17.Bölüm: "Güven"

4.9K 196 24
                                    

Multimedya : ^.^

Playlist : Emre Aydın ft. Model - Bir Pazar Kahvaltısı

Bölüm üçüncü ağızdan yazılmıştır.

--------------------------

"Turgut.." dedi genç kız. Ömer aniden öksürmeye başladı. Zeynep Ömer'in tepkisine aldırmadan "Turgutla görüşmek istiyorum."

Ömer zar zor öksürüğünü dindirebilmiş ve gözlerini fal taşı gibi açarak yutkunmuştu. Tamam, Zeynep zor günler geçirmişti, geçiriyordu ancak bu istek de neyin nesiydi böyle? Ömer kafasını iki yana salladı.

"Ne Turgut'u? Hangi Turgut? Turgut Akın mı?" dedi olmamasını dileyerek. Zeynep'in Turgutla ne işi olabilirdi? Zeynep dudaklarını ıslattı.

"Sizin patronunuz yok mu? O Turgut işte. Yoksa adını yanlış mı söyledim? Kerem Turgut falan demişti." dedi Zeynep bir anlık düştüğü bir şüpheyle. Kendi kendine, ismini yanlış mı söyledim acaba diye düşündü. Ömer bir kez daha yutkundu.

"Do- doğru. Turgut, Turgut Ak- akın." dedi. Zeynep elini alnına koyup ovdu. Ve gülümsedi. Şuan bu deliliği yaptığına inanamıyordu.

"Tamam işte. Patronunla bana görüşme ayarlar mısın Ömer, lütfen." dedi sesini tatlı bir hale getirirken. Ömer şaşkındı hala.

"Ne için istiyorsun bunu Zeyzey? Yoksa, bir şey mi yaptı sana?! Kerem'e söylemeliyiz." dedi ani bir şekilde. Zeynep de telaşlanmıştı. Boşta olan elini saçlarının arasına geçirdi.

"Hayır, söyleme. Sen sadece bana bir görüşme falan ayarla. Lütfen." dedi. Ömer sıkıntıyla bir nefes verdi. Ve Kerem'in tüm bunları duyduğunda kendisine yapabileceklerini düşündü.

"(Yutkunur.) Kerem tüm bunları duyunca ebemin yanında beni de sikecek ama tamam. Ben merkezde değilim ama geçeceğim az sonra. Turgutla konuşurum. Umarım doğru bir şey yapıyorumdur ve umarım başına bela almazsın." dedi. Zeynep kaşlarını çattı ve odanın içinde volta atmayı kesti.

"Neden öyle söyledin?"

Ömer söyleyip söylememek konusunda arafta kalsa da seslice yutkunduktan sonra konuşmaya başladı. "Turgut birisine bulaştı mı bırakmaz."

Zeynep dudaklarını dişlerinin arasına aldı ve elini ensesine attı. "Her neyse. Bana haber verirsin değil mi?"

"Veririm."

~*~

Ömer, Zeyneple konuşmanın şaşkınlığıyla merkeze doğru gidiyordu. Kerem, tüm bunları öğrense 3 ay hastane odasından çıkamazdı. Bunu düşününce yutkundu. Kerem'in kendini kontrol altına alamadığı birçok ana şahit olmuştu. Bu anların hepsinde hastanelik olan taraf Kerem'in karşısındaki olmuştu. Kerem çok iyi bir dövüşçüydü. Üstelik bu işin gram eğitimini almamıştı. Bazen Ömer, Kerem'e imreniyordu. Kerem'i bu kadar sert yapanın ne olduğunu tam olarak bilmiyordu. Öyle her şeyini kolay kolay kimseye anlatmazdı. Hatta kimseye hiçbir şey anlatmazdı. İçine kapanıktı ve bu Kerem'in doğasında vardı. Arabasını merkezin küçük bahçesine park edip arabadan indi. Bu bina Turgut'a ait olan pazarlama şirketinin ana binasıydı ancak pazarlama dışında her haltın yapıldığı bir yerdi. Ömer, arabasının anahtarını cebine attıktan sonra merkezden içeri girdi. İlk kata çıktıktan sonra direk Turgut'un yanına gitmeyi düşündü ancak diğerlerinin yanına, salona geçti. Ömer, çok fazla Turgut'un yanına uğramazdı. Uğradığı zamanlarda genelde yanında Kerem olurdu. Salonda Pelin, Erkan ve Onur vardı. Erkan ve Pelin yine atışıyordu. Artık alışılagelmişti bu durum. Sürekli didişirlerdi ve bir türlü yıldızları barışmamıştı. Onur ise onların diyaloglarına gülüyor bir yandan da telefonuyla uğraşıyordu. Onlara selam verip salondan çıktı. Holde Levent ve Esra vardı. İkisini bir arada görünce gülme isteğini bastırdı. Genelde kavga ederlerdi onlarda. Levent, çok cıvık bir tipti. Türlü türlü bayat espiriyle ortamın havasını anında bozabilirdi. Esra ise Levent'in tüm bu lakayit karakterine tezat ciddiydi. Çok ciddiydi. Esra'nın en çok bu özelliğine hayrandı Ömer. Esra, Kara para aklayan bir çetenin içinde yer alamayacak kadar naif bir kızdı ama buradaydı. Bugün telefonda Zeynep'e de söylemişti. Turgut'un ağına takılan balık, bir daha denizle buluşamazdı.

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin