SI - Bölüm 31

424 36 0
                                    

"Birşeyler karıştırdığından eminim" diye mırıldandı Julienn karnını okşarken. Helena üstüne geçirdiği bol tişörtten yayılan mayhoş kokuyu içine çekerken bir sarhoşun bakışlarıyla arkadaşını süzüyor, adamın güzel kokusunun etkisinden kurtulmaya çalışıyordu. Son günlerde hayatındaki yoğunluk yüzünden ayakta uyuyacak duruma gelmiş, hayatı çekilmez bir hal almıştı.

"Zamanı gelince Jull" diye homurdandı saçlarındaki dolaşıklığı açmak için fırçayı ararken, rahat topuzlar gün içinde kullanılacak harika şeylerdi fakat saçlarında oluşan karmaşayı açmak dakikalarını alıyordu. "Yatağın üstünde oturmuş ne yaptığını sorabilir miyim?"

"Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşünüyorum" dedi Julienn, aynanın önünde olanca güzelliğiyle oturan kadına bakarak. Beline kadar gelen dalgalı saçları gece kadar koyu olan ipek bir örtü gibi sırtına dökülmüştü. Süt beyaz teni, kitaplar ve filmlerde anlatılan ölümsüzleri bile kıskandıracak kadar güzeldi. "Bebeğim 3 aylık oldu" diye mırıldandı usulca "Christian'la neredeyse 6 aydır birliktesiniz ve Ashley öleli..." susup gözlerini boşluğa dikti. Cümlesini devam ettirecek gücü kendinde bulamamıştı. Aynanın önünde oturan kadının elinin durduğunu gördü. Yüzündeki sert ifadeye rağmen gözlerinin dolduğunu biliyordu.

"Hell" diye sızlandı hafifçe "Bana sarılır mısın?"

Helena, elindeki fırçayı makyaj masasının üstüne bırakırken iç geçirdi. Böyle anlarda Ashley'yi arıyordu. O teselli etmeye uygun biri değildi, acıyı paylaşamazdı. Ağır adımlarla yatağa doğru yaklaşırken, yatağın içinde oturan kadına baktı. Julienn ufak tefek bedenine pembe bir gecelik geçirmiş, saçlarını gevşekçe örmüştü. Böyle olduğundan çok daha genç gözüküyordu. Helena yanan gözlerini yoksaymaya çalışarak yatağa girdi. Kolları arasına sızan kadını sıkıca sararken, dünyadaki hiçbir şeyin onlardan önemli olmadığını düşündü. Bu kadınlar onun ailesi gibiydi. Kocaman ailesinin birer parçasıydılar.

"Olivia benden çok daha güzel," diye mırıldandı Julienn üzgün bir sesle"Üstelik benim gibi her geçen gün şişmiyor." Uzun süredir bunu düşünüyordu. Hector bile kadını ilk gördüğünde ıslık çalmadan edememişti ki o abisi gibi sevdiği bir adamdı. Julienn'i üzmemek için her şeyi yapardı. Yapması gerekiyodu.

Helena tam olarak bu anı sevmiyordu. Ona ne diyebilirim?, diye düşündü bezginlikle. Merak etme, o kadının leşini sereceğim mi?, demeliydi yoksa susması mı? "Sen Brian'ın çocuğunu taşıyorsun" dedi istemsizce sertleşen sesiyle "Şişmiyorsun, anlıyor musun?"

Julienn, kadına daha sıkı sarılıp ağlarken Helena, Olivia ile tanıştığı günü hatırladı. Yaklaşık bir buçuk hafta önce Helena'nın ,Joshua'nın ofisine ani girişiyle başlamıştı oyunları. O girişi onlarca kez prova etmişlerdi. Planlarının mükemmel işlemesi için tüm ayrıntıların üstünden defalarca geçmişlerdi.

Helena, kadının kahverengi gözleri onu süzerken sakin olmak için dişlerini sıktığını hatırlıyordu. Sakinleştirici etkisi yaratan her şeyi düşünmüş yine de onu öldürme güdüsünü yok edememişti. Paçalarından adilik akan birine karşı ne kadar düzgün olabilirdi?

" "Ah!" demişti kadın neşeyle ayağa kalkarken "Helena Irıs Theron... Sizinle karşılaşmak bir onur..."

Helena, kendisiyle karşılaşmanın onun için bir onur olduğunu biliyor fakat ona aynı naziklikle dönebileceğini hiç sanmıyordu. Oynamak zorunda olduğum role odaklanarak "Merhaba," demişti en nazik ve sevecen sesiyle. Karşısındaki gözleri parlayan kadın onun için bir ceylandan farksızdı.

Kadının hızla atan kalbini ve sinsi düşüncelerini hissedebiliyordu. "Helena'yı kendi tarafına çekmek için bulunmaz bir fırsat diye düşündüğüne emindi. Hafifçe gülümsedi, kötü olan Helena'nın, masum bir keklik olmaması ve çantaya girmeye hevesli davranmamasıydı.

Sahne IsıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin