39. BÖLÜM

5.5K 179 77
                                    

Ardayı kaybedemezdim. O benim her şeyim olmuştu. Kimi zaman bir abi gibi korumuş, kimi zaman da bir kız arkadaştan bile daha yakın bir arkadaş olmuştu. Ve şimdi de beni seviyordu. Bunu kabul edemezdim. Bunu gerçekten kabul edemezdim.

Onlara görünmeden arkamı döndüm ve kapıya doğru ilerledim. Kapının yan tarafında duran portmanto dan sırt çantamı alarak kapıyı açtım ve kapıyı hızla çarparak dışarı çıktım. Şu an ikisi de umurumda değildi.

Asansöre binmek istediğimde en alt katta olduğunu gördüm. Onu beklemek fazla sıkıcı olacağından ve benim şu anki ruh halime bakılacak olursak eğer en iyisi merdivendi.

Hızlıca merdivenleri inerek kapıyı açtım ve dışarı çıkarak temiz havayı ciğerlerime çektim. Daha sonra bir anda gelen koşma isteğime engel olmayarak koşmaya başladım. Bir yandan dökülen gözyaşlarım görüşümü engellerken bir yandan da apartman kapısının açılıp kapandığını duydum. Arkama bakmadan koşmaya devam ederken arkamdan biri bana sarılınca ilk başta korksam da burnuma Doruğun kokusu gelince sakinleştim.

"Tamam. Tamam sakin ol. Ben yanındayım."kulağıma fısıldadığı sözlerden sonra kendimi bir boşlukta düşecekmiş gibi hissettim. Arkamı dönerek ona sarıldım ve gözyaşlarımı serbest bıraktım.

"Doruk onu kaybetmek istemiyorum."dedim hıçkırıklarım arasında. Doruk hiçbir şey söylemeden sadece sırtımı sıvazladı ve bana daha sıkı sarıldı.

Bir kaç dakika daha öyle durduktan sonra geri çekilerek gözyaşlarımı sildim.

"Daha iyi misin?"diyerek bana endişeyle bakan Doruğa küçük bir tebessüm ettim. O sırada Doruğun çalan telefonuyla beraber ikimizin bakışları da kot pantolonun cebine yöneldi.

"Alo?" diyerek bir kaç saniye karşı tarafı dinledi. Daha sonra bakışlarını bana çevirerek;

"Hayır hayır o iyi merak etme sadece camdan dışarı bakarken eski bir arkadaşını görmüş. O yüzden aceleyle evden çıkmış."diyerek Arda olduğunu tahmin ettiğim kişinin konuşmasını bekledi.

"Peki tamam."diyerek telefonu kapattı ve bana döndü.

"Senin onu kaybetmek istemediğini biliyorum. Bu yüzden Arda'ya senin bu durumu bildiğini söylemedim. "Dediğinde gözlerim yine dolmuştu. Ağlamamak için kendimle direnirken sonunda ben galip gelebilmiştim.

"Şimdi ne yapalım? Geri mi dönelim yoksa seni eve mi bırakayım?"diye soran Doruğa baktım. Bu şekilde gitmek Ardayı şüphelendirirdi. Hem ocakta yemekte vardı. En iyisi geri dönmekti.

"Geri dönelim."dediğimde Doruk elimden tutup beni yönlendirdi ve apartmana girdik. Ardanın evinin önüne gelince Doruk zile bastı ve açılan kapıyla beraber içeri girdik. Arda yüzümden bir şeyler anlamak istercesine bana bakarken kafamı kaldırıp ona hafifçe gülümsedim ve ocağın başına gidip haşlanmış olan tavuklara baktım. Kendimi işe verip kafamdakileri atmak için onlara bakmadan çorbayla ilgilendim.

Tavukları küçük parçalara bölerek çorbayı hazırlamaya başladım. Sonunda pişen çorbayı sıcak sıcak kaseye koyarak tepsiye koydum. Yanına su, kaşık, bir kaç dilim ekmek, limon ve peçete koyarak Ardanın yanına gittim. Tepsiyi kucağına bırakarak Doruğun yanına oturdum. Arda çorbaya bakıp gülümseyerek bir kaşık içti. Daha sonra bana dönerek;

"Sen mükemmel bir detaysın. Ellerine sağlık çok güzel olmuş. "Diyerek ikinci kaşığını da aldı. Gözlerim ona dalmış giderken onun söyledikleri bir bir kafamın içinde yankılanıyordu sanki. Ama ona nedense kızamıyordum. Nedenini bilmediğim bir şekilde ondan uzak kalmak istemiyordum. O hala benim için bir abi gibiydi. Hiç olmayan abim gibi şevkatini benden hiçbir zaman esirgememişti. Hep yanımda olmuştu.
Tabi artık neden sürekli etrafımda olduğunu anlamıştım. Ama ben bunu asla kabul edemezdim. O her zaman benim için abi olarak gördüğüm Ardaydı ve öyle de kalacaktı. Bundan daha ilerisi olamazdı. Ama bir tek şeyden emindim. Ne kadar ben onu abi olarak görsem de sözleri her zaman beynimin içinde yankılanacak ve bu da Ardayla arama mesafe koymama sebep olacaktı.

SERSERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin