümsemeyle banktan kalkıp yanıma geldi. Ben ise onu sadece başımla onaylayabildim. Gördüklerim gözümün önünden gitmiyordu. Onlardan iğreniyordum. Böyle bir şeyin arasında kaldığım için kendimden de iğreniyordum. Nasıl anlayamamıştım? Kim bilir ne kadar süredir kandırılıyordum. Ne yapmıştım da böyle bir şeyi hak etmiştim ki ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where We Land (Ed Sheeran)
FanfictionSesi o kadar sakinleştirici ve güzeldi ki... Bir meleğin sesi nasıldır hiçbir fikrim olmasa da buna yakın bir şey olduğuna emindim. O an fark ettim ki ben Ed'e karşı artık bir şeyler hissetmiyordum. 'Hissetmek' kelimesi kesinlikle şu an üzerimde bır...