FİNAL | PART 1

2.7K 175 36
                                    

Wattpad, o uzun bölümü bir türlü kaydetmeyip sorun çıkartınca, uzun uğraşlarım sonucu bölümü üç parçaya ayırmak zorunda kaldım. Bu partta Kerem - Pusat var daha çok. Diğer partta (ikinci partta) Kerem ve Louis olayları yoğunlukta. Son gelecek part ise sadece ZeyKer'e ait.

Bölüm şarkısı: Five for Fighting - What if.

İkinci kitap ile ilgili minik birkaç açıklama bölüm sonunda. Okuyunuz lütfen.
-------------------------------------------------------

FİNAL | PART 1 

“TETİK”

"Bir iz bırak ardında. İz bırakanlar unutulmaz."

Zeynep tek tek herkesle vedalaştıktan sonra genç adama sıra gelmesiyle derin bir nefes bıraktı. Elindeki pasaportla adeta adamın kucağına atladığında hiçbir şeyi, hiç kimseyi umursamıyordu. Bir süre ikisi de hiçbir şey demedi ama uçak anonsu bir kez daha yapılınca Zeynep el mahkum ağır ağır Keremden ayrıldı.

Sema hanım, Nihat ve Egemen lacivert kapıdan içeri girerken Zeynep hala bir eli Kerem'in avcunda aheste aheste kapıya ilerliyordu. Kapının eşiğine geldiklerinde genç kadının gözleri dolmak için diretiyor ancak buna kendisi, kendi iradesi izin vermemeye çalışıyordu. Kerem'in de kendinden farksız olduğunu gören Zeynep yarım ağız güldü, gülmeye çalıştı. "Bu güzel şehri sana bırakıyorum değerini bil."

Zeynep'in kendisine oranla minik eli avcunun içinden ayrılırken derin bir nefes bırakıp lacivert ve dar kapının soya kısmı denilebilecek yerine omzunu yasladı Kerem. Daha önce hiç bu kadar tuhaf hisleri bir arada duyumsadığını hatırlamıyordu. Kalbinin üzerinde bir şey varmışta çılgınlarca tepiniyormuş gibi hissediyor, sık sık derin nefes alıp veriyordu. O da tıpkı güzeli gibi yarım ağız gülümsedi, gülümsemeye çalıştı. "Bu şehir güzelse, senin sayende, Zeynep Sayer."

Genç kadın, bedenin her yanında, kalbinden yola çıkıp beynine hükmeden alazlanmayı, karıncalanmayı tüm benliğiyle hissediyordu. Canının yandığını biliyordu ve üstelik bu mayhoş acıyı duyumsamayı sevmişti. Deliceydi belki. Kimisine göre düpedüz çılgınlıktı! Ama Kerem'in benliğinden kendi kalbine ekilen acı tohumları, kendi bedeninde mayhoş bir tat bırakırken o acıyı sevmiş ve benimsemişti. O acının kaynağı Kerem olduğu içindi acının gelişini benimseyişi.

Sesli bir şekilde yutkunup beceriksizce gülümserken yanından arada omzuna çarpa çarpa geçen insanları umursamıyordu. Ağzının kuruduğunu, bedeninin cayır cayır yandığını hissediyordu. İkisi de bir şey demiyor sadece birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı. Sema hanım, Zeynep'in omzuna hafifçe dokunup başını hiçbir şey demeden yana yatırınca genç kadın vaktin geldiğini hatta geçtiğini anlamıştı. Buğulu kahveleri, zümrüt yeşillerden ağır bir biçimde ayrılıp arkasını dönüyor ve yavaşça uzun grimsi koridordan ilerliyordu.

“ZEYNEP!”

Kerem'in sesi grimsi koridorda yankılanırken genç kadın, sevdiği adamın dudakları arasından çıkan -adeta- haykırışla arkasına hızla dönmüştü. Genç adamın, o lacivert kapı eşiğinden ona baktığını görünce yüzünde aydınlanma oldu.

Kerem, yanına gelsin ve sarılsın istiyordu.

Vazgeçtim, gitme desin istiyordu.

Genç adamın elindeki zincirli şeyi kendisine doğru havadan fırlatmasıyla Zeynep biraz zor olsa da yere düşmeden yakalamıştı. Kolye avcunun içini tırmalarken şaşkınca Kerem'e bakmayı da ihmal etmiyordu. Avcunu açınca bunun bir künye olduğunu gördü. Askerden kalma bir künye.

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin