19.Bölüm: "Dengesiz (1)"

4.1K 179 22
                                    

Bugün bayramın üçüncü günü! Hepinize musmutlu bayramlar^^

Multimedya: Emre :) Emre'yi canlandıran oyuncu ise; Ryan Cooper.

**

(Keremden)

Arabadaydım ve Adriano'nun yanından dönüyordum. Bana kağıtta yazan nottaki bankadan parayı çekip adamların önüne koymuştum. Parayla ne yapacakları ya da benim bu işin içerisinde neredeydim bilmiyordum. Gaza -yolun da boş olmasından faydalanarak- biraz daha bastım. Aklıma Kıvırcık gelince torpidonun üstüne bıraktığım -bırakmaktan daha çok fırlatmıştım- telefonumu alıp önce mesaj atmayı düşünsem de vazgeçip aradım. Birkaç çalışın ardından açtı.

- Nerdesin?

- Evde, nerde olabilirim. Az sonra merkeze geçecektim. Pelin bana bir şeyler gösterecek.

- Bırak şimdi Pelin'i. Hazırlan ve 10 dakika içinde kapıda ol! Seni almaya geliyorum. Unuttun mu hocan olarak sana bir şeyler öğretmem gerek.

- Tamam da, 10 dakika mı! 10 dakika da nasıl hazırlanayım ben?!

Güldüm ve direksiyonu sağa doğru kırdım. Aslında Kıvırcığın evine varabilmem için -son gaz gitsem bile- bana en az 20 dakika gerekti. Yani apartmanın kapısında bir 10 dakika beklese fena olmazdı. Hatta bilerek geç bile gidebilirdim.

- Ben bilmem, 10 dakika içinde hazır ol ve aşağıya in! Eğer 10 dakika sonra seni aşağıda bulamazsam, seni üzerindekilere aldırmadan sırtıma alırım ve bütün gün öyle gezmek zorunda kalırsın.

- Öf, ben 10 dakikada nasıl hazırlanacağım ya?

Gaza biraz daha yüklendim.

- Artık 9 dakikan var, kıvırcık.

- YaaaAAA!

Son cırlamasıyla telefonu biraz kulağımdan çektim. Onu -neden bilmiyorum ama- sinir etmek hoşuma gidiyordu. Sanırım ona verdiğim her ters cevaptan sonra bana verdiği aşırı tepki hoşuma gidiyordu. Daha önce hiç böyle bir kızla karşılaşmamıştım. Genelde yanıma yaklaşan kızlar hiç vakit kaybetmeyip dudaklarıma yapışıyordu ya da bir tık öteye giderek kucağıma falan oturuyordu. Ama kıvırcık ilk tanıştığımızda bırak beni hayranlıkla süzmeyi bana topuğu kırılmış ayakkabısını fırlatmıştı. Kırmızı ışığın yanmasıyla durdum. Hala telefon elimdeydi ve ne o ne de ben kapatmıştık. Sırıttım ve kulağımdan uzak tuttuğum ahizeyi kulağıma yaklaştırdım. Benim telefonu kapattığımı zannettiği için söyleniyordu. Yeşil ışığın yanmasıyla tekrar gaza bastım.

- 10 dakika içinde aşağıda olmuş! Herife bak ya! Hayır anlamıyorum o Turgut denen herif, hocam olarak niye bu öküzü verdi acaba? Gerçi heriften iyi hoca olur. Sonuçta en tecrübeli oymuş. ÖFF! Ben bu saçları nasıl şekle sokacağım ya! Hii! 6 dakika kalmış! Öküz ya! ÖKÜÜÜÜÜZ!

Son kelimesini bastırarak ve de cırlayarak söylemesiyle ahizeyi tekrar kulağımdan uzaklaştırdım. Hala farkında değildi telefonun açık olduğunun. Gülerek telefonu kapattım ve yandaki koltuğun üzerine bıraktım. Kıvırcık fena çaçerondu. Her şeye verebilecek bir cevabı vardı. Beklediğimden ve göründüğünden de güçlüydü. Ben annesinin ölümünde yıkılır sanmıştım. Ama tam tersine, birkaç gün ağlamıştı ve birden güçlenmişti sanki.

Çok geçmeden, tam olarak 18 dakika falan sonra apartmanın olduğu sokağa gelmiştim. Ama sokağa girmedim, apartmanın önüne daha dikkatli baktığımda kıvırcığın kaldırımda beklediğini gördüm. Sırıtmaya başladım. Söyleniyor gibiydi. İki de bir gözünün önüne düşen buklelerini kulağının arkasına sıkıştırıyordu. Ayağını da sık sık yere vuruyordu ve yine sık sık gökyüzüne bakıyordu. Oflayıp pufluyordu. Kahkaha atmamak için kendimi zor tutarak, arabayı tekrar çalıştırarak sokağa girdim. Arabayı fark edince gözlerini kıstı ve kollarını göğsünün altında birleştirmiş bir şekilde bana bakıyordu. Arabanın camını aşağı indirdim.

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin