- FİNAL -

74 2 0
                                    

- DÜĞÜN GÜNÜ -

Gelinliğimin uçlarından tuttum.
''Çok harika görünüyorsun.'' dedi El neşeyle.Annem ağlama krizine girmişti.
Yanına gittim.
''Ağlanacak hiçbir şey yok anne, bugün benim en mutlu günüm.''
''Sen benim prensesimsin.'' dediğinde yüzüğümü ona gösterdim.
''Ve Arda'nın kraliçesiyim.'' gülümseyip bana sarıldı.
''Bembeyazsın.Kuğu gibi.'' sevimlice gülümsedim ve El'e sarıldım.
''Çifte düğün yapsaydık keşke.'' dediğinde kahkaha attım.
''Önceden aklımıza gelseydi yapardık.'' evet, Eleanor ve Burak çoktan evlenmişlerdi.Geçen 3 ay boyunca, onların düğününü mü hazırlayalım, yoksa benimkine mi yetişelim bilememiştik ama yetişmişti.
Düğünün olduğu yer, kasaba değildi.
Annemin evinden 40 kilometre uzakta olan bir kırlık alandı.Mevsimlerden ilkbahardı, ve hava çok tatlıydı.Ne sıcaktı ne soğuk.Sanki Allah bizim evlenmemizi destekliyordu.
Beraber evden çıktık.El arkamda eteğimin uçlarından tutuyordu.
Bembeyaz bir gelinliğim vardı.Yüzüğüme yakışır derecede kraliçe modeldi.Oldukça kabarıktı ve saçımda duvak değil, papatya tacı vardı.Ellerimde de papatya buketi.
Beraber arabaya bindik.Arda ve arkadaşları bizi orada bekleyeceklerdi.Ayrıca Daisy iyileşmişti ve düğünümde bulunacaktı.Fean'la düğünleri çok yakındı.İlkbahar, adeta düğün mevsimine dönüşmüştü.
Kırlık alana geldiğimizde arabadan indim ve El arkamda, annem yanımda kırmızı halının üzerinden yürümeye başladık.
Küçük bir düğün olacaktı.Sadece yakınlarımız vardı ve Mai gelmeye teşrif etmemişti.Ama bu umrumda bile değildi.
Arda beni gördüğünde keyifle gülümsedi.Bende gülümsüyordum, çünkü olağanüstü bir yakışıklıya dönüşmüştü.
Benim zıttıma siyah olan bir takımı vardı.Göğüsünün üstündeki cepte birkaç papatya vardı.Saçlarını dikmişti ve çok zarif görünüyordu.
Evlendirme memuru masaya oturmuş, aile cüzdanını yerleştiriyordu.
Arda'nın yanına geldiğimde elimi tuttu.
Herkes yerlerini almıştı.Biz de yerlerimize oturduk.
Şahit olarak Burak ve El geldikleri için onlar da masadaki yerlerini aldılar.
Büyük bir alkıştan sonra memur küçük bir konuşma yaptı.
''Arda Grem, Azra Moon'u eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?'' evet, adım Azra olmuştu.Ve artık Müslümandım.
Arda bana küçücük ama sevgi dolu bir bakış atarak cevap verdi.
''Evet.'' alkışlardan sonra sıra bana geldi.
''Azra Moon, Arda Grem'i eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?'' gülümsedim.
''Evet.'' imzalarımızı attık, ve Ali Baba'nın bana öğrettiği gibi Arda'nın ayağına bastım.
Kahkahalar eşiğinde aile cüzdanını elime aldım ve keyifle salladım.
Düğün, tamamen Türkiye'de yapılmış gibi organize edilmişti.
Arda beni kocaman öptükten sonra kırmızı halıya geçtim ve bağırdım.
''Çiçeği atıyorum!'' El, keyifle arkama geçerken onu ittirdim.
''Hayır, sen artık evlendin!'' diğer kızlar arkama ordu gibi dizildiklerinde arkamı döndüm ve çiçeği attım.
Çiçeği, California'dan arkadaşım Lisa tuttuğunda sarıldık ve tekrar Arda'nın yanına geçtim.
Dans etmek için ayağa kalkıp kırmızı halıdan çimenlere geçecektik ki, hayatımı mahfeden silah sesi duyuldu, ve Arda'nın elimi tutan eli gevşedi.
Arda'ya baktığımda, tam papatyaların ortasından bir kurşunla vurulduğunu gördüm.
''Arda!'' feryadım yeri göğü inletirken bağırmaya devam ettim.
''Ambulans çağırın! 911'i arayın!'' göz yaşlarım Arda'nın damatlığına düşerken dualar ediyordum.Papatyalar kana bulanmıştı.Arda'nın başını ellerim arasına aldım.
''Küçük Yazar, ben gitsem bile hayat devam ediyor.'' dediğinde feryatlar koparıyordum.
''Gidemezsin, anlıyor musun gidemezsin beni bırakamazsın!'' 
''Beni dinle.'' dedi zoraki.
Ona baktım.
Gözleri baygınlaşmıştı ve yüzü kireç gibiydi.
''Seni sonsuza kadar seveceğim Küçük Yazar...sakın bir delilik etme.'' haykırışlarım her yeri inletiyordu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.
''Gitme Arda...nolursun beni bırakma...'' hıçkırıklarım her yeri inletiyordu ama Arda, kucağımda yok olmaya devam ediyordu.
''Seni seviyorum Küçük Yazar, sen sonsuza kadar benim Kraliçemsin Domates Kız.'' başı yavaşça sağa doğru düştüğünde en acı feryadımı kopardım.
''Karanlık Yazar!''

----------------------
Hastaneden, ölmüş gibi ayrıldım.
Yavaş adımlarla ilerliyordum.
O gitmişti.Tek bir kurşunla gitmişti.
Göğsünden vurulmuştu ve, vedasını da yaparak gitmişti.
Taksiyi durdurdum ve kasabadaki evimin adresini verdim.

Beni bırakmamıştı, onu benden almışlardı.Gülümsemesi gözümün önünden gitmiyordu.Hıçkırmıyordum ama, göz yaşlarım boncuk boncuk düşmeye devam ediyordu.
Evin önünde durduğumuzda paspasın altından anahtarı çıkarıp kapıyı açtım.
Bahçeye çıktığımda hıçkırmaya başladım.
Burada beni ıslatışı, evlilik teklifi...
Kalbimdeki acı tarifsizdi.

Doktor şunu demişti.
''Elimizden geleni yaptık, ama kurtaramadık.Ölüm saati: 15.15''
Söğüt ağacının yapraklarına dokundum.
''Daha fazla dayanamayacağım.'' dedim ve odama çıkıp kol saatimi aldım.
Evden hızla çıkıp hızlı hızlı Race uçurumuna ilerlemeye başladım.
Uçurum artık görünüyordu.Soğuk rüzgar beni üşütüyordu.ama umrumda değildi.
Arda'nın beni gördüğünü biliyordum.
''Yanına geliyorum, Karanlık Yazar.'' saate baktım.
17.30
Kendimi boşluğa bırakmadan önce son sözlerim şunlardı:
''Ölüm saati:17.30'' 


Ben, Azra Grem olarak ölmüştüm.Ben onunla olan aşkımızı kanıtlayarak ölmüştüm.Ben Küçük Yazar ve Domates Kız olarak ölmüştüm.Ben, onun kraliçesi olarak ölmüştüm.


KÜÇÜK YAZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin