34 - Tattoo

143 14 46
                                    

Mahvolmuş bir haldeydim. Yaşamsal faaliyetlerim ve başlayan derslerime girmekten başka hiçbir şey yapmıyordum. Ed'in öylece yanımdan geçip gidişinden beri onun yüzünü bile görmemiştim. Karşı karşıya oturuyor olabilirdik ama denk gelmiyorduk işte. Ya da... Evden çıkması gereken saatlerde karşılaşma ihtimalimiz olduğu için çıktığı saati değiştirmişti.

Sabahları, öğlenleri kafamın dağılmasına ihtiyaç duymadığım ya da zorla çıkarılmadığım zamanlar dışında evden akşama doğru çıkıyordum. Derslerim lisans öğrencilerinin derslerinin bittiği saatlerde başlıyordu, bu durumdan da memnundum. Çünkü geceleri uyumam zor oluyordu ve bu yüzden sabahları uyanmakta büyük sıkıntı yaşıyordum. Kısacası derslerimin erken saatte olmaması sanırım hayatımda istediğim gibi giden tek şeydi.

Alex'in görüş alanıma girerek yaptığı anlamsız kol hareketleri dikkatimi çekince boşluğa dalıp gittiğimi fark etmiştim. Başımı iki yana sallayarak kendime geldim. "Seninle dövmeciye gelmemi istiyor musun diye daha kaç kere sormam lazım?"

"Gerek yok. Zaten orada işim bittiği an istatistik dersine yetişmem lazım. Ah keşke randevuyu daha erken saate alsaydım." diye sızlandıktan sonra parmaklarım arasında olan kupadaki birkaç damla kahveyi içtim. Alex ise beni onayladığına dair kafasını sallamıştı.

Telefonumun ekranının yanıp sönmesi saatin dördü geçiyor olduğunu fark etmemi sağladığında "Siktir." diye mırıldanarak ayağa fırlamıştım. "Saat dört buçuk olmuş neredeyse Alex. Tanrı aşkına neden söylemiyorsun?!"

"Hatırlatmam gerektiğini söyleseydin hatırlatırdım." Ben koşar adımlarla odama ilerlerken sesi git gide azalmıştı. Odaya adım attığım anda kapının hemen yanına atılmış olan çantamı kaptıktan sonra içine istatistik ve viroloji* dersleri için ihtiyacım olacak kitapları sıkıştırdım. Diğer almam gerekenler de çantamda yerini aldığında evden çıkmaya hazırdım. Alex ile bir şeyler atıştırmadan ve kahve içmeden önce çoktan giyinmiştim bile. Bu da bana zaman kazandırmıştı.

"Sana dövmeciden çıktığımda yazarım." Alex'in yanağına kısa bir öpücük bıraktıktan sonra kendimi hızla kapıdan dışarı attım. Çıktığım an bakışlarımın çevrildiği ilk yer Ed'in kapısı olmuştu. Derin bir iç geçirmemin ardından acelem olmasına rağmen koridoru yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Hadi ama! Tabii ki de böyle yapacaktım. O istemese de onunla karşılaşmak istiyordum, bu yüzden ortak alanlarımız da oyalanmam normaldi. Özellikle de normalde çıktığımın dışında bir saatte çıktıysam.

"Hadi lütfen. Lütfen." Diye mırıldanırken umutlu bakışlarımı kısa süreli olarak arkama çevirmeyi de ihmal etmiyordum ama hiçbir hareketlilik yoktu. Sesli bir nefes verdikten sonra önce üzerimdeki kısa tişörtün duruşunu düzeltip hırkamı üzerime geçirdim. Şehrin üzerini kaplamış kara bulutlar her saniye yağmaya başlayabilecek olan yağmurun habercisiydi ve oradan oraya koşuşturmam sırasında sırılsıklam olma gibi bir niyetim yoktu.

**

"Ah olan bir dövmenin üzerine başka bir tanesinin yapılması gerçekten acıtıyormuş." Kevin, çizdiği çizgilerin üzerinden vücuduma girip çıkan milyonlarca iğne ile beraber geçerken yumruğumu ve dişlerimi sıkmış bu acının geçmesini diliyordum.

"İnan bana lazer ile sildirmeye kalksan daha çok canın yanacaktı." Söylediklerini onayladığıma dair ses çıkarsam da yumruğumu daha da çok sıkmayı sürdürüyordum. İğneleri bedenimden uzaklaştırdığında önce diğer elindeki peçete ile boyayı sildi, ardından ise makineyi kapattı. Bu kapatışının kısa süreli olduğunu biliyordum çünkü şeklin genel hatlarının tamamlanmasına rağmen detayları hala yoktu. Sadece incelemem ve aklımdaki fikirleri tekrardan belirtmem için durmuştu. En azından ben öyle tahmin ediyordum.

Where We Land (Ed Sheeran)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin