♧ Ön İzleme ♧

5.1K 236 10
                                    

Kerem'in hayatını, yaşamını anlatan küçücük bir kesit.

------------------------------

Kendine kızıyordu, Kerem. 29 yıllık hayatı boyunca bu böyleydi. Hep kızmıştı kendisine.

Ama en çokta, annesine. Sayerler daha doğrusu nam-ı değer 'Kara' ailesi tarafından hep sevilmeyen olmuştu, Kerem. Bir günah gibi.. halbuki dünyaya, bu boktan hayata doğmaktan başka ne gibi bir suç işlemişti ki? İşte tam da bu yüzdendi kızgınlığı annesine.. neden bir kez bile başını okşamak istemediği bir çocuğu doğurmuştu? İstenmediğini bilen taraftı hep genç adam.. bile bile bir umut beklemişti 18 yıl. Belki, beni de kardeşi Egemen gibi severler, düşüncesiyle beklemişti. Beklemek sabır işiydi. Artık sabrı kalmamıştı genç adamın. Babasına sırf bu yüzden çıkıştı ve çıkışması sonucu kendisini kapıda buldu.

Daha 18 yaşındayken atmıştı babası onu sokağa.. fazlalıksın demeye getirmişti ve kendisine ait ne var ne yok toplayıp sokağa koymuştu oğlunu..

11 yıldır sokaktaydı Kerem. O zamandandır aldırmıyordu söylenenlere.. kimisi serseri diyordu, kimisi acıyordu. Ama hep susan taraf, kulaklarına tıpa tıkayan ve onları duymazdan gelen hatta ve hatta gözlerini siyah bir bandajla kapayan ve de onları görmeyen tarafta hep kendisi olmuştu.. yılmadan, usanmadan sustu. Ama yorgundu artık. Susamayacak kadar yorgun.. susmak, konuşmaktan daha çok yoruyordu insanı. Yorulmaktan, bir şeylerden kendine pay çıkarmaya çalışmaktan ve de en önemlisi zaten ölüyken yaşamaya çalışmaktan yorulmuştu.

Turgut denen o piçle tanıştığında sadece 22 yaşındaydı. Yaşıtları okula -üniversite sona- giderken o ailesiyle sokaklar vasıtasıyla yüzleşmekle meşguldü. Her neyse. Tehlikeye ilk o zaman adımını attı. Turgut'un teklifini kabul ettiği gün. Bir sonraki günün ne getireceğini veyahutta önceki günün yani dünün ona ne kaybettirdiği önemli değildi. Sadece bir saat içinde kendini tehlikenin salıncağında hızla sallanırken bulmuştu.

İlk önce boksla başladı. Bir süre kafeste dövüştü. Bu işin hiç eğitimini almamasına rağmen ilahi bir yeteneği vardı ve bu ilahi yetenek onu başarılı bir boksör yapmaya yetmiş hatta artmıştı bile. Kısa sürede ringin yeni gözdesi olmayı başarabilmişti. Bütün üst düzey adamlar, kendisiyle çalışmak istemişti ama Kerem çıktığı bu tehlike kokan yolda Turgutla yürümeye devam etti. Nedeni çok basitti. Kara ailesine en yakın olan kişi; Turguttu. Onları tıpkı kendisini bitirdikleri gibi bitirmek istiyorsa Turgut şerefsizine katlanmalıydı. Katlanmak zorundaydı.

Bir sonra ki görevinde adeta level atlamıştı. 'Kara para' aklamak aklının ucundan dahi geçmemişken, nasıl bu işi yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Ama yaptı. Yapmak zorundaydı. Onu sokaktan kurtaran bir piçte olsa Turguttu ve ona borçlu hissediyordu. O herifin şerefsiz olduğunu bile, bile. Ne olursa olsun ona borçluydu. Çünkü, ailesinin göstermediği ilgiyi o göstermişti. Garipti değil mi? Herif, onu bir sokak adamı yapmak için uğraşmıştı -Başarmıştı da- ve Kerem bu nedenle kendini borçlu hissediyordu. Turgut'a para haricinde daha güzel bir hediye veremezdi herhalde. Artık tamamiyle sokaktaydı. Sokaklar, Kerem'in evi; kaldırım ise yatağı gibi olmuştu. Yanında ise artık 'dostum' diyebileceği bir adam vardı.. Ömer.

Tam da bu dönemde üne sahip 'Kara' soyadını kullanmaktan vazgeçti. Artık o Sayerdi. 'KEREM SAYER'

Belki şuan bu yaptığı 'intikam' hırsından başka şey değildi ama yapacaktı. 11 sene evvel onlar kendisine nasıl acımadıysa Kerem de acımayacaktı. En azından öyle yapması gerekiyordu. Elindeki siyah çantayı Turgut'un önüne bıraktı. Turgut, bu durumdan baya hoşnuttu. Çünkü, Kerem'in ailesine olan intikam hırsı her geçen gün daha çok işine yaramaya başlamıştı.

"Getirdim." dedi Kerem. Sesi soğuktu. Sesinin aksine şuan, şu dakika mutlu olması gerekirdi. Ailesini, tek dertleri para olan paradan başka hiçbir varlığı görmeyen 'Kara' ailesini alt etmişti. Yeni yapılacak anlaşmada aracı olan para şuan tam da Turgut'un önünde duruyordu. Bu paranın ortadan kaybolması Kara ailesini gayet tabi zora sokacaktı. Belki iş dünyasının 'dev' olarak nitelendirdiği anlaşma fesh dahi edilebilirdi.

Turgut sırıttı. "Aksini iddia etmedim. Bunu yapabileceğini biliyordum Kerem. Aileni alt edebileceğini biliyordum."

Kerem umursamıyordu."Ne zaman teslimat?"

"Yarın Sao Paulo'ya uçuyorsun. Orda seni karşılayacaklar. Ve sen her zaman ki işlemi gerçekleştireceksin." dedi Turgut. Kerem başını aşağı yukarı salladı.

"Bana uyar." dedi sesi gayet düzdü. İfade kırıntısı dahi yoktu. Daha önceleri korkmuştu Turgut; genç adamın ailesine mağlup olmasından korkmuştu ama Kerem, olması gerektiği gibi dirayetli davranmış ve adamın tam da istediği şeyi gerçekleştirmişti. Turgut, Kerem'in bu ruh gibi halini görünce keyifle arkasına yaslandı. Kerem umursamaz bir tavırla arkasını döndü.

"Nereye gidiyorsun," dedi Turgut. Kerem hala arkası dönük bir biçimde, hazır olda bekleyen ASKER gibi duruyor, karşıdan gelecek itaati bekliyordu. "Kara ailesinin, ailenin yıkılışını izlemeyecek misin?"

Kaşları çatılmıştı Kerem'in.. istiyor muydu gerçekten? İntikam almıştı ve bitmişti. Kara ailesi yıkılmış, ayakta kalmış umrunda değildi artık. "Kara ailesinden daha önemli işlerim var.."

Turgut alayla konuştu. "Zeynep gibi mi? O kızı nasıl yanına, görevde sana eşlik etmesi için aldın aklım almıyor.." dedi. Kerem'in çenesi kasıldı.

"Aklının almadığı işlere burnunu sokma o zaman, Turgut." dedi. Kelimeler ağzından küfreder gibi çıkmıştı. Bir hışımla arkasını döndü. "O piç kurusu dolu ailemin ne bok yediği, nasıl bir bok çukurunun içine düştüğü sikimde bile değil. Ne bilmek istiyorsun? Ben sana söyleyeyim. Zeynep, aile sıfatına bir türlü erişemeyen ailemden daha değerli. Ama sadece değerli, ötesi yok."

"Emin misin," dedi Turgut sorgularca. Kerem elini yumruk yaptı ve sıktı. Son zamanlarda gerek Ömer, gerekse Pusat bu konuda çok yormuştu genç adamı.

"Evet. Zeynep'in de tıpkı benim gibi hayattan alamadıkları var. Onun da benim gibi kaybedecek hiçbir şeyi yok." dedi Kerem. Turgut güldü.

"İyi bir ikili olacaksınız yani? Güzel." dedi Turgut. Kerem, başını iki yana salladı. Herkes kendisini anlamamaya ant içmiş gibiydi.

"Daha fazlası yok."

"Ailenden daha çok değer veriyorsun ama.." dedi Turgut. Kerem dişlerini gıcırdattı.

"Evet, veriyorum. Çünkü benim değer verebileceğim bir ailem yok. Ve az önce dediğim gibi.. daha fazlası da yok." dedi Kerem. Turgut alttan alttan gülse de hiçbir şey belli etmedi.

"Peki madem. Sen nasıl diyorsan öyledir.. şimdi çıkabilirsin. Yarın erken saatte burda ol." dedi ve aklına gelen haince planla gülümsedi. Kerem dışarı çıkacakken yaslandığı sandalyenin arka kısmından, doğruldu. "Ha, bir de.. yanında o kızı, Zeynep'i de getir."

Kerem şaşkınca Turgut'a bakakalır. "NE?!"

Turgut, istemsizce sırıtır. "Hep operasyonlarda arkada duramaz. Sahaya inmesi gerek. Elimizde senden daha iyi bir teknik direktör olmadığına göre.. kızı yarın getir." dedi. Kerem'in hala kaşları çatıktı.

"Saçma bir düşünce. O daha bu işi yapamaz. Doğru dürüst ne yapacağını bilmiyor bile.." dedi. Tayfun sırıtmaya devam ediyordu.

"Hayır Kerem. Ben realist bir şekilde düşünüyorum. Ve doğru olan bu. Eğer o kız, gerçekten bu işi öğrenmekte kararlıysa sahaya inmeli. Yarın o kızda sen de burda olun."

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin