10.Bölüm: "Figüran"

4.8K 228 73
                                    

Multimedya : Pusat.

------------------------

(Zeynepten)

Sahile geleli 20 dakikayı geçiyordu. Sahilin, denize bakan, ücra köşesindeki bir bankta oturmuş, denizi izliyordum. Sıkılmadan.. hırçın her bir dalga kıyıya vurup, su tanecikleri göğe yükselirken huzur doluyordu içim. Nedenini bilmiyorum ama bu görüntü hoşuma gidiyordu.

Bankta geriye yaslandım ve çantamı kucağıma koydum. Etrafta çok kişi yoktu. Sadece birkaç kişi vardı, benimle birlikte. Bunlardan birkaçı çiçek satan tatlı bir kadın, hemen yanımda oturan ve benim gibi denizi izleyen adam ve balık tutan orta yaşlı başka iki adamdı.. Beşiktaş sahili tarihinin en boş gününü yaşıyordu anladığım kadarıyla. Etrafa göz gezdirirken bakışlarım yan baktaki adamı kaydı. Az önce denizi izleyen adam şimdi bana bakıyordu.

"Çok güzelsiniz.." dedi. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Daha iki dakika önce adam akıllı duran herif birden bire bana yazmaya başlamıştı. Erkek değil misiniz?! Hepiniz aynısınız! Hiçbir şey demeden, gözlerimi bariz bir şekilde devirip ayağa kalktım ve çantamı koluma taktım. Arkamı dönüp sahilden çıkmak için yürümeye başladım. Sahilin çıkışına yaklaşmıştım ki bir el bileğimi yakaladı ve beni kendine çekti. Bakışlarımı sağa kaydırdığımda az önce bana asılan adamla göz göze geldim. Sırıtıyordu. Kolumu çekmeye çalışsamda, engel oldu.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun! Bırak beni!" dedim ve yine kolumu çekmeye çalıştım ama engel oldu yine. Beni sürüklemeye başladı. Direniyordum ama bir çaresi yoktu. Beni bir arabaya soktu. Arkada bir adam daha vardı ve hemen ardından yanıma oturdu. Bana bakıyor ve sırıtıyordu, hala. "Ne yapmaya çalışıyorsun?!"

"Kerem'in senden etkilenmemesine şaşmamalı!" dedi ve göz kırptı. Kerem mi? Nefes alış verişim hızlanmıştı. Arkadaki diğer adama döndü. "Delilleri bıraktın değil mi? Bak, Kerem'in sahile geleceğinden emin misin?"

"Evet, Pusat. Her gün aşağı yukarı geliyor buraya. Hem de, çiçekçi kadına da bir miktar para verdim. Bize yardımcı olacak." dedi adam. Ne yani? Karşımdaki adamın ismi Pusat mıydı? Doğrusunu söylemek gerekirse adı kendisine uymuyordu. Ve ben bu durumda bunu düşünüyordum.

"Keremle ne alakanız var ve beni neden kaçırdınız?" dedim sakince. Normalde bağırıp çağırmam ve debelenmem gerekti. Ben böyleydim. Hırçın.. ama şuan doğru düzgün düşünemiyordum sanırım. Düşünme yetimi kesinlikle yitirmiştim!

"Merak etme. Sana zarar vermeyeceğim. Vermeyeceğiz. Ama bizim sana dediklerimizi yapmak zorundasın. Kerem'e küçücük bir ders vermemiz gerek." dedi ve önüne dönerek emliyet kemerini taktı. İç geçirdi. "Gerçi, gerçekleri öğrenince belamızı sikecek ama.. neyse. (Zeynep'e döner.) Emliyet kemerini tak."

Kollarımı göğsümün altında birleştirdim ve arkaya yaslandım. Kafamı dışarı döndürdüm. Bana zarar vermeyeceklerini söylüyorlardı ama her hallerinden üzerlerinde silah olduğu anlaşılıyordu. Kerem'e ders vermek için beni kaçırmaları düpe düz saçmalıktı! Kurtarır mıydı ki beni? Kurtarmak zorundaydı. Evet, zorundaydı. Ama belki de benden kurtulduğu için göbek atardı? Ha?

"Kerem tam da kendi gibi birini bulmuş!" dedi ve üzerime eğilerek emliyet kemerimi taktı. "Sana kemerini tak dedim!"

"Hayır. Bak, yanlış kişiyi alı koydunuz. Eğer beni bırakmazsan emin ol bu kadar sakin olmam. Burayı veya gideceğimiz yeri senin başına yıkarım!" dedim kaşlarını havaya kaldırdı.

"Adın Zeynep değil mi?" dedi. Derin bir nefes verdim.

"Evet."

"Güzel. Peki Kerem Sayer'in sevgilisi sen değil misin?" dedi. Ben? Kerem'in sevgilisi? Ah, ne saçmalıyor bu herif!

Başlangıç: Tehlikeli KızılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin