Julienn, Helena'nın o kitabı okumadığını biliyordu. Genç kadın çatık kaşlarla kitaba bakıyor fakat gözleri kımıldamıyordu. Akşamüstü okuduğu haber aklına geldiğinde yüzünü buruşturdu. Akşam salonda ailenin geri kalanıyla birliktelerken Helena'nın gazeteye attığı bakışları görmüştü. Onun endişesini anlayabiliyor, endişeden ileri gelen gerginliğini tahmin edebiliyordu. Elini karnının üzerinde gezdirirken, bunu önemsemediğini düşündü. Olivia Gardner, Brian'ın hakkettiği türden bir kadındı. Güzeldi, göz alıcıydı, asil tavırları vardı. Bir oyuncunun yanında rahatça durabilir, onun ihtiyaçlarını karşılayabilirdi. Julienn gibi bocalamaz, aşktan saçmalamazdı.
"Evlilik konusunda gerçekten ciddi misin?" dedi arkasını dönmeden. Aynadan arkadaşının yüzüne bakıyor, tepkilerini takip etmeye çalışıyordu. Helena bu gece ricası üzerine yanında yatmayı kabul etmiş. Julienn'in yatakta Karete Kid'e dönüştüğünü bilmesine rağmen itiraz etmemişti.
"Hiç olmadığım kadar huzurlu hissediyorum Jull" diye mırıldandı Helena, kitabı kucağına koyup arkadaşına baktığı sırada "Bu kamera fobisi olan bir insanın Big Brother'a katılması gibi bir şey ama mutluyum ve bana bunca şeyi sunan adamdan bir çocuğu esirgemek adil gelmiyor"
Julienn başını iki yana salladı. Helena'nın minnet duygusu yüzünden kariyerini ve planlarını çöpe atmayacağını adını bildiği kadar iyi biliyordu. İşin içinde başka bir şey olmalıydı. Julienn'in bilmediği, tahmin edemediği bir şey. "Hell, sen anne olamazsın. Kafayı yersin. Adale'e baktığın günleri anımsıyorum da... Çocuğu ağustosun ortasında paltoyla sokağa çıkartıyordun. Senin eline verilmiş bir çocuk asosyalitenin nirvanasında gezer"
Helena hafif bir kahkaha attı, alınmış görünmüyordu."Ah! Teşekkür ederim sayın bilge. Kaç çocuğunuz vardı?"
"Henüz doğmamış olanlar sayılıyor mu?" diye homurdandı Julienn. Elindeki fırçayı bırakmış, yatağa ilerlemek için ayaklanmıştı. "Olivia Gardner'ı bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"
Helena, Julienn'in politikada garip bir şekilde başarılı olacağını düşündü. Kadın karşısındakini afallatmayı gerçekten güzel bir şekilde beceriyordu. Helena şimdiden sersemlemiş hissediyordu. Yine de soğuk bir alayla "Hiçbir zaman" demeden duramadı. Ona Olivia Gardner'dan bahsetmemesi gerektiğini düşünüyordu. O kadından konuşmamaları gerekiyordu. Aksi halde Helena sinirlenecek ve planını bozacaktı. Bugün planı incelikle işlemiş, detayları ustaca belirlemişti. Tüm gün elinde telefonla gezmesine rağmen kesinlikle yararlı bilgiler edinmişti. Olvia Gardner'ın gelecek 24 saatinin nasıl geçeceğini ondan daha iyi bildiğine emindi. Dudakları sinsice kıvrılırken, dışarıdan ölümcül derecede tehlikeli gözüktüğünün farkında bile değildi.
"Bunu sevmedim" dedi Julienn yatağa girerken "Bana ne düşündüğünü söyle Helena Theron! Suratındaki bu sırıtış iyi şeylere gebe değil."
"Sen neden yoga yapmıyorsun?" dedi Helena terslenerek "Biraz sakinlik ikimizin de yararına"
Julienn konu açıldığı için sevindi. Bunu Helena'ya söylemeyi unutmuştu. Günlerini evde geçirmekten sıkıldığı ve hala iş bulamadığı için bir kursa yazılmıştı. "Hamile yogası için bir merkeze yazıldım zaten" dedi neşeyle. "Sende geleceksin"
Helena başını iki yana salladı. "İşim olmaz. Seni almaya gelirim"
"Lütfen" diye sızlandı Julienn.
"Ashley gelsin" dedi Helena kesin bir tavırla ve o an sustu. Julienn'in onun yüzünde beliren öfkeli hüznü görebiliyordu. "Cehennemden çıkabilirse" diye ekledi kadın öfkeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahne Isıkları
RomanceNe kadar basit geliyor, degil mi? Birine carparsın ve asık olursun. Christian Northman içine girdigi sahte dünyaya uyum sağlamaya baslamıştı. İnsanların kirli oyunlarını önemsemiyor, kendi halinde bir yasam sürdürmeye calısıyordu. Hayatında her seyi...