- 18 -

79 7 0
                                    

Medya : Alexis'in giydiği kıyafet

''Çok güzel olmuşsun.'' dedi Simon.Gülümsedi ve beni döndürdü.
''Sende çok yakışıklısın.'' dedim.Yalan değildi.Simon her zaman yakışıklıydı.
"Çıkalım mı?" Dedi.Bir sorudan ziyade ricaydı.Yemeğe gitmek için sabırsızlandığı belliydi.
"Olur." Arabaya bindik.Ulusal köprünüm yanında sağa çekti.Bir süre durduk.Önce arabaya bir şey oldu sandım ama diyeceği bir şey olduğu belliydi.
"Simon, ne oluyor?"
"Alexis, beni etkiliyorsun." Dedi.Sesi bitkin çıkmıştı.Vay be Simon.Oyunculuk okuyabilirmişsin.
Güldüm.
"Hadi hadi Simon, şakayı bırak.Yemezler."
"Şaka değil." Başımı salladım.
"Evet Simon, hıhı."
"Alexis yeter.Ben ciddiyim." Sessiz kalmamın ardından karnım guruldadı.
"Ee ne diyorsun?" Dediğine sırıttım.
"Ne dediğimi duymadın mı be? Karnım aç diyorum."
İşi ciddiye almayacağımı anladığında güldü.
"Deli kız." Arabayı çalıştırdı.Oldukça lüks bir restoranın önünde durduk.İçeride kimseler yoktu.Sinirle konuştum.
"Beni neden yemekleri güzel olmayan bir yere getiriyorsun?" Tek kaşını kaldırdı.
"Ne diyorsun?"
"Restoran bomboş,Tanrım.Demek ki yemekleri güzel değil." Kahkaha attı.
"Restoranın bomboş olmasının nedeni yemeklerinin çirkin olması değil, çok paramın olması."
"Koskoca restoranı kapattırdığına inanamıyorum." Diyerek arabadan indim.
Güldü.
"Hadi güzel bayan, içeri girelim."
İçeri girdiğimizde kemancılar çalmaya başladılar.
Masaya oturduktan kısa bir süre sonra önümüze yemekler geldi.
Aman Tanrım!
Bol soslu ıstakoz! Yemek yemek için hazırlanıyordum ki öksürüğü böldü.
"Bir fotoğraf çekinseydik?" Başımı sallayıp garsona döndüm ve objektife gülümsedim.Ardından Simon yanıma geldi ve birkaç poz daha çekindik.
Sonunda garson gidebildiğinde  yemeğe başladım.Kemanlar hala gıyk gıyk ötüyorlardı ve sinirim bozulmuştu.
"Eeh,yeter artık be! Susun." Dedim sinirle.Susmuyorlardı.
"Ya ne diye susmuyorlar, nece konuşuyorum!" Dedim Simon'a tıslar gibi.
"Sadece benim emirlerimi dinlerler." Dedi sırıtarak.
"Susmalarını söyle." Dediğimde uzatmadı.
"Kesin sesinizi!" Dedi gürleyerek.Bu sefer de bizi izlemeye başladılar.
"Ya yemek yiyemiyorum.Bize bakıp duruyolar." Onlara döndü ve en sert sesiyle haykırdı.
"Kaybolun!" Onlar giderlerken büyük bir rahatlama hissettim.Beynimi tırmıklayan cıyk cıyk seslerinden kurtulmanın verdiği rahatlık paha biçilmezdi.
Istakozu büyük bir iştahla yerken tuza uzandım.Ve o an Simon'un beni seyrettiğini fark ettim.
''Yemeğini yer misin Simon?'' güldü.
''benden nasıl etkilenmediğini anlayamıyorum.'' dedi, duymadığımı sanarak.Arda varken, senden etkilenmem mümkün değil ki.
''Yarın seni blackrace kasabasına kadar götürmemi ister misin?'' yutkunup boğazımı temizledim.
''Şey, hayır...gerek yok yani.Beni bir arkadaşım almaya gelecek.'' kaşlarını kaldırdı.
''Kim o arkadaş?''
''Blackrace kasabasında oturuyor.''
''Kim?'' sesi sertleşmişti.
''Sanane Simon.'' dedim.En az onun kadar sert bir tavırla.
''Söyle!'' diye bağırdı.Elini masaya vurarak.
Sabır diledim ve derin bir nefes aldım.
''Arda.'' 
''Ne?''
''Bir türk.Wattpad'den tanıştık.''
''İngilizcesi bile bozuktur.'' o an yumruğu ona çakmamak için zor durdum.Bunun yerine lafımla iğneledim.
''Hayır bozuk değil.Senden daha güzel konuşuyor.'' uzun bir sessizlik hüküm sürerken, ıstakozumla beyaz şarabımı bitirdim ve arkama yaslandım.Elimle masada ritim tutuyordum.
Bir an elini elimin üstüne koydu.Hızlıca elimi çektim.
''o çocuğa aşık mısın?'' cevap vermedim.
''Alexis?''
''Benden daha yakışıklı olan o mu?'' cevap vermeye niyetim yoktu.
''Alexis!''
''ne var be!'' deyiverdim.Sinirlerimi bozuyordu.
''O çocuğa aşık mısın?''
''Ne saçmalıyorsun sen ya!'' diyerek çemkirdim.
''Aşıksın değil mi?'' derin derin nefes aldım.
''Blackrace kasabasındaki evin anahtarını ver.'' yüzsüzlüğün bu kadarı.Ama maalesef yalnızca Simon ile kavga ettik diye yurtta kalmaya niyetim yoktu.
''Ne? Neden?''
''Anahtarı ver.'' sakin kalmaya çalışıyordum.
''Niye?''
''Anahtarı ver, dedim Simon.Sağır mısın?'' anahtarı cebinden çıkarıp bana uzattı.
O sinirime rağmen bir vedayı hak ettiğini düşünüyordum.Hızlıca yanağından öptüm ve çantamı alıp konuştum.
''Her şey için teşekkürler.Elveda Simon.'' diyerek restorandan çıktım.Peşimden gelmesini beklemiyordum.Gelmedi de.
-------------------------------------
Saat:
08.30

Yavaşça gerindim ve saate baktım.Bakmamla yataktan fırlamam bir oldu.
''Aman Tanrım.'' hızlıca dün hazırladığım kıyafetlerimi giydim (Medya) ve saçlarımı düzleştirdim.

Saat:
08.50 

Günlük bakım işlerimi de hallettiğimde dışarıda bir korna sesi duydum.Annem evde değildi, bunun için şükrediyordum.Eğer evde olsaydı Arda'nın gelmesini nasıl anlatırdım bir fikrim yoktu.Kapıya çıkıp ona sarıldım.
''Bana yardım etmen gerek.3 tane bavulu tek başıma indiremem.'' beni dinlemeden sırıtarak beni süzdü.
''Çok seksi görünüyorsun.'' güldüm.
''Gülme.Gerçekten çok seksisin.'' üzerime doğru yürüdüğünde geri geri yürüdüm ve duvarı hissettiğimde durdum.Alnını alnıma yasladı ve öylece bir süre durduk.
''Seni öpebilir miyim?'' dedi.Sesi beni incitmekten korkar gibiydi.
Ondan etkileniyordum.Beni kendine çekiyordu.Zıt kutupların birbirini çekmesi gibi.
''Öp.'' dedim ve nefesimi yüzüne üfledim.Tahrik olduğunu belli eden bir hareket yaptı ve dudaklarıma yapıştı.
Kızarmaya başladığımı hissederken acemice karşılık verdim.İlk öpüşmemdi.İlkim olması çok hoştu.Profösyonelce beni öpüyordu.Yani ilk olmadığı belliydi.
Tanrım,harika öpüşüyor.
''Edepsizleşme.'' iç sesimi dinlemedim.
Daha bilmem kaç dakika sürdüyse bilmiyorum ama,en son nefessiz kalıp ittiriverdim.
''Oha, nefesim bitti.'' dedim nefes nefese.Gülüyordu.
''Çok acemi öpüşüyorsun.İlk miydi?'' başımı utançla salladım.
''Domates gibi olmuşsun.'' deyip bana sarıldı.Boyum onun boynunda bitiyordu ama şimdi giydiğim topuklu botlar sebebiyle aynı gibiydik.
''Ayakkabılarını değiştir, boylarımızdaki benzerlikten hiç hoşlanmadım.Boynuma gelmeni istiyorum.'' dediğinde kahkaha atıp yukarı çıktım ve siyah babetlerimi giydim.Topuklu botlarımı da valize tıkıştırıp onu yukarı çağırdım.Beraber valizleri arabaya yerleştirdik.Siyah bir Jip'i vardı.
Arabaya bindik ve evime baktım.
Seni özleyeceğim Janson.
Evet, evime Janson adını verdim.O benim tatlı Janson'um.
''Vardığımızda yurt için işlemleri halletmene yardımcı olurum.'' derin bir nefes aldım.
''Bir arkadaşımın orada bir evi varmış ve oraya uğramıyormuş.Orada kalabileceğimi söyledi.'' başını salladı.
''Desene, istediğim zaman seni öpmeye gelebilirim.'' kızarmaya başladığımda bana baktı.
''Neden bu kadar kolay kızarıyorsun?''
''Utanıyorum.'' dememle sırıttı.
Kısa bir süre sonra derin düşüncelere daldım.
İleride evlenirsek aramızdaki sin farklılıkları ne olacaktı?
Müslümandı ve ben Hristyandım.Allah'a olan inancım tamdı ancak dindeki farkılıklar aramızda kavgalara yol açar mıydı? Benim için dininden vaz geçer miydi? Asla.Müslümanların dinlerine olan bağlılıklarını biliyordum.Peki ben onun için Müslüman olur muydum?  Açıkçası olurdum.Ayrıca Müslümanlığın en doğru yol olduğunu küçüklükten beri biliyordum.Bunu bana babam öğretmişti.Babam Müslümandı.Huzur içinde uyusun.
Eğer evlenirsek...adımı değiştirir miydim? Aslında o da olabilirdi.Alexis adını sevmiyordum.Maria olmasını çok isterdim.Ama hazır Müslüman olmuşken adımı da Türk ismi yapmak daha mantıklıca değil miydi? Lise 1'de proje konum Türklerdi ve Türkler hakkında bir çok bilgi sahibi olmuştum.Türklerdeki Azra ismini çok seviyordum.Anlamı biraz tuhaftı ama ağızdan çıkışı çok güzeldi.
Azra...
Arda ve Azra.Ne kadar da uyumluydu.Ama asıl sorun, Türkçeyi nasıl öğrenecektim? Yeni okulumda seçmeli ders olarak Türkçe varsa kesinlikle seçecektim.O benim için şuan İngilizce konuşuyordu.Evlendikten sonra da benim onun için Türkçe konuşmam lazımdı.Zaten büyük ihtimal evlendikten sonra Türkiye'de yaşardık.Onun vatanında.Zaten Müslüman olduktan, adımı değiştirdikten ve Türkçe öğrendikten sonra benim burada ne işim vardı?
Türkiye'nin güzel olduğunu biliyordum.Kim bilir? Belki balayımızı Anlatya'da ya da Bodrum'da yapardık.Türkiye'den birkaç yer ismi biliyordum.Aklımda kalanlar vardı.
''Ne düşünüyorsun, Küçük Yazar?''
''Bana ne zaman Küçük Yazar demeyi bırakacağını çok merak ediyorum.''
''Çok merak etme.Çünkü bırakmayacağım.''
''İyi de, ben elbet bir gün büyüyeceğim.'' güldü.
''Yani şuan küçük olduğunu kabul ediyorsun.''
''Ne, hayır!'' ardından tatlı kahkahası kulaklarıma doldu.

KÜÇÜK YAZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin