37.BÖLÜM

6.9K 262 19
                                    

Şarkı:Bilal Sonses-sana bir şey olmasın(Dorukun söylediği şarkı)

Burak arabayı park ederek arabadan
indi. Bizimde kapımızı açınca ona gülümsedim. Ah bu centilmenlik birazda Dorukta olsaydı keşke!

Kafenin dış dekorasyonuna baktığımda bütün her yerinin cam olduğunu ve içerisinin de fazlasıyla kalabalık olduğunu görmüştüm. Bu beni biraz ürkütse de artık geri dönüşü olmadığı için mecburen ilerlemeye başladım. Burak kafenin kapısını açarak bizim geçmemiz için kenara çekildi. Önde ben, arkada da Buse ve Burak içeri girince anında yanımıza damlayan genç garsona baktım.

"Buyurun efendim buradan."diyerek bizi tam müzik yapılacak olan yerin karşısına oturttu. Cam kenarındaki U şeklindeki turkuaz deri koltuğa oturup,arkama yaslanarak rahatlamaya çalıştım.

"Ne alırsınız efendim?"diyen garsona baktım. Burakta bize bakarak;

"Eğer açsanız yemek yiyelim."diyerek sorduğunda kafamı iki yana salladım.

"Ben portakal suyu istiyorum."diyen Buseye baktım.

"Bende portakal suyu istiyorum."diyince Burak garsona döndü.

"Tamam o zaman üç tane portakal suyu, üç tane de çikolatalı pasta."dedikten sonra garson siparişleri alarak yanımızdan ayrıldı.

"Sizin için en güzel yeri ayarladım. Bu anlamlı gecede beni yanlız bırakmadığınız için teşekkür ederim."dediğinde ona kaşlarımı çatarak baktım.

"Anlamlı gece derken?"diye sorduğumda Burak sessizce bir küfür mırıldanarak oturuşunu değiştirdi. Buseye bakıp tekrardan bana baktı.

"Yani uzun zamandan beri her gece tek başıma takılıyordum ve yalnızlıktan bıktım usandım artık. Bu geceyi de iki güzel bayanla geçirmek nasip oldu. O yüzden benim için anlamlı. Sizin için değil mi yoksa?"dediğinde Buseyle biraz bakıştık ve ikimizde aynı anda Burak'a dönerek;

"Değil."dediğimizde Burak elini kalbine götürerek kaşlarını küçük emrah gibi yapmaya çalıştı ama pek başarılı olamamıştı.

"Beni can evimden vurdunuz kızlar. Ne kadar kırıldığımı tahmin bile edemezsiniz."dediğinde sesimi sinirli tutmaya çalışarak konuştum.

"Burak!"dediğimde elini kalbinin üzerinden çekerek kaşlarını da düzeltti.

"İyi tamam be. Azıcık kedere bağlayalım dedik. Ona bile izin vermediniz."dediğinde garson, getirdiği pasta ve portakal sularını masaya bırakarak gitti. Üçümüzün de pastayı görünce resmen ağzımızın suları akmıştı.

"Burak, kardeşim seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?"dediğimde Burak sadece;

"Hı hı tabi tabi öyledir." diyerek pastaya bildiğiniz daldı. Pasta Burak'ın elindeki çatalda can çekişirken bizde pastaya yumulduk. Ah kesinlikle harikaydı. Fevkaledenin de fevkinde resmen.

Biz pastayı bir iki dakikada anca bitirirken Burak resmen hayvan gibi yemiş ve neredeyse otuz saniyede bitirmişti.

"Evet arkadaşlar hepiniz hoşgeldiniz. Bu gece size özel bir konuğumuz olacak ama ondan önce tabiki de kim geliyorrrr!"diye sahneye çıkan bir adam bağırdığında bütün müşteriler bir anda;

"Tunççç!"diye bağırdığında bir an kulaklarım çınladı.

"O zaman sahne senin Tunç!"diyince arkasındaki lacivert perde aralanarak dışarı çıkan kişiye hayretle baktım.

"Yok artık! Bizim edebiyatçı bir de şarkımı söylüyor? "Diyen Buseye omuzlarımı silkip bilmiyorum dedim. Edebiyatçının arkasına diğer enstürmanları çalan kişilerde çıkınca gitarını eline aldı. Son anda bizi fark edince ilk başta o da biraz şaşırsa da pek fazla belli etmeyerek bize baş selamı verdi. Burak ta aynı şekilde ona selam verince edebiyatçı işine geri döndü. Bir kaç dakika sonra kulaklarımı dolduran tanıdık melodiyle birlikte kafedeki kızlar çığlık atarken onların bu hallerine göz devirdim ve şarkıyı dinlemeye başladım.

SERSERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin