O anda çalan telefona karşılık gülümseyen Christian, telefona doğru uzanırken "Birileri sevişmeye çalıştığımız anları gözlüyor olmalı" diye homurdandı. Kadının hala titrediğini görebiliyor, az önce yaşadığı şoku atlatabilmesi için içinden dualar ediyordu. Evet, onu beklerdi ama ömrünün sonuna kadar bekleyecekse bunun bir hal çaresini bulması gerekiyordu. Zira kadının yanında daima sertti. Derin bir nefes alıp, telefonu kadına uzatırken, onun hafif hafif gülümsediğini farketti. Hala titriyordu ve gözleri hala aynı korkuyla bakıyordu ama Christian korkuyu aşmaya çalışan sevgiyi gördü.
Bu bile yeterdi.
Helena telefonu açtığında başta bezgince gülümseyerek "Efendim Jull" diye homurdandı. Elleri gevşemiş, üstünde duran gömlek syrılmıştı. Christian ona bakmamak için gözlerini odanın içinde gezdirirken kadının aniden telaşlandığını ve çıplak bedenini umursamadan ayağa kalktığını farketti. Çılgınlar gibi eşyaları karıştırıyor, üstünden çıkardıklarını yeniden giymeye uğraşıyordu.
"Ne oldu?" diye sordu telaşla giyinen kadına tişörtünü uzatırken "Kötü bir şey mi? Brian mı?"
Helena ona bakıp başını iki yana sallarken, telefonu omzuyla başı arasına sıkıştırıp Julienn'e sorular sormaya devam etti. Pantolonunu giymeye çalışıyor fakat bir türlü başaramıyordu. Christian bana bırak gibi bir hareket yapıp, pantolonun paçalarını kadının güzel ayaklarından geçirdi ve hemen sonra, az önce dudaklarının gezindiği bacaklardan yukarı çekti. Helena'nın neden telaşlandığını anlayamıyor fakat bu hali onu da telaşlandırıyordu.
Kadını giydirme işini bitirdiğinde kendi pantolonun düğmelerini ilikleyerek gömleğini üstüne geçirdi. Helena bir kağıda bir şeyler yazıyor, Christian'ın hatırlayamadığı isimler sıralayarak durumlarını soruyordu.
"Tanrı aşkına" diye mırıldandı Christian, kadın telefonu kapatıp telaşla ona döndüğünde "Ne oldu Helena?"
Helena başını iki yana sallarken, hafifçe hıçkırıp "Michael" diye mırıldandı "Vurulmuş"
Christian, Michael'ın kim olduğunu hatırlamaya çalışırken, hızlı adımlar atan kadını izliyor. Kadının kime bu kadar değer verdiğini anlamaya çalışıyordu. Garaja geldiklerinde hafızası Michael'ın, Ashley'in kocası ve bir asker olduğunu ona hatırlattı. Birkaç kez aynı ortamlarda bulunmalarına rağmen adamla çok fazla konuşamamış. Onu soğuk ve mesafeli bulmuştu.
Onları bekledikleri açık olan Julienn ve Brian'a bir bakış attıktan sonra, arabasının kapısını açıp direksiyona geçen Helena'yı gördü. Böyle bir durumda onun araba kullanmasını doğru bulmadığını söyleyecekti ki Julienn başını iki yana sallayarak "Kemerini sıkı bağla ve kusmamaya çalış" diye homurdandı. "Helena acil durumlar şoförümüzdür, gerçekten hızlı sürer."
15 dakika içinde, Julienn'in küfürleri eşliğinde hastaneye vardıklarında Christian kadının gerçekten delice araba sürdüğüne inanmıştı. Helena tüm kuralları hiçe sayarak yollardan geçmiş, arabaları sollamış. Sadece kırmızı ışıklarda, onda da homurdanarak duraksamıştı.
Helena, hastaneye adım attığı anda yüzüne çarpan anıları yok saymaya çalıştı. Bu koridorlarda o kadar çok anısı vardı ki artık hastaneler midesini bulandırıyor, onu hasta hissettiriyorlardı. Titreyen ellerini saçları arasından geçirirken, Julienn'in hemşirelerden birine Michael'ı sorduğunu duydu. Christian ve Brian hastaneye arka kapıdan girmeyi tercih etmişler. Korumalarını aramaları gerektiğini söylemişlerdi. Korumalar, diye düşündü Helena alayla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahne Isıkları
RomanceNe kadar basit geliyor, degil mi? Birine carparsın ve asık olursun. Christian Northman içine girdigi sahte dünyaya uyum sağlamaya baslamıştı. İnsanların kirli oyunlarını önemsemiyor, kendi halinde bir yasam sürdürmeye calısıyordu. Hayatında her seyi...