Saçlarımın ıslaklığını havluyla alarak banyodan çıktığımda Alex telefon ile konuşarak odada dolanıyor, Ed ise çift kişilik yatağa ayaklarını uzatarak yerleşmiş ve televizyonun kumandasını havada tutmuş bir şekilde kanalları tarıyordu. Alex'in bana aldığı yüzlerce tişört olmasına rağmen aldığı gri eşofmanın üzerine Ed'in tişörtünü geçirmiştim. Tamam... Biraz kokmuş olabilirdi ama onu giymeye o kadar alışmıştım ki sanki üzerime yapışmış gibiydi. Elimdeki havluyu yanından geçtiğim tekli yatağa atıp -ki bu Alex'in yatağı oluyordu- Ed'in yanına gittim ve kendimi yanındaki boşluğa attım.
"Tanrım, çok yorgunum!" diyerek odayı inletecek bir tonda bağırdığımda Ed arkasına yaslanmayı bırakıp yanımda bağdaş kurarak oturmuş ve gözlerini bana dikmişti.
"Saçlarını niye kurutmadın sen? Üşüteceksin." Başımı iki yana sallayarak onu onaylamadığımı belirttim. O ise kalkmam için beni zorlamaya başlamıştı bile. O zorladıkça ben yatağa daha çok yapışıyor ve çabalamasına sebep oluyordum.
"Hayır, bunun için fazla yorgunum." Gözlerimi yumup beni rahat bırakmasını umdum. Ama o tabii ki beni benimle bırakmak yerine dediğini yaptırmaya odaklıydı.
"Eğer ben sana bir şey yapmanı söylediysem..." kollarından birini dizlerimde diğerini ise sırtımda hissettiğimde gözlerimi korkuyla açmış ve kucağında olduğumu fark etmiştim. Hangi ara yerinden kalkıp yatağın diğer tarafına geldiğini anlamamıştım bile. "Bu senin iyiliğin içindir, güzelim. Ve yapmazsan yapmanı sağlarım." O bana yüzündeki en sevimli ifadesiyle bakarken -inanın bana konuşması her ne kadar emir verici olsa da bakışlarının sevimliliğini değiştirmiyordu- ben gözlerimi sonuna kadar açmış şaşkınlıkla onu izliyordum.
"Yatağımın üzerindeki havluyu alın!" Diye çığıran Alex'i duyduğumuzda Ed hızla onun olduğu yöne dönmüş ve ufak bir çığlık atmama sebep olmuştu. Tanrı aşkına, kucağında ben varken bu kadar hızlı hareket etmemeliydi! Kollarının sıkılığına rağmen havaya savrulabilirdim.
"Ne yapıyorsun? Düşebilirdim!" Kaşlarımı çatıp ona sert bakışlar attım ya da... En azından ben sert olduğunu düşünmüştüm fakat bu bakışlarım onu sadece güldürmüştü.
"Ben seni düşürmem." dediğinde kendinden emin bir ses tonu vardı. Tamam, ben de ona güveniyordum zaten ama bu bir anda kolları arasından düşüp yere yapışma ihtimalimi beynimde bir kenara koyabilmemi sağlayamamıştı. Alex'in yatağının olduğu yere doğru birkaç adım atıp havluyu alabileceğim bir yerde durdu ve hafifçe yere doğru eğildi. Böylece ben de havluya yetişebilmiştim.
"Tamamdır isteğini gerçekleştirdik, Bayan Hyland." Alex dediğime cevap olarak ufak bir tebessüm gönderip Liam ile konuşmaya geri döndü.
Banyoya girdiğimizde Ed beni kucağından indirip kollarını göğüslerinin altında çaprazlayarak duvara yaslandı. Dolaptan çıkardığım saç kurutma makinesi ile birkaç dakika içinde saçlarımı kurutmuştum ki bu benim için kolay bir şeydi, saçlarımın ince telli ve bir o kadar az olması gibi bir avantajım vardı. Alex gibi banyodan çıktıktan sonra saatlerce saçımı kurutmakla uğraşmıyordum.
"İstediğin oldu mu?" dediğimde saçlarımı tararken aynadan da Ed'in bakışlarını kesiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where We Land (Ed Sheeran)
FanfictionSesi o kadar sakinleştirici ve güzeldi ki... Bir meleğin sesi nasıldır hiçbir fikrim olmasa da buna yakın bir şey olduğuna emindim. O an fark ettim ki ben Ed'e karşı artık bir şeyler hissetmiyordum. 'Hissetmek' kelimesi kesinlikle şu an üzerimde bır...