27.Bölüm: "Kimseler"

4.8K 229 25
                                    

Bölüm şarkısı: Pera - Kimseler.

Hatalarım varsa affola!

Kerem, kendini saatler evvel yapmış olduğu, kendisinin bile şaşırdığı, itirafın ardından sahile atmıştı; harabe bir kulübeye. Tahtadan, döküntü bu kulübe rahatlamak demek Kerem için. Canı sıkkın olduğunda, zor bir karar vermesi gerektiğinde veyahutta en basiti dinlenmek istediğinde arabasının direksiyonu bu kulübenin olduğu yöne kırılıyor...

Genç adam, elindeki poşetle birlikte kulübenin önündeki herhangi boş bir yere oturdu. Yakınlardaki büfeye uğramış, birkaç bira almıştı. Bu gece -olmayacağını adı gibi bilse de- sarhoş olmak istiyor, olmaktan çok diliyordu. Hayatında 3 şey dilemişti şimdiye kadar ve üçüncü seçeneğini böylece saçma bir şeye heba etmiş olmasına içten içe küfretti. Dengesizdi, şimdi iyiden iyiye dengesiz olmuştu. Gri poşetin içinden bir bira şişesini çıkardı ve tıpayı açar açmaz kafaya dikti. Biranın cam şişesinin soğukluğu dudaklarına nüfus ederken boğazından aşağı kayıp giden paslı tadın keyfini çıkardı. Bir bacağını tamamen uzatırken diğer bacağını ise karnına -kendisine- doğru çekti. Bira şişesi dudaklarından ayrılırken derin bir nefes verdi. Beyninde ağzından birden bire firar eden kelimeler bozuk plak gibi dönüp dolaşırken yeterince sarhoş olduğunu düşündü. Daha bir yudumda... kalbi beyniyle oynamaya devam ederken kafasını kulübenin tahta, dökük duvarına yasladı ve bakışlarını bir tane bile yıldızı, en azından bu gece için, kendinde barındırmayan lacivertleşmiş gökyüzüne baktı. Derin bir iç çekti. Elindeki bira şişesini sallıyor sıvının cam şişesine çarpmasından oluşan sesi dinliyordu. Müzik edinmişti onu kendine... sinir bozucuydu, sinir bozucu olan her şey gibi bu kendine has şıkırtı da onundu.

"SEVİYORUM ULAN! TAMAM MI! EĞER BU HİSSETTİĞİM ŞEYLER SEVGİYSE, KABUL ANASINI SATAYIM! SEVİYORUM!"

Beyninde yankılananlarla bir kez daha büyükçe bir yudum aldı. Bira şişesi daha birkaç yudumda, büyük yudumlarla, dibi görmüştü. Dudaklarını yaladı ve diline takılan tuz tadını emdi. Kafasını yasladığı duvara vurarak alt dudağını dişlerinin arasına aldı.

Ben sana doyamadım baksam da yüzüne,

Kimseyi koyamadım senin olan bu yere...

Elindeki dibi görmüş şişeyi, daha bitmemesine karşın yere fırlattı ve paramparça olan şişenin içinden akan sıvıyı izledi. Kendisine benzetti o an ki şişenin dağılışını. O kıvırcık kız, hayatına girmiş ve onu yere çalmıştı. Üstüne üstlük bu da yetmemiş gibi, paramparça olmuştu. Bakışlarını şişeden çekip ayağa kalktı ve üzerindeki tozları el yordamıyla silkti. Ardından, poşetin içindeki diğer şişeyi aldı ve onun da tıpasını çıkarıp attı. Sarsak adımlarla denize doğru ilerlemeye başlarken elindeki şişeyle oynuyordu. Kulübenin yakınlarındaki bir bakır tellerle örülmüş noktadan geçerken gökyüzünün laciverliğiyle denizin ufkunun birleştiği noktaya bakakaldı. Elindeki şişeden bir yudum daha aldı ve bir eli şişeyi tutarken, boşta duran elini cebine sıkıştırdı.

"Bana ne yaptın be güzelim?" dedi kısık ve bir o kadar da çatallaşmış ses tonuyla. Gözleri hala ufka takılı kalmışken, dilinin kuruduğunu hissetti. Şişeden bir yudum daha aldı, yuttuktan hemen sonra hafif yanmaya başlamış boğazını temizledi. "Beni bu hale getirdin ya! Seni soluksuz kalana kadar öpeceğim kıvırcık!" dedi. Bu son cümleyi kurmasının ardından yüzünü buruşturdu ve cümlesini düzeltme gereği duydu. "Sana iyi bir ceza vermem gerek, demek istemiştim!" Resmen kalbi beyniyle taht savaşı veriyordu. Şu sıralar, özellikle de bugün, ağzından çıkanlara bir yürlü hakim olamamış, beyninden geçenlerin hepsini dışa vurmuştu. İlginçti bu, gerçekten çok ilginç. Daha önce hiç yaşamadığı hisleri -ki Kerem his ne demek bile unutmuştu- bugün volkan patlarcasına bir anda yaşaması gerçekten hayli tuhaftı. O kıvırcık, hayatına gireli ne kadar olmuştu ki? Belki de, o gün havaalanındayken onu peşinden sürüklememeliydi. O piçin adamları ona bir şey yapmazdı, ancak birkaç saat evvel duyduklarıyla yapabilirlerdi. Öyle bie çıkmazın içine sürüklenmişti ki, belindeki silahı çekip kendini öldürmek istiyordu. Ama kendini öldürmenin güçsüzlük belirtisi olduğunu da biliyordu. Kuruyan dudaklarının üzerinde dudağını gezdirirken kızı öptüğü an aklından bir bir geçmişti. Dili bir an için dudağının kuytu noktasında tıkanıp kalmıştı. Dudaklarını, kızın o dolgun dudaklarına bastırdığı anı kafasından kovmak istese de yapamadı. Öptüğü an sadece sarhoş olmak istemişti... dudakları arasında kaybolmak gibi bir amacı yoktu. Ama şimdi bunu deli gibi istediğinin farkına varmıştı. Akli dengesi zaten yerinde değildi. Deliydi, psikopattı belki. Yerine göre acımasız olduğu da doğruydu. Ama kesinlikle daha önce kalbinin sesini dinlemek gibi bir delilik yapmamıştı. Dilini dudağının üzerinden yavaş yavaş çekerken titreşimde bıraltığı telefonu pantolonun cebinde titreşmeye başlayınca inler gibi bir küfür savurdu. Ne diye kapatmamıştı ki telefonunu?

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin