24.Bölüm: "Acemi"

4.5K 231 17
                                    

Bölümün tamamı Yazardandır.

Bölüm şarkısı: Seksendört - Acemiler. (MUTLAKA DİNLEYİN! BİR SEKSENDÖRT EFSANESİ!)

Genç adam, arabayı sahile çekmiş erkek kardeşiyle arabanın içinde oturuyordu. Kerem'in parmak boğumları -sert ve ard arda vurmaktan- hafif sızlasa da aldırmıyordu. Egemen ellerinin üzerini sorsa ve pansuman yapılması gerektiğini söylese de o sükuneti korumuştu. Beyninden binlerce ve hatta on binlerce kelime geçse de, susmuştu. Karmakarışık kelimesi o denli uyuyordu ki şu anına... Nihat Kara -kabul etmese de öz babası- onu bir kez daha vurmuştu! Mutlaka bunu yanına bırakmayacaktı. Onun karşısına geçip belindeki silahı doğrulttuktan sonra vurmayı o kadar çok istiyordu ki... belki caniceydi istediği. Zeynep'in annesi gözlerinin önünde ölürken, kızın çırpınışlarını canlı bir şekilde izlemişti. O an, sadece kısa bir müddet, düşünmüştü... düşünmek, Kerem'in yapmayacağı şeyler listesinde son sırada bile değilken, o an mantığına yenilip düşünmüştü... babasını ölmüş olarak görse, üzülür müydü? Kafasını araba koltuğuna sertçe vurdu, aklındakileri dağıtmak istercesine. Egemen de genç adamın sessizliğine uymuş, önüne serili denizi izlerken ani gelen sesle istemsizce irkilmişti. Kerem, ard arda adeta tadını çıkarmak istercesine vurdu kafasını koltuğun başlığına. Tam hükmetmeyi alışkanlık edinmişken yırtık dondan fırlarcasına aklına düşen düşünceleri kovmaya çalışıyordu. Neye mal olursa olsun, bu tesadüfen doğduğu ama mecburen yaşadığı hayata karşı çizdiği çizgiyi bozmayacaktı. O çizgiyi çekebilmek için birçok şeyden vazgeçmişti, şimdi olsa yine vazgeçerdi. Ama kendi ördüğü duvarın yıkılmasına izin veremezdi. Çünkü, adı gibi biliyordu ki; eğer o duvardan bir tek tuğla aşağı düşerse, ardı da gelirdi. Kerem Sayer kesinlikle kapı dışarı edilen Kerem Kara değildi. Bu noktaya gelebilmek için Kerem Kara'dan, onun sahip olduğu birçoğu şeyden feragat etmişti. Egemen, adamın yeniden daldığını fark edince derin bir nefes verdi ve dudaklarını ıslattı.

"Susmak çok sıkıcı, susmak acizliği göstermez mi ya? Hani sen şu meşhur Kerem Sayer'din?" dediğinde Kerem odağını Egemen'e vermişti. Genç adam hala kafasını vurduğunu idrak ettiğinde duraksamıştı. Birden durmasıyla kafasının arka noktası -tam olarak vurduğu yer- sızlamıştı ama yüzünü buruşturmaktan öteye gitmemişti.

"Susmak, konuşup kendini ifade etmekten daha iyi gelir bazen. Susmak yapacağın hataları önler..." dedi Kerem kısık çıkan sesiyle. Egemen, adamın bu ses tonuna karşı şaşırmış ve bunu belli etmekten -şaşkın yüz ifadesiyle- geri kalmamıştı.

"Neden buradayız? Buradayım?" diye sordu Egemen. Kerem derin bir çekti ve sağ ayağını direksiyonun yanındaki boşluk yere yaslamıştı ve arkasına yaslanmıştı.

"Babamı vurmak istiyor musun?" diye bir soru yöneltti Kerem. Egemen şaşırmıştı, kaşlarını çattı. O abisine baksa da, Kerem direkt önüne, denize, bakıyordu.

"Neden isteyeyim?" dedi Egemen. Bunu bir soru sorarmış gibi sormamıştı. Kerem alayla gülüp -sadece dudağının kenarı kıvrılmıştı- kafasını iki yana salladı ve derin bir nefes verip burnunu çekti.

"Doğru. Sen beni vurmayı tercih edersin..." dedi Kerem büyük bir imayla. İki kardeşin de aklına 3 sene öncesi gelirken, ikisi de durgunlaşmıştı. 3 yıl önce, Egemen Nihat Karayla -babasıyla- kavga etmişti. Her seferinde, fırsat kollayan Nihat bunu da değerlendirmişti tabi. Egemen'i doldurmuştu ve ilk kez beline silahı koymuştu. Bunun dolduruşuyla Egemen soluğu abisinin karşısında almıştı. Silahı doğrultmuş ve namluyu tam anlına hizalamıştı.

"Beni mi vuracaksın?"

"Niye vuramaz mıyım?"

"O silah nasıl çalışır, biliyor musun?"

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin