25.Bölüm: "Küçük Fare"

4.1K 221 33
                                    

Bölüm kısa oldu ama elimden ancak bu kadarı geldi. Önceki bölüme gelen yorumlar için herkese teşekkür ederim. Keyifli Okumalar :) Multimedya harika bir Sıla şarkısı! Sıla - Gözlerine teslimim :) Bir de bölüm içindeki italik yazılmış yerler 3. ağızdan yani yazardandır (yani üçüncü ağızdandır) ;) Kafa karışıklığı olmasın :)

(Zeynepten)

Gözlerimi belimde hissettiğim ağırlıkla ağırlıkla aralarken boğazımın acıyışıyla yutkundum. Üzerimdeki kırgınlık hastalık yolunda baya bir ilerlemişti sanırım. Gözlerimi tamamiyle açabildiğimde belimdeki ağırlıkla bakışlarımı oraya kaydırdım. İri elleri görmemle kafamı arkaya çevirmem bir olmuştu. Kızılla burun buruna gelmemiz sonucu gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Etrafıma kısa bir süre göz gezdirdim ve burayı daha önce hiç görmediğime kanaat getirdim. Burası neresiydi ve sarmaş dolaş neden yatıyorduk? Aklımda birçok soru işareti birikirken Kızılı uyandırmamaya çalışarak ona doğru döndüm. Yüzlerimizin arasında çok fazla bir mesafe yoktu... bu kalbimin atışlarının dört nala koşmasını sağlarken derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım... ona hissettiklerim fazlaydı. Hemde çok fazla! Hiçbir şey yapmamasına karşın öyle bir bağlamıştı ki beni kalbine... ayrılmayı düşünmemiştim bile. Nereye giderse, onunla olmaya vardım. Ne koşulda olursak olalım. Ondan -ve de Defneden- başka kimim kalmıştı ki bu dünyada güvenecek?

Elimi tereddütle de olsa havaya kaldırıp Kızılın saçlarına yaklaştırdım ama elimin istemim dışında titremesiyle havada yumruk yapıp gözlerimi kapattım. Birkaç kez derin nefes aldım... onu uyandırmamalıydım. Olur da uyanırsa bir şekilde yırtmam gerekirdi çünkü. Eğer uyanırsa hemen gözlerimi yumar uyuyor numarası yaparım bende... ne olursa olsun, elimi saçlarının arasında gezdirmek istiyorum. Gözlerimi açtım aynı anda yumruk yaptığım havadaki elimi açarken. Bu adamın bedenimde henüz çözemediğim bir yan etkisi vardı ve ne zaman görsem, görmeyi bırakın ismini duysam vücudumda bir şeyler harekete geçiyordu sanki. Alt üst etmişti dengemi. Havadaki elim hala havada asılı dururken yüzündeki ifadeye baktım. Uyurken o kadar masumdu ki... sanki bağırıp çağıran, belinde silah taşıyan -ve bir o kadar da kusursuz olan- o değilmiş gibi... uyurken kesinlikle 'Kerem Sayer' değildi... sadece Keremdi. Ya da benim deyimimle Kızıl. Derin bir nefes alıp uykusuna kaldığı yerden devam ederken, dudaklarının kenarının kıvrılışını izledim. Nefes alış verişi düzenli olmasa uyandı diye telaşa kapılabilirdim ama nefesleri gayet düzenliydi. Bu huzurlu yüz ifadesini yıllar boyunca izleyebilirim sanırım... yüzünün her karesini incelerken onunla yaşadığımız şeyler geldi gözümün önüne. Sinirli, şaşkın, acımasız, fedakar... içinde sakladığı ve zindanından çıkarmadığı kim bilir kaç hissi vardı. Gizemliydi. Bütün kızların ilgisini çekebilecek kadar yakışıklı... herkesin canını yakabilecek kadar sert! Yalanı ve ihaneti kaldıramayacak kadar dirayetli... bütün bu özellikleri nasıl barındırıyor ki, bir bedende? Havada kalan elimi nihayet, ani gelen bir cesaretle saçlarına deydirdiğimde her zaman çatık olan kaşları gevşeyince elimi çekecek gibi olsam da gevşediğini fark edince vazgeçiyorum. Her hareketiyle beni etkilemeyi başarıyordu...

Tatlı herif.

Ellerim Kızılın saçlarının arasındaki dansına devam ederken biraz daha sokuldum ona. Bu anları bir kez daha yaşayabilir miyim bilmediğimden anın hazzını çıkarmaya çalışıyordum. Ona sokulmamla hiç şikayetçi olamayarak daha sıkı sardı beni. Sonsuza kadar böyle kalabilirim sanırım. Öyle bir huzur veriyor ki bu adam bana... *MuhteşemŞarkıMultimedyada^^*

Ne zaman bir mevsim olur tenimde

Tuzu vadinin, mavisi güneşin...

Ayrı bir yaz meyvesi olur her parem

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin