21.Bölüm: "Cayır Cayır Yanıyorsun!"

4.5K 199 38
                                    

Bölüm şarkısı: Pilli Bebek - Haram Geceler. (Daha önce dinlemeyenleriniz varsa mutlaka dinlemeliler! Olağan üstü bir şarkı :) Multimedyaya da ekledim hatta bir ZeyKer videosu ;) Onu da daha önce bu şarkı altında izlemediysen muhakkak izlemelisin.) Bu bölüm ZeyKer ve özellikle Kerem için önemli olsa da, bir geçiş bölümüdür :)

(Zeynepten)

Kızıl beni eve bırakalı 2 saati geçiyordu ama yatağın bir köşesine yığılmış bugün yaşadıklarımı düşünüyordum. Kızıl harbiden çok dengesizdi. Beş dakika önce gülerken beş dakika sonra somurtabiliyordu. Ve hatta nedensizce -en azından benim anlamadığım bir şekilde- sinirlenip, kızıp bağırıp çağırabilme potansiyeline sahipti. Örneğin bugün... Daha ormana giderken gülüyordu. Beni sinir krizine sokmuştu adeta, hödük herif! Ama sonra birden değişti. Buzul çağına döndü. Ben buz kütlesi Kızıl'a alışkındım da; Buzul çağı Kızıl'ı yadırgamıştım sanırım. Onu tanıyalı yaklaşık 2 ayı geçiyordu ve sadece 2 ayda hayatımı alt üst etmişti. Tamam, kabul. Ben de en az Kızıl kadar buz kütlesiyim. Ama Kızıl gibi de dengesizliğin kitabını yazmış değilim!

Yığıldığım yataktan doğrulup, oturdum. Kafamı ellerimin arasına aldım. Kafayı yiyeceğim sanırım! Adam bir anda geldi ve hayatımın merkezine yerleşti! Bütün kurallarımı, tek tek tuğlalarını dizdiğim duvarımı yıktı. Aklımdan çıkaramaz oldum. Cidden Defne'nin dediği kadar aşık mıyım ben bu adama ya?

Ben aşk nedir bilmem ki. En azından daha önce hiç yaşamadım. Tamam, Kızıldan fena halde etkilendim. Bunu tabi ki inkar etmiyorum! Ama aşık olma derecesinde mi bilmiyorum. Kestiremiyorum da. İç savaş veriyorum sanki. Derin bir nefes verdim. Tam bu sırada kapının açılmasıyla kafamı ellerimin arasından çekip kapıya doğru yönelttim bakışlarımı. Defne gelmişti. Eve geldiğimde koltukta, televizyonun karşısında uyukluyordu ve bende rahatsız etmemiştim. Bir şekilde alışmalıydı buna. Sonuçta bundan sonra eve geç gelebilirdim. Ama çalışacağım işi, en azından şimdilik, Defne'ye söyleyecek değilim. Gelip hemen yanıma oturdu ve gözümün önüne gelen bir tutam saçı arkama doğru savurdu.

"Hayrola? Nerdeydin tüm gün? Sabah bir telaşla çıktın evden." dedi sorgularcasına. Alttan alttan bakıyordu bir de. Kafamı iki yana sallayıp dudaklarımı ıslattıktan sonra boğazımı temizledim ve baş ucumda duran komidinin hemen üzerindeki gece lambasını yaktım. Daha güneş batalı 20 dakika falan oluyordu ve güneş yerini karanlığa bırakmaya yüz tutmuştu. Ben lambayı açınca odada loş bir ışık oluştu.

"Hiiiç. İşim vardı, biliyorsun işe başladım." dedim gözlerimi gözlerine dikerek. Şimdi gözlerimi kaçırırsam, benim bir haltlar çevirdiğimi anlardı. Kaşlarını hafif çatıp bana baktı. Elimde olmadan alt dudağımı kemirirken buldum kendimi. Birkaç saniyenin ardından iki kulak ağzı gülmeye başladı. Şaşkınlıkla yüzüne bakakaldım. Yeminle hayatım dengesizlerle dolu! "Ne gülüyorsun be?"

"Yalan söyleyemeyişine gülüyorum. Sabah görmedik sanki eniştenin arabasına bindiğini." dedi cümlesinin sonuna doğru kıkırdarken. Bir anda yanaklarımın, daha doğrusu elmacık kemiklerimin yandığını hissediyorum. Sertçe yutkunduktan sonra elimi yelpaze gibi kullanarak kendime hava yapıyorum. Dışarısı iyice karanlıkladığından az evvel açtığım gece lambası yeterli olmuyor şimdi. Ama fena da değil. En azından birbirimizi görüyoruz. Gerçi şu dakika kendimi kuma gömmek istiyorum ama neyse...

"Ya, beni işe bıraktı bir kere! İma ettiğin gibi bir şey yok! Üstelik sen beni mi takip ediyorsun?! İnanmıyorum sana, Defne!" dedim durumu düzeltmeye çalışırken. Nedenini bilmediğim bir şekilde telaş yaptım şuan. Defne'ye 'Ben, Kara para aklama işine girdim de. Kızıl da hocam. Malum, onun için sabahın köründe yola çıktık. Ama hiçbir sorun yok. Gerçekten bak. Sadece Kızıl beyefendi buz kütlesinden, buzul çağına dönüş yaptı bir an. Onun haricinde bir sorun yok. Ehe!' Yok. Allah korusun! Defne minik bir kahkaha attı.

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin