Julienn karşı dairenin çarpılan kapısıyla yerinde sıçradı. Ah! Helen sessiz olmayı asla öğrenemeyecekti. Saate baktığında iş vaktinin yaklaştığını gördü. Lanet olsun! Evde oturup hiçbir şey yapmadan pineklediği günleri özlüyordu. Belki de bu hafta sonunu karşı dairede geçirip Helena’yla karşılıklı koltuklarda yatarlardı. Evet, bunu kesinlikle yapmalıydılar. Yanında uyuyan sevgilisin yanağına büyük bir öpücük bırakıp onun uyanışını izledi. Brian uyanırken güzel görünüyordu. Önce yüzünü buruşturur, ardından gözlerini kırpıştırırdı. Yatağa sinmiş kokusu olmadan uyandığı sabahları artık hatırlayamıyor, hatırlamak da istemiyordu. Uyanan adama ateşli bir öpücük verdikten sonra hızla doğruldu ve banyoya gitti. Brian’ın çalan telefonunu ve Christian’la konuştuğunu duyabiliyordu. Muhtemelen birlikte spora gidecekler ve boş vakitlerini terleyerek geçireceklerdi. Christian’ı düşündüğünde ürperse de bu hissi çabucak yok saydı. O ne kadar seksi bir adam olursa olsun, Julienn için fazla oturaklıydı. Banyo kapısı ve ardından duş kabini açıldı. Brian munzur surat ifadesiyle onu süzdükten sonra hafif, seksi bir sesle konuştu. “Bebeğim, ben giyinip çıkacağım akşama görüşürüz”
Julienn, sevgilisine davetkâr bir bakış attıktan sonra hafifçe göğüs geçirip “Görüşürüz aşkım” diye mırıldandı. Onu duşa davet edip, önlerindeki bir saati burada geçirmek istese de bunu yapamayacağını biliyordu. Brian’ın aksine onun sürekli bir işi vardı. Islak ve tutkulu bir öpücükten sonra duşta yalnız kaldı. Yorucu bir günün başlangıcı,diye düşündü alayla. Duştan çıkıp ve hızlıca giyinirken günün planı kafasında oluşmuştu, eğer baş belası Tina’yı atlatabilirse işler harika giderdi. Eline aldığı sandviçle aşağı inerken Helena’ya mesaj bırakıp, onunla akşamüstü görüşmek için bir program ayarladı. Arkadaşını özlemişti ve dün akşam onu ektiği için özür dilemesi gerekiyordu.
“Hey gürültücü! Mesajımı aldığın an bana geri dön. İş çıkışı buluşup bir şeyler yapalım, seni ve saçmalıklarını özledim.” Gülüp son anda ekledi. “Vücudunun parçası haline gelmiş olan doktoru getirme!”
Telefonu çantasına atıp hızla arabasına atladı. Çalıştığı şirketi seviyordu, aslına bakarsak Julienn her şeyde bir güzellik görebilen nadir insanlardandı. Şikâyet ettiği pek görülmezdi o zor durumlarda yanınızda beliren kocaman gülümseyişi olan sıcak bir omuzdu ve bu özelliklerinden dolayı iyi dostlarla ödüllendirildiğini düşünüyordu.
Hızlı geçen günün ardından şirketten çıktığında kapının önünde onu bekleyen kumral kadını gördü. Helena asil görünüşüyle kapıda dikilmiş, sabırsızca topuğunu yere vuruyordu. Julienn’i gördüğünde neşeyle gülümsemesine rağmen, İngilizlere özgü o soğuk görünüşten sıyrılamadı. “Tipik İngiliz” diye mırıldandı Julienn ona doğru ilerlerken, Helena her zaman böyle olmuştu. Dışarıdan soğuk, ciddi ve güzel ama içeride...Julienn onun güneş kadar sıcak olduğu anları da görmüştü. Helena sahip olduğu en iyi şeylerden biriydi.
“Mühendislerden ve şirketlerinden nefret ettiğimi söylemiş miydim?” diye homurdandı Helena, yanağını Julienn’in dudaklarına doğru uzatırken. Dakikalardır dışarıda dikilmekten sıkılmış ve üşümüştü. Binanın içine girip en büyük kâbusu olan yüksek teknolojiyle karşılaşmamak için inat etmese tüm bunların olmayacağını biliyordu aslında.
“Politikacıların kalpsiz ve ruhsuz varlıklar olduğunu söylemiş miydim?” dedi Julienn, arkadaşının sataşmasına karşılık olarak. Yüzünde geniş bir gülümseme, gözlerinde derin bir sevgi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahne Isıkları
RomanceNe kadar basit geliyor, degil mi? Birine carparsın ve asık olursun. Christian Northman içine girdigi sahte dünyaya uyum sağlamaya baslamıştı. İnsanların kirli oyunlarını önemsemiyor, kendi halinde bir yasam sürdürmeye calısıyordu. Hayatında her seyi...