SI- Bölüm 2

790 55 0
                                    

Bölüm 2

Aradan günler geçmiş Christian ve Helena kendi hayatlarına adapte olmuşlardı. Her gün yürüdükleri yoldan geçerken hafifçe gülümsüyor ardı ardına iki gün çarpıştıkları insanı görme arzusunu bastırmaya çalışıyorlardı.

Christian, Brian ve Julienn’in verdiği ev partisine gittiğinde yeni filmi için gergindi. Julienn’in yakın arkadaşlarından olan Ashley sevecen bir kadındı. Minik kızı Adale Christian’a hayran gözlerle bakıyor ve utanarak kıkırdıyordu. Kapı çaldı ve Julienn kapıya koştu. Christian, kapının önünden gelen gülüşmelere kulak kabartırken bu sesi nereden tanıdığını hatırlamaya çalışıyordu ve hemen sonra içeri girdiler. O ve yanındaki adam. Tanıdık gözler. Şaşkınlık. Hayal kırıklığı.

Brian gelen kadının omzuna hafifçe vurup kollarını onun narin bedenine dolarken Christian’ın kalbi, tarif edemediği bir hisle doldu. Kadının bu çevreden olduğunu hiç düşünmemişti, onun bu insanlar gibi olmasını istememişti.

Helena, Julienn’in verdiği davete giderken gergindi. Kalbi gereksiz yere sıkışmış ve içindeki ses daimi olarak gitmemesi gerektiğini öğütlemişti. Uzun bir karar verme sürecinin sonunda kendini William’la beraber asansörde buldu. 13-14-15 ve kapılar açıldı. Helena derin bir nefes alıp zili çalarken, ellerinin titremesini önemsememeye çalışıyordu. Tüm bunların sebebini kestiremese de, kanında akan gerginlikten hoşnut değildi. Hislerine hayatı boyunca güvenmiş, aldığı kararlarda onların sesine daima kulak vermişti ve şimdi tüm hisleri kaçıp gitmesi için çığlık atıyorlardı. Kapı birkaç saniye sonra açılırken Julienn’in içten kahkahasını duydu.

“Tanrım! Hell, bebeğim hortlak gibisin” Julienn arkadaşına sarılırken, geldiği için sevindiğini açıkça belli ediyordu. Helena, onun gelmemesinden korktuğunu biliyordu. Ünlülere olan önyargısı arkadaşını endişelendiriyordu. Brian’ın arkadaşlarına karşı kibar olacağım, diye söz verdi içinden. İçeride çırılçıplak soyunmuş birbirinin kucağında zıplayan insanlar olsa bile kibar olacaktı.

“Bana Hell deme!” olabildiğince zavallı görünerek ekledi- “Jull, okulda toplantısı varmış desen?”

Julienn kaşlarını çattı. Helena’nın yan çizeceğini biliyordu.  “İçeri gir desem?”

Helena başını iki yana sallarken, sevgilisinin parmaklarını sıktı. “Ben Brian’a henüz alıştım, şimdi bir oda dolusu…”

William gülümseyerek gözlerini devirirken kadının eline kenetlenmiş parmaklarını okşadı. Jull’a gülümseyip sevgilisini nazikçe içeri çekti. Helena’nın endişesini anlayabiliyordu. Hayatını siyasi dünyayı eleştirmeye adamış bir kadın için oyuncular ve onların yaşamları, bayağı ve sıkıcıydı. Helena gibi özgür bir ruh, paparazilerle yaşayamaz, yaşayanları anlayamazdı.

Helena içeri girdiğinde insanlara dikkat etmiyordu. Brian gelip ona sarıldığında ancak kendine gelebilmişti. Brian’a nazikçe sarıldı ve ardından odadaki diğer insanlara döndü. Tanrım! Hiç birini tanımıyordu. Rezalet. Julienn’in magazin dergilerini okuması konusundaki öğütlerini dinlemeliydi. Siyaset programlarına ayırdığı zamanın 3/1’ini televizyondaki saçma sapan programlara ayırsaydı şu an odadaki insanlar hakkında bilgi sahibi olurdu. “Bir dakika,” diye itiraz etti benliği. “Onları tanımak zorunda değilsin! Senin böyle bir zorundalığın varsa onların da olmalıdır. Saçmalama Helena, hemen kendine gel!” Helena hafifçe gülümseyerek ona uzatılan ilk eli sıktı.

Sahne IsıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin