32.BÖLÜM

8.1K 305 37
                                    

Ben kendimden emin adımlarla hastaneden çıkarken benim arkamdan da Busenin geldiğini hissettim. Elini omuzuma atarak benim bu düşüncemi desteklediğinde başımı 32 diş sırıtarak Buseye döndüm.

"Kuzen var ya helal olsun sana. Ben o kadar sert çakamazdım şahsen."dediğinde sırtımı dikleştirip adımlarımı daha özenli atmaya dikkat ettim.

"Tabi kızım. Sen benim yumruklarımı hafife almışsın herhalde."dediğimde bana, beni kınayan bir bakış attı. Onun bu haline gülerek eski, rahat duruşuma geçtim.

"Ama var ya uzun bir süre kendine gelemedi. Hem senin ona söylediğin sözler hem de o sert yumruk onu bayağı bir afallattı. Bir yandan sana kızıyorum doğruyu söylemek gerekirse. Ben olsam bir de kasıklarına tekme atardım. O zaman anyayla konya'yı daha iyi anlardı beyefendi."dediğinde sesli bir kahkaha attım. Hastanenin bahçesinde bulunan ve bana garip bakışlar atan insanları boşvererek yoluma devam ettim. Şu anda fazlasıyla mutluydum ve bu mutluluğumu kimsenin bozmasına izin vermeyecektim. Ama her şeyden önce ilk işim Doruk'un benim değerimi anlamasıydı. Öyle oyunlar oynayıp ta bir anda karşına çıkmak kolaydı ama kırılan kalp yerine gelmezdi. Kimseye belli etmemeye çalışıyordum ama mutluluğunun yanında kalbimin ufak bir köşesine kıvrılmış olan bir acı vardı. Ben onun için ölümü bile göze almışken onun bana bu yaptıkları ağır geliyordu. Bu kadar basit bir özürle benden kurtulamazdı. Onu yerlerde sürüm sürüm süründürecektim. İşte o kadar.

"Kızlar!" bize seslenildiğini duyunca Buseyle ben refleks olarak arkaya baktık. Bize koşarak gelen Burak'ı görünce bir anda kaşlarım istemsizce çatıldı. Son bir kaç adımı da atıp yanımıza gelince nefes nefese kalmıştı. Dinlenmek için ellerini dizlerine koyarak nefesini düzenlemeye başladı. Nefesini düzene sokunca kafasını kaldırıp bize baktı.

"Ya lütfen beni de aranıza alın. O izbandutla beni yanlız bırakmayın. Yoksa harbiden benim bütün kemiklerimi kırıp birde üstüne komaya sokacak. Zaten yumruktan sonra iyice sinirlendi, saldıracak yer arıyor. Ocağınıza düştüm yani." deyince Buseyle ben kahkaha attık. Onun bu tavırları bana fazlasıyla samimi geliyordu.

"Tamam o zaman bizimle gel."diyince gözleri parladı. Galiba Doruk, ona yapacakları şeylerde fazlasıyla ciddiydi.

Üçümüz yolda yürürken otobüse binmeyi akıl edip yürümeyi bıraktık. En yakın otobüs durağına giderek kendimizi boş olan yerlere attık. Burak bizim bu halimize gülerken bir anda gülmeyi kesip bize baktı. Önce yüzünü buruşturdu, sonra da aklına bir şey gelmiş gibi kafasına vurup bir küfür savurdu.

"Hay aklımı sikeyim ben ya. Ya yemin ediyorum kendimi şu an gerizekalının en önde gideni ilan ediyorum."dediğinde Buseyle, ona anlamsız bakışlar attık.

"Kendini bilmen ne kadar güzel."diye lafı yapıştırdı Buse. Burak başını Buseye çevirerek ona öyle bir bakış attı ki bir an ben bile korktum yani.

"Senin seviyene inmeyeceğim."deyince Buse onun duyamayacağı bir şekilde kıkırdadı. Burak ayakta, bende Busenin yanında oturduğum için haliyle onu duymuştum. Buse çaktırmayarak bana yaklaştı ve fısıldadı.

"Söyleyecek sözüm yok demiyor da."diyince bende ona doğru fısıldadım.

"Belki de sana laf söylemeye kıyamıyordur."dedim ve Buseye yandan bir bakış attım. Yanakları hafifte olsa kızarmıştı ve ne yazık ki bunu benden gizleyemiyordu.

"Ne alakası var be! Görmüyor musun uyuzun teki."diyince ona bakmadan önüme bakmaya devam ettim.

"Tabi canım o yüzden yaptığı soğuk esprilere gülüyordun hayvan gibi."dedim ve devam ettim. "Yalnız sende az değilsin. Hadi hadi naz yapma da itiraf et."dediğime iyice kızarıp bozarırken onun bu halini memnuniyetle izledim. Daha sonra Burak'a döndüm.

SERSERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin