8.BÖLÜM

16.7K 635 55
                                    

Başımda ki tarif edilemez bir acıyla gözlerimi açtım. Bir an nerede olduğumu idrak edemedim. En son Ardayla bara gitmiştik. Ben dışarı çıktım ve biri kafama vurdu. Sonrasını hatırlamıyorum. Uyuduğum koltuktan kalktım ve etrafı incelemeye başla- ohaaaaaaa bunlar benim fotoğraflarım.

Bütün duvarlar benim fotoğraflarımla kaplıydı. Gülerken, konuşurken, yemek yerken, ders çalışırken. Bildiğin oha yani. Psikopat bir sapığım var kesin.

Ben hala fotoğrafları incelerken kapı açıldı ve içeri iri yarı bir genç geldi. Ama böyle baya bir kaslıydı ve taştı yani. Elinde de bir tepsi vardı ve 5-6 çeşit yemek. Gencin yüzünü incelediğimde bir kaç morluk vardı.

"Yenge bunları yiyecekmişsin patron dedi." ne yengesi be?

"Ne yengesi be? Ne diyorsun oğlum sen!" atarlı gence bağladım resmen.

"Patron gelince sana anlatır. Şimdi bunları ye."

"İçinde zehir olmadığını nereden bileyim?" çok zekiyim dimi?

"İstersen yeme. Olacakları ben düşünmem." ne diyor lan bu. Tepsiyi kapının arkasındaki sehpaya bırakıp gitti. Kapıyı kilitlemeyi unutmadı tabi. Yemeklere baktığımda hepsi en sevdiklerimden di.

İçimdeki ses bana yemeklere yumul derken beynim kırmızı alarm veriyordu.

Tabikide yemekleri yemedim. Malmıyım ben! Üzerimde akşamdan kalan kıyafetlerim vardı ve beni baya bi rahatsız ediyordu. Köşede duran bir kutu dikkatimi çekti. Bombamı acaba?

Zekama hayran kaldım doğrusu. Gidip kutuyu açtığımda içinde bir kaç parça giysi vardı içinde de bir not.

"Rahat etmen için bir kaç parça kıyafet aldırdım. Sana yakışacağına eminim "

Oha oha oha kim lan bu!!! Eğer ki benimle alay ediyorlarsa cidden onları doğduğuna pişman ederim. Sapık, psikopat artık kimse. Belkide bir katildir ve beni parça parça kesip, bavula koyarak nehrin köşesine bırakıcak. Üf ne diyorum ben ya harbiden kafayı yedim.

Kıyafetlerden siyah bir kot ve beyaz bir tişört giydim. Ayakkabı da almış. Hemde benim ayak numaramdan! Harbiden saçmaladım ben ya. Klasik işte çoğu kişinin giydiği 38 numara ayakkabı.

Ayakkabıları da ayağıma geçirdikten sonra tekrardan koltuğa oturup etrafı incelemeye başladım. O kadar çok fotoğraf vardı ki hepsini zor inceledim.

Fotoğraflara bakmaktan sıkıldım ve gidip koltuğa oturdum. Bütün günün yorgunluğuyla koltukta uyuya kalmışım. Gözlerimi açtığımda hava aydınlanmıştı.

Pencereden dışarı baktığımda camda demir parmaklığın olmadığını gördüm.

Belki bir kaçış yolu bulurum diye cama tırmandım. Çok fazla yüksek değildi ama bir kaç metre ötede korumalar vardı ama bu benim kaçmamı önleyemezdi. Zaten polislerde harekete geçmiştir ve her yerde beni arıyorlardır.

Camdan aşağı atladığımda biraz canım acıdı ama pek önemsemedim. Korumaların olduğu yere baktığımda sohbet ettiklerini gördüm.

Bende tam hız koşmaya başladım. Belki karşı yoldan bir araba geçerse hani bir umut. Biraz uzaklaştım ama arkama baktığımda beni fark ettiklerini gördüm.

Hızımı biraz daha arttırdım ama sakar ben taşa takılıp düşene kadar her şey daha güzeldi.

Arkama tekrar baktığımda bana yaklaştıklarını gördüm. Hemen yerden kalkıp tekrardan koşmaya başladım. Biraz mesafeyi açınca bir ağaca tırmandım. Sanki önceden planlanmış gibi herşeyi düşünmüş gibiydim. Bazen elektrikler kesilince yatağıma yatıp acaba böyle bir durum olsa naparım diye düşünüyordum hep. Teşekkürler artık elektrikleri kesen kimse. Ay ben harbiden kafayı yedim galiba ya.
Onlar gidince ağaçtan inip yola doğru koşardım. Bir araba bulup beni en yakın karakola bırakmasını isteyebilirdim. Tamam planda hazır oh mis.

Ağaca yeterince tırmandığıma emin olduktan sonra hiç ses çıkarmadan onları dinledim. Zaten ağacın hemen altında oldukları için kolaylıkla duyuluyordu.

"Ya nasıl göremeyiz patrona ne diyeceğiz şimdi?"

"Ya abi bana ne bağırıyorsun? Çok fazla uzaklaşmış olamaz."

"İyi hadi çabuk ol. Patron geldiğinde yengeyi bulamazsa harbiden biz biteriz. Hadi çabuk ol da bulalım hemen."

İkisi giderken ben hala ağacın tepesinde oturuyordum. Nah bulursunuz siz beni!

Hava kararmaya başlayınca artık ağaçtan inmem gerekiyordu. Ortada kimsenin olmadığına emin olduktan sonra ağaçtan indim. Etrafıma baktığımda yolun en fazla 100 metre ileride olduğunu gördüm.

Hızlı adımlarla yola vardıktan sonra araba beklemeye başladım. Evden baya bi uzaktaydım. Yani beni kolay kolay bulacaklarını sanmıyorum.

İleriden bana doğru gelen arabayı fark ettiğimde farları gözümü aldı ve ister istemez ellerimi gözlerime görürdüm. Ya sabah sabah ne farı ya. Araba bana yaklaşıp yanımda durduğunda camı açıp bana;

"Yardımcı olabilir miyim?" diye sordu. Benim yaşlarımda ultra yakışıklı biriydi. Bende yalan söyleyerek;

"Arabamın benzini bitti ve yolda kaldım. Beni en yakın benzinciye bırakabilir misin?" diye sordum. Karakol dersem yanlış anlayacak ama benzinlikte babama telefon edebilirdim.

Beni baya bi süzdükten sonra kapıyı açıp;

"Hadi gel ileride bir benzinlik var seni oraya bırakıyım" dedi. Güvenmemem gerekiyor biliyorum ama başka çarem yok. Arabaya bindikten sonra sürmeye başladı ama bir terslik vardı.

Benim geldiğim yöne yani kaçtığım yere doğru sürüyordu.

"Patrondan kaçabileceğinimi sandın yenge?"aniden kapıları kilitleyince bende bir tepki oluştu. Daha sonra telefonunu çıkarıp birini aradı ve;

"Onu buldum patron şimdi getiriyorum."

"..."

"Peki patron."

Ben hala patronun kim olduğunu, ailemi, Ardayı, bana ne yapıcaklarını düşünüyordum. Ben hala düşünürken tekrar o eve geldik.

Siz şimdi diyorsunuz ki bu kız neden kaçmaya çalışmadı. O adam beni tehdit etti bir, ikincisi de kasları vardı zaten. Hey maşallah be! Bende denemedim tabiki kaçmayı çünkü başarısız olacağımı biliyordum. Gerçi hiç bir şey yapamaz ama neyse. Bende biraz tırstım o yüzden gıkımı çıkartmadım.

"Patron seni içeride bekliyor." dedi. Hiç bir şey demedim. Eve girdiğimizde beni direk kaçtığım odaya sürüklediler. İçeri girdiğimizde camdan dışarı izleyen arkası dönük biri vardı.

"Patron yengeyi getirdim." dedi.

Sadece başını sallamakla yetindi. Genç çocuk dışarı çıkarken ben hala olduğum yerde duruyordum. Daha fazla dayanamayıp;

"Kimsin sen? Neden bana bunları yaşatıyorsun? Benden ne istiyorsun?" diye sordum sinirli çıkan sesimle.

Yüzünü bana döndüğünde ağzım neredeyse 2 metre açıldı. Ben hala olayın şokunu atalatamamışken;

"Seni." dedi.

Merhaba arkadaşlar biliyorum bölüm geç geldi ama bu aralar cidden çok yoğunum.lütfen benide anlayın.

Bende sizi kendime affettirmek için 10.bölümü de yazdım.hemen arkasından oda geliyor.evet şimdi bölüm soruları.;

1)patron denilen kişi kim?

2)eylülden ne istiyor?

3)nasıl devam edeyim?

İnşallah beğenirsiniz iyi okumalaaaar...

SERSERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin