SI - Bölüm 3

613 57 0
                                    

Julienn ve Christian’ın konuşmaları, Brian ve Neil’ın kahkahalarıyla kesilirken, adam şaşkınca gülmekten iki büklüm olmuş Neil’a ve  Helena’nın önüne oturmuş kahkaha atan Brian’a baktı. Helena tek bacağını hafifçe kaldırıp ayağının ucuyla Brian’ın göğsüne dokunurken yüzündeki şakacı ifadeyi gizleyemiyordu. Tanrım, diye düşündü Christian bezgince. Bana neden bunu yapıyorsun ki? Neden bu kadar sıradan hareketler ona dünyanın en seksi hareketiymiş gibi gözüküyordu.

“Biraz daha gülersen Cooper” diye homurdandı Helena gülerek “Ciğerlerini sırtından çıkaracağım”

Brian nefesini toparlamaya çalışırken ellerini havaya kaldırdı. Christian, Helena’nın da hafifçe gülümsediğini gördü ama öyle kontrollüydü ki bunun gerçek bir gülümseme olup olmadığını bile anlayamadı.

“Helena” diye soludu Brian, kıkırtılarının arasından zorlukla “Lütfen bana biraz izin ver, lütfen” Kadının suratına baktıkça gülüyor, gülmesini durduramıyordu. Helena’yı sevmesinin nedenlerinden biri de buydu. Onunla istediğiniz kadar dalga geçebilirdiniz, önemsemezdi.

Christian durumu merak edip, Neil’a döndüğünde  hala kıkırdayan adamın anlattıklarından pek bir şey anlayamadı. Neil her cümleye başlayışında boğulurcasına gülüyor, kıkırtıları kahkahlara dönüşüyordu. En sonunda dudaklarından tek bir cümle döküldü “Brian bir şeyler anlatıyordu ve sonra Helena’nın bakışlarını fark ettik. Sanki…” Gülmemek için kendini zorlarken derin bir nefes aldı. “Sanki dünyaya yeni inmiş bir uzaylıyı ya da 3 yaşındaki dengesiz bir çocuğun davranışları gözler gibi izliyordu. Zavallı Brian, ünlü olduğundan bu yana hiç bu kadar aşağılanmamıştır.”

Christian hafifçe gülerken, odanın diğer köşesinde gülen Helena’nın dizine yaslanmış gülen Brian’ı ve ona eğlenen gözlerle bakan kadını izledi. Helena Theron büyük bir sırdı ve Tanrı biliyor ya, Christian onu çözebilmek için birçok şeyi feda edebilirdi.

Bir süre sonra herkes sakinleşip yavaş yavaş gitmeye başladıklarında geniş salonda çok az kişi kalmıştı. Michael-Adale-Ashley ve William aynı anda kalktılar. Christian, Helena’nın burada kalacağını biliyordu, en azından öyle umuyordu. William eğilip Helen’in dudaklarına şapırtılı bir öpücük bıraktığında gözlerini farklı bir yöne çevirmek ve tepki vermemek için kendini zorladı. Yasak olanın cezp ediciliği, diye mırıldandı kendi kendine. Başka bir şey olamazdı, olmamalıydı. Sonunda onlarda gidip 4 kişi kaldıklarında Christian neden kalkıp gitmediğini bilmiyordu. Biraz daha burada kalmak, kadın hakkında birkaç şey daha öğrenmek istemişti. Julienn etraftaki bardakları toplarken, Brian koltuğa yayılmış Helen’e sataşmakla meşguldü.

“Yarın tatil ha?” dedi adam, kaşlarını ayartıcı bir şekilde kaldırarak.

Arkadaşına yardım etmek için ayaklanan Helena ona dönüp kısa bir bakış attı. “Aynen öyle”

“Ne yapacaksınız? Sevgilimi çaldığına göre bir programın var değil mi?”

“Yarın spor salonuna uğramam gerekiyor akşamları göremediğim birkaç arkadaş var ve sonrası” Müzik sisteminin yanında duran bardağı alırken omuz silkti “Rutin. Pinekleriz.”

“Beraber gidelim” dedi Brian tembelce. Helen’le birlikte spor yapmayı seviyordu.

Sahne IsıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin