SI - Bölüm 5

811 49 5
                                    

Eva.

İsim beyninde yankılanırken bedenini duvara yasladı. Lanet olası hislerine hakim olmalıydı. Adamın bir sevgilisi vardı. William’ı üzmeyi göze alsa bile bir kadını üzemezdi. Ellerini saçlarının arasından geçirirken bedeninin duvar boyunca kaymasını izin verdi. Oturduğu fayanslar soğuktu fakat üşümedi.Gözlerinin önündeki manzara canını sıkıyordu.

Aşk yıldırım gibi bir şey demişti, annesi. O zamanlar çok küçüktü. Babasının kucağına sığabilecek kadar küçük. Abisi, ablası ve Helen mutfakta oturmuş, annelerinin kurabiye yapmalarını izliyorlardı. En ufakları olan Ava o zamanlar bir bebekti. Hatırladığı kadarıyla ablası sormuştu. “Anne insan nasıl aşık olur?”

Helena o zamanlar aşkın bir çeşit merasim olduğunu düşünüyordu. Anne babası önce aşık olmuş sonra evlenmişlerdi. Bu mantıkla bakıldığında, aşk ilk öpücüğe verilen isim olmalıydı. Abisi eliyle gözlerini kapatsa da Helen birkaç filmde adam ve kadının birbirini öptüğünü görmüştü.

Annesi ablasının sorusu karşısında kaşlarını kaldırmış ve hemen sonra dudaklarını büzerek düşünmüştü. Bu kendinde de olan bir hareket etti. Düşünürken çoğunlukla dudaklarını büzerdi. “Aşk yıldırım gibi bir şeydir Evangeline” demişti annesi daha sonra “Seni kül edebilir, yine de ona baktığında ne kadar muhteşem olduğunu düşünürsün.”

Helena, ablasının iç çektiğini, abisinin gözlerini devirdiğini ve kendisinin de abisinin kollarına atılıp başını onun küçük göğsüne gömdüğünü hatırlıyordu. Aşktan korkmuştu. Hala korkuyordu.

 Anıları tüketip, gerçeklere döndüğünde; hayal etti, onu seven güzel ve uysal kadınını. Onun hayatına alışmış olan kadını.Yadırgamayacak, yadırganmayacak olanı. Hayalleri canını yaktığında bezginlikle homurdandı. Northman gibi adamlar onun gibi kadınlardan hoşlanmazlardı. Kendisi soğuk ve ruhsuzdu, daha doğrusu öyle biliniyordu. Kaçtığı benliği yaşlı gözleriyle karşısına çıktığında haykırmak istedi. Bu olsun istemiyordu. Güçsüz düşmek istemiyordu. Olmayacak bir hayalin izini sürmek onu öldürürdü. Ona aşık olmak için kendisine izin vermenin çıkacağı tek yol yıkımdı.

Adamın ışıltılı yaşamı için fazla karanlıktı, güzel gülümsemesi için fazla somurtkan.

Eva.

Hayal etti. Güzel ve kıvrımlı bir vücut, aşkla bakan gözler, aşk dolu mırıldanışlar…

Onun hak ettiği bir aşk. Helena değil, Eva.

William banyonun kapısını açıp yerde oturan ve neredeyse ağlamak üzere olan halini gördüğünde iç çekip, adamın gözlerine baktı. Ne zaman bu hale gelmişlerdi? Ne zaman Helena’nın gözleri onun gözlerinden başkasını görür olmuştu.

Her zaman, dedi iç sesi. Diğerlerinin hep farkındaydın. Sadece umursamıyordun, çünkü William senin için güvenliydi. Güvenli kalenden çıkıp, ejderhalarla çarpışmak için yeterince cesur değildin.

 Adam sakin adımlarla yaklaşıp, hemen yanına oturduğunda düşüncelerden sıyrılıp sevgilisinin göğsüne yaslandı. William onun sadece sevgilisi değildi, arkadaşı ve hepsinden öte sığınaydı.

William, Helena’nın korktuğunun farkındaydı. Kollarını kadına doladı ve saçlarını okşamaya başladı. Onu ilk gördüğü günü hatırlıyordu. Kanayan anlıyla sedyede oturmuş, kafasının kalın olduğundan bahsediyordu. Yüzünde inatçı bir ifade vardı. William, kızın güzelliğinden öte yüzündeki o inatçı ifadeye aşık olmuştu. Helena çatık kaşları, büzüşmüş dudakları ve sedyeden salladığı bacaklarıyla gördüğü en olağanüstü şeydi.

Sahne IsıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin