39.Bölüm: "Kalbim Ölüyor"

4.4K 222 11
                                    

Bir de iyi dilekleriniz, hep yanımda olduğunuz için teşekkür ederim :) Sınav nasıl geçti anlamadım vallahi :D Dışarı çıktığımda kendimi nemlenmiş tuzluk gibi hissettim :D Neyse ki, güzel geçti :) Tekrar sizlere sabrınızdan ötürü teşekkür ederim :)

Bölüm şarkısı: Pera - Sevemezsin

Haaa! Multimedyaya bakıp kalp krizi geçirmek serbest ;)

Keyifli Okumalar :)

***

Kerem, Levent ve Ömerden gelen 'Hasan Karaman' ı yakaladık haberi ile sabahın erken vaktinde, Zeynep'i yatakta tek başına bırakmak zorunda kalmış ve hızla kalkıp üzerini değiştirdikten sonra -Zeynep'e not bırakmayı unutmayıp- evden çıkmıştı. Zeynep'in telefonundan da, Defne'ye genç kadının yanına gelmesi için mesaj atmayı ihmal etmemişti tabi. Arabasına atlayıp, depoya son sürat giderken bugün saat 14.00'de şirkette bir toplantısının olduğu aklına gelince derin bir nefes vermişti. Eskiden olsa, bu kadar işi omuzlarına yüklenmekten gocunmazdı, şimdi de gocunmuyordu da, sevdiği kızın yanından sabahın köründe kalkıp gitmek hiç istediği bir şey değildi. Gaza biraz daha yüklenirken, telefonun kilit ekranından saate baktı: 07.15! 

Dudakları yukarı kıvrılırken telefonu yan koltuğa bırakmıştı. Hasan şerefsizinin işini erken bitirirse, eve geri dönüp Zeyneple biraz daha vakit geçirebilir ve ardından şirkete gidebilirdi. Kerem'e daha önce bir kadının pat diye hayatına girip, adamın tüm hayatını alt üst edeceğini söylerseler inanmazdı. Ama insanın başına hep inanmadıkları gelir ya...Kerem de de öyle olmuştu. 

Depoya gelir gelmez acı bir frenle arabayı durdurmuş ve el frenini hızla çekip arabadan inmişti. Kapıyı sert bir biçimde kapattıktan sonra depodan içeriye adımlamıştı. Harabeye dönmüş bu yerde, dikkatli ancak ritmik adımlarla ilerleyip geniş odaya girerken, odanın tam ortasında Hasan'ın ağzı yüzü kan içinde, bir sandalyenin üzerinde bağlanmamış halde durduğunu görmüştü. Kerem'in girdiği kapının hemen yanında ayakta dikilen Ömer başıyla Kerem'e selam verirken, Levent duvara yaslanmış olacakları bekliyordu. Pelin ise Kerem'in geldiğince hiçbir şey demeden sessizce odadan çıkmış ve kendisini harabeden dışarı atmıştı. Kerem yüzündeki geniş bir sırıtışla ellerini cebine sokup yavaş adımlarla dağılmış Hasan'a doğru yürümeye başlamıştı.

Hasan baygın gözlerle karşısında Kerem'i görünce yutkundu ancak kafasını yukarı kaldırmadı. Kerem bunu fark edince kaşlarını havaya kaldırmıştı. Ellerini cebinden çıkarmadan ayağıyla Hasan'ın oturduğu sandalyeye sert bir tekme geçirdi. Sandalye sarsılıp yere düşerken, Hasan bir küfür mırıldanmıştı. Dövülmekten harap olan bedeni sert ve buz gibi olan yerle buluşunca ister istemez kalkmak istemiş, çabalamıştı ancak öylesine halsizdi ki başaramamıştı.

Kerem adamın karnına sert bir tekme geçirdi ve adamın yerde öğürerek kıvranışı seyretti. "O kadını, kızının gözü önünde öldürürken nasıl acımadıysan, bende acımayacağım sana." Bir tekme daha. "Zeynep'in annesinin kıvranışlarını sen tekrarlayacaksın bu kez." 

Hasan öksürerek nefes almaya çalıştı. "Öl- dür be- beni." 

Bir tekme daha. "O kadar kolay olmayacak ölümün, Hasan." dedi ve öncekilerden çok daha sert bir tekme geçirdi ve Ömer'e göz ucuyla baktı. Sinyali alan Ömer dakikalardır dikildiği yerden doğrulup belindeki silahı Kerem'e uzattı. Kerem uzattığı silahı eline alıp emniyetini çektikten sonra yere eğilip, Hasan'ın kafasına dayamıştı. Hasan öldüreceğini zannedip korksa da belli etmemeye çalışıp yutkunarak gülümsemeye çalışmış ancak yapamamıştı. Kerem silahın namlusunu adamın başına iyice dayadıktan sonra sert bir biçimde vurmuştu. Hasan inleyip ardı ardına küfür ederken Kerem namluyu aşağıya doğru kaydırıp, namlunun soğuk metalinin temasını adamın bedeninden kesmiş ve omzuna doğrulttuğu silahı ateşlemişti. Omzundan yaralanan adam, adeta haykırırken, omzunda açılan oyuk ve o oyuktan akan kana dikkat kesildi, Kerem. Kurumuş dudaklarını dili ile ıslatıp emniyeti bir kez daha çekti ve bu sefer namluyu adamın bacağına doğrulttu. Adam gözleri kapalı bir şekilde yerde omzundan dolayı kıvranırken, Kerem'in namluyu bacağına doğrulttuğundan bir haberdi. Kerem, Hasan'ın bacağına da ateş ederken adam haykırışı bu defa daha yüksek bir biçimde gelmişti kulağına. Olduğu yerden doğrulup elindeki silahı Ömer'e geri teslim ettikten sonra Levent'e baktı. "Kanı durdurun, bez mi bağlarsınız pansuman mı yaparsınız bilmem. Bir şekilde kanın akışını durdurun." dedi Hasan'ın önce omzuna sonra ayağına bakarken. 

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin