Ben anahtarı kapıda çevirirken, Arda valizlerimi bagajdan çıkarmaya çabalıyordu.
Blackrace kasabasını sevmiştim.İki tane ikinci el dükkanıyla bir tane giysi mağazası vardı.Kozmetik ürün olarak bir kadın satış yapıyordu.Küçük ve şirin bir yerdi ancak Race Koleji çok ama çok büyüktü.
Kapıyı açıp içeri baktığımda ağzım kocaman bir 'O' şeklini aldı.
Ev çok lüks bir şekilde dizayn edilmişti.Beyazın ağırlıklı olduğu bir salon ve mutfak vardı.Diğer odaları bilmiyordum çünkü yukarıdalardı.Valizlerimi askılığın yanına koyan Arda aceleyle saatine baktı.
''Arkadaşlarla sözleşmiştik.Görüşürüz.'' dedi ve yanağımı öpüp gitti.
''Arkadaşlarına da sana da..'' diyerek söylendim ve yukarı çıktım.Yine beyazın ağırlıklı olduğu bir banyo ve tuvalet çıktı karşıma.Bir depo vardı.Depoda temizlik malzemeleri vardı ve birkaç tane de Simon'un Özelleri yazan kutular.İçimden önce bakmak gelse de şuan işim olduğunu hatırladım ve diğer iki odadan ilkine girdim.
Burası Simon'ın odası olmalıydı.Burası tüm eve uygun olarak beyazdı.Biliyorum şaşırmadınız.Diğer odaya girdim ve sırıttım. (Medya)
elimde olmadan dudaklarımdan onun adı döküldü.
''Simon...'' benim için özel bir oda hazırlatması çok güzeldi.Çok ama çok güzel.Gidip panjuru açtım ve odaya güneş ışıklarının nüfus etmesine izin verdim.
--------------
''Çok yorgunum.'' kendimi koltuğa attım.
Valizlerimdeki tüm eşyaları ve kıyafetleri yerleştirmiş, annemin bana verdiği kredi kartıyla para çekmiş ve evin neredeyse tüm ihtiyaçlarını almıştım.
Tam dalmışken kapının tıklatılmasıyla söylendim ve kapıya yürüdüm.
''Merhaba,'' dedi kapıdaki kadın.Siması bir yerden tanıdıktı.
''merhaba?''
''Yeni taşınmışsınız herhalde.Belki yiyeceğiniz yoktur diye kek getirdim.'' gülümsedim.
''Teşekkürler.Çay içer misiniz? Buyrun lütfen.''
''Ah, çok naziksin canım.Ama bu mümkün değil.Bahçe işleriyle ilgilenmeliyim.Bir ihtiyacın olursa şurada oturuyorum.'' dedi mavi boyalı evi göstererek.
''Teşekkürler.Kolay gelsin.'' diyerek kapıyı kapattım ve yarım kalan uykuma devam ettim.
--------------------
Sabah Bay Smith aradı ve okul kaydımın hazır olduğunu, yarın başlayacağımı söyledi.Onu sabırla dinledim ve telefonu kapattık.
Telefonum çaldığında arayana baktım.
'Karanlık Yazar'
''Alo?''
''Selam,Küçük Yazar.'' sesi her zamanki gibi tüylerimin ürpermesine ve kalp atışlarımın hızlanmasına neden olurken soğuk davranmaya karar verdim.
''Selam.''
''hey, neler oluyor?'' tabikide aptal ben, bana dediğini düşünüp cevap verdim.
''Bir şey olmuyor.''
''Sana demedim, arkadaşlarlayız da.'' dün o gittikten sonra söylediğim şeyi bu sefer suratına söylemekte kararlıydım.
''Arkadaşlarına da, sana da.'' diyerek telefonu kapattım.
Arkadaşlar arkadaşlar!
Üzerime rastgele bir şeyler giyip dışarı çıktım.Acayip canım sıkılıyordu.
Şimdiden Mai'yi, Shane'i,Simon'u ve diğerlerini özlemiştim.
Sıkıntıyla oflayarak Mai'yi aradım.
''Uu naber bebek?'' dedi gülerek.Güldüğünü hissediyordum yani.
''İyi değil.'' dedim.
''Hey neler oluyor?''
''Arda sürekli arkadaşlarıyla buluşuyor.Bense sap gibi oturuyorum.Az önce aradı ve berbat bir konuşma yaşadık.Ona 'arkadaşarına da, sana da..' dedim ve telefonu suratına kapattım.''
''ow, bu üzücü.'' başımı salladım.Sanki görecekti.
''Seni daha sonra arayacağım.Voleybol saati geliyor.'' dedi ve telefonu kapattı.Orada olmayı çok isterdim.
-------------------------
Skinny pantolonumu ve üzerine de beyaz göbeği açık bırakan bir tişört giydim.Altımda da beyaz supralarım vardı.
Saçlarımı düzleştirdim ve kot sırt çantama defterlerimi koydum.
Kapıyı açmamla karşımda sırıtan bir Arda vardı ve okula gitmek için çok çok çok çok ama çok seksi olmuştu.
Siyah dar bir pantolon, gri kedili bir kazak ve siyah bere.
''Servisle gideceğim, çekil.'' dedim ve anahtarı alıp kapıyı kapattım.
''Sen bana kızgın mısın, bana mı öyle geliyor?''
''Of ya, kızgın falan değilim.'' diyerek durağa ilerledim.Peşimden geldi.
''Neden böyle davranıyorsun?'' servis gelmişti.Binmeden önce son sözümü söyledim.
''Hak ettiğin için.'' ardından servise bindim.
------------
Okul kapısından içeri girdiğimde bahçedekiler bana odaklandı.Erkeklerden bazıları onların önlerinden geçerken ıslık öttürüyorlardı.
Kimseye pas vermeden binaya girdim ve Bay Smith'in odasına ilerledim.Kapıyı tıklatıp içeri girdim.
''Merhaba Bay Smith.'' gülümsedi.
''oturun lütfen Bayan Moon, hoş geldiniz.''
''Hoş buldum.Sınıfımı öğrenmeye gelmiştim.'' bilgisayara girip kaydıma baktı.
''Sınıfınız.....D-17, edebiyat bölümünü seçmişsiniz.Öyle mi?'' başımı salladım.
''Öyle.''
''Dediğim gibi, sınıfınız D-17.Edebiyat sınıfı.'' merakıma yenik düşüp sordum.
''Şeyy, tüm Edebiyat bölümünü seçenler o sınıfta mı?'' başını salladı.
''Evet.Okulumuzda maalesef edebiyat bölümünü seçen az öğrencimiz var.'' gülümseyip iyi günler diledim ve odadan çıkmadan önce sordum.
''Kaçıncı kat?''
''Bir üst, dördüncü kat.'' teşekkür edip odadan çıktım ve merdivenlerden çıkıp D-17'ye girdim.
Sınıfın tatlı bir havası vardı.Sekiz civarında kız ve beş tane de erkek vardı.Tabi erkeklerin arasında Arda yoktu.Arkadaşlarıyla zilin çalmasını bekliyordur.Haklı tabii.
''Selam!'' dedim İngilizce bir şekilde.Bana bakıp tebessüm ettiler ve 'selam' dediler.Tebessümleri alaycı değildi.
İkinci sıradaki saçı örgülü olan kızın yanına gidip oturdum.
''Oturabilir miyim?''
''tabii.''
''Adın ne?''
''Eleanor.Senin?''
''Alexis.''
''Alex denmesine izin veriyor musun?''
''Şey, hayır.Alex'in özel bir anlamı var.Lütfen Alexis de.'' başını salladı.
''Anlıyorum.'' tatlı bir kızdı.
Bir süre sonra sıraya birinin daha oturduğunu hissettim.
''Selam, çirkin.'' Oha.
''Yuh!'' Max beni burada da bulmuştu.Ne mükemmel ama.
''Beni mi takip ediyorsun?'' dedi alayla.
''Hayır.Peki sen salak mısın?''
''I-ıh, sadece yakışıklıyım.''
''Kes sesini Max.'' bize gülerek bakan Eleanor'a döndüm.
''Fazla salak değil mi?'' gülümsemesi genişledi ve onayladı.
''Seni duyuyorum çirkin.''
''Ya! Ben çirkin değilim!'' güldü.
''Pardon, sarışın.'' diyerek göz kırptı.
''Ya salak, çirkin'den sonra bir de sarışın mı çıktı?''
''Ne yani? Çakma sarışın mısın?''
''Bir sus be!'' diye cırladım ve onu ittirdim.Bir milim kıpırdamadı.
''Ya gitsene hödük!'' 'hödük' dememe Eleanor kahkahalarla gülerken Max kaşlarını çattı.
''Gidecek misin, yoksa zor mu kullanayım?'' pis pis sırıttı.
O sırada öğretmen geldi de, gitti.
''Merhabalar.'' dedi bayan hoca ve beni fark edip gülümsedi.
''Sen yeni gelen Alexis Moon olmalısın.Bize kendinden biraz bahseder misin?'' gülümseyip ağzımı açtığımda Max'in sesi beni susturdu.
''Kendisi, bizim komşumuz olur.Çakma sarışın ve çirkinin tekidir.''
''Çakma sarışın değilim ben ya!'' dedim bağırarak.Hoca bile bize gülüyordu.
''Max, izin ver Alexis'i dinleyelim.'' yutkundum ve söze başlayacakken yine Max ağzını açtı.
''Sarı-
''Kes sesini Max!'' dedim ona bakarak ve o konuşmadan ben konuştum.
''Adım Alexis Moon.On yedi yaşındayım.Çakma sarışın değilim ve oldukça güzelim.'' hoca gülümsedi.
''Teşekkürler, Alexis.'' başımı salladım ve hocaya döndüm.
''Şimdi, bir sıra düzeni ayarlayacağım.'' birkaç ismin yerini değiştirdi.
''Eleanor, Nick'in yanına.'' Eleanor yanımdan giderken, ona acı dolu bir bakış attım.
''Ve Max, Alexis'in yanına.'' gözlerim hortlakça büyürken Max sırıtarak yanıma geldi.
''Selam, sarışın.'' göz devirip ona sırtımı döndüm ve derse başladık.
10 dakika sonra Max kulağıma eğildi.
''Ders dinlerken çok seksi görünüyorsun.''
''Maz ve Alexis.Ne konuşuyorsunuz?'' Alayına New York'un ingilizce versiyonundaki Aslı'nın rezil etme taktikleri aklıma geldiğine sırıttım.
''Hocam, arkadaşın tuvalet sorunu varmış ve bunu size söylemekten utanıyormuş.Benim size kibarca söyleyip söyleyemeyeceğimi sordu.'' sınıfın kahkahası kulaklarıma dolarken arkama yaslandım ve keyifle sırıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK YAZAR
Fiksi RemajaOnunla tanıştıktan sonra adım Alexis değil Küçük Yazar olmuştu.Ben bunu ne kadar kabul etmesem de o ölürken bile bana Küçük Yazar demişti.İstesem de istemesem de ben onun Küçük Yazarıydım. Umudun, kaybetme korkusunun ve gerçekliğin hikayesi.