"Georgia'da ne işiniz vardı?" Ben lavabonun karşısına geçmiş, kendime gelmeye çalışırken Kyle omzunu kapıya dayamış beni sorguluyordu. Hiçbir şeyden haberi yoktu, söylemeyi de düşünmüyorduk zaten. Biz Georgia'dayken annemler ona oraya gezmeye gittiğimize dair bir şeyler gevelemişti ama anlayabiliyordum ki söylenenlere inanmamıştı.
"Gezmeye gittik işte. Hem beni sorgulama hakkını sana kim verdi ufaklık?" önüme gelen saçlarımı parmaklarım arasında kıstırıp geriye doğru attım. Birkaç adım geriledikten sonra ise Kyle'a doğru yürüdüm ve yanından geçerken saçlarını karıştırdım. Bu, onun sinirini bozup konuyu değiştirmek için yeterli olur diye düşünüyordum.
"Hey!" Ben adımlarımı merdivene sürdürürken o seslenerek peşimden geliyordu. "Gezmeye gitseniz yanınızda herhangi bir şeyiniz olurdu değil mi? Benden bir şeyleri saklıyorsunuz." Tanrım! Bir şeyi didiklemeseydi ne olurdu sanki?! Sadece bu konuyu sonsuza dek kapatıp -ki böyle istesem de kendimi bu kadar suçlu hissederken bu mümkün değildi- kurtulmak istiyordum.
"Her şeyi bilmek zorunda değilsin, Kyle. Gittik ve geldik, seni ilgilendiren kısmı bu kadar." Ellerimi iki yana açıp başımı salladım. Seslice nefesimi verdim ve merdiven basamaklarını hızla inip salona giriş yaptım.
"Bana çocukmuşum gibi davranmayı bırakın artık!" Ben Ed'in yanına yerleşmeye fırsat bulamadan Kyle salona adım atar atmaz hepimizin karşısında bağırmaya başlamıştı.
Annemler ve Ed hep bir ağızdan "Neler oluyor?" Dediğinde ellerimi havaya kaldırıp indirdiğimde ise bacaklarıma vurarak "Beyefendi Georgia'ya gezmeye gitmemizin yalan olduğunu düşünüyormuş!" Diye haykırmıştım.
"Çünkü yalan! Bu evde bir şeyler dönüyor ve siz benden saklıyorsunuz." İşaret parmağıyla tek tek hepimizi gösterdi.
"Kimse bir şey saklamıyor tatlım, saçmalama lütfen." Annem hızla ayağa kalkıp elini Kyle'ın omzuna koyarak onu sakinleştirmeye çalıştı. Ben ise bir sağa bir sola yürüyor, kendi kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ki Ed beni durdurup derin nefesler almamı söylemişti.
Kyle ani bir hareketle omzunu silkip annemin elinin boşluğa düşmesine sebep oldu. "Öyle mi?! O zaman niye sürekli Melody'e iyi olup olmadığı soruluyor? Niye evden dışarı bile adım atmasına izin vermiyorsunuz? Bir şeyler olmuş işte!" Sesinin git gide yükselmesi sinirimi daha da bozmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu.
"Kyle, odana." Babam sakin bir ses tonuyla ona emir verdiğinde yerinden kıpırdamamıştı bile.
"Hayır!" Diyerek karşı çıkması ise bardağı taşıran son damla olmuştu.
"Çünkü iyi değilim, tamam mı?! Sizin o bir zamanlar çok sevdiğiniz, senin hala beraber maçlara gittiğin 'eski sevgilim' beni resmen insanlığın terk ettiği bir yere kaçırdı! Oldu mu? Öğrendin, mutlu musun?!" Söylemiştim. Kendimi tutamamış, sesimin yüksekliğini ayarlayamamış ve söylemiştim. Kyle ise öylece kalakalmıştı. Altından böyle bir şey çıkabileceğini beklemediğini biliyordum, öğrendiğinde ne hale geleceğini de. Saklama sebebimiz de buydu ya zaten. Onu hayatının en önemli dönemlerinde kafası yeterince doluyken bu tip şeylerle üzmek istememiştik ama artık çok geçti.
"S-sen ciddisin." diyebildi sadece. Önüme düşen saç tutamlarımı parmaklarım arasına sıkıştırıp geriye doğru attım ve başımı aşağı yukarı salladım. Ufak adımlarla yanıma doğru geldiğinde kahve gözleri büyümüş bir şekilde bana odaklıydı. "İyi misin?"
"İyiyim. Sadece... Biraz yalnız kalmak istiyorum." Kyle ile babamın arasından sıyrılıp merdivenlere doğru yöneldim. Kimsenin yüzüne bile bakmamıştım. Gerçekten yalnız kalmak istiyordum, en azından birkaç saat. O kadarı kendime gelebilmem için yeterli olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where We Land (Ed Sheeran)
FanfictionSesi o kadar sakinleştirici ve güzeldi ki... Bir meleğin sesi nasıldır hiçbir fikrim olmasa da buna yakın bir şey olduğuna emindim. O an fark ettim ki ben Ed'e karşı artık bir şeyler hissetmiyordum. 'Hissetmek' kelimesi kesinlikle şu an üzerimde bır...