33.BÖLÜM

7.8K 248 44
                                    

"Sevgilim olmadığın için bana hesap soramazsın ama yinede söyleyeyim. Batu denen piçin bir kaç kemiğini kırmaya gidiyorum." dediğinde direk elindeki kaskı aldım ve ona sinirli bir şekilde baktım.

"Üzgünüm ama ona hiçbir şey yapamazsın. Çünkü ben ona bir söz vermiştim ve şimdide sözümü tutuyorum. Sen buna karışamazsın."dediğimde elime aldığım kaskı kendine doğru çekti ve oda bana sinirli bir bakış attı.

"Üzgünüm ama sen bana karışamazsın. Çünkü artık sevgilim değilsin. Hem o sözün umurumda olduğunu mu sanıyorsun? Sana zarar veremeyeceğimi bildiğim için onun kemiklerini kırıyorum ya! Hem yarın seni bir yere götüremeyecek hem de uzun bir süre yanına yaklaşamayacak."dedi ve sinirle karışık bir ses tonuyla güldü. Onu nasıl durduracağımı bilmediğim için aklıma gelen ilk cümleyi söyledim. Belki canı yanacaktı ama bir şekilde onu durdurmalıydım. Yoksa Batu için gerçekten hiç iyi olmazdı.

"Belki bende onunla birlikte zaman geçirmek istiyorum. Ne biliyorsun?"diye sordum. Motoru çalıştırmak için anahtarı takarken bir an duraksadı ve bana sakin bakışlarla baktı.

"Şu anda yalan söylediğini ve senin Batudan nefret ettiğini ikimizde biliyoruz. Bence şansını çok zorlama."dediğinde uydurduğum yalana devam ettim.

"Neden yalan söyleyeyim ki? Sen benim hiçbir şeyimsin. Sana yalan borcumda yok. Hem Batuyla zaman geçirmek sandığın kadar kötü değil. Aksine fazlasıyla komik ve eğlenceli biri ve ben onun yanındayken sürekli gülümsüyorum."dediğimde çaktırmadan yüzümü kontrol ettim. Çarpılmış ta olabilirim yani güvenemiyorum. Doruk motorundan inip kendi etrafında gezinmeye ve konuşmaya başladı.

"Sakin ol Doruk. Şu anda sana yalan söylüyor. Seni kızdırmaya ve kandırmaya çalışıyor. Sakın onu dinleme. Ona asla kulak verme. Dinleme onu. Dinleme."diyerek etrafta volta attı. Benimle birlikte Burak ve Buse de, Doruk'a anlamsız bakışlar atıyordu.

Ben daha ne olduğunu anlamadan Doruk bana doğru yürümeye başladı. Onun bu halinden korkup bir kaç adım geri gitmeme rağmen Doruk bana yetişip kolumu kavradı ve yüzünü bana yaklaştırdı.

"Tamam. Yarın git ve onunla istediğin kadar eğlen. Ama eğlenirken de şunu sakın unutma. Ne olursa olsun yarını size zehir edeceğim. Aklından sakın çıkarma. Size zehir edeceğim."diyerek kolumu bıraktı ve motoruna atladı. Kaskını kafasına geçirip motora gaz verdi ve hızlı bir şekilde kafenin küçük otoparkından çıktı. Arkasında şaşkın bir ben kalınca söylediği cümlelere kafam takıldı. Acaba gerçekten bize zehir edermiydi yoksa blöf mü yapıyordu anlamış değildim.

"Dorukta gittiğine göre bende sizi evinize bırakayım kızlar. Hem hava yakında kararır hemde Eylülün dinlenmeye ihtiyacı var."dedi Burak. Buseyle onaylayıp Burak'ın arabasına yöneldik. Ben tam yine aynı planı uygulayacakken Buse hızlıca arka kapıyı açtı ve koltuğa kuruldu. Arabanın etrafından dolaşmak çok Zor geldiği için bende Burak'ın yanına oturdum. Oturduğum anda Burak hafifçe gaza bastı ve kısa mesafeli yolculuğumuz başlamış oldu.

Bir kaç dakikanın ardından araba durunca eve geldiğimizi anladım. Burak'a teşekkür edip arabadan indik ve evin kapısına doğru yürüdük. Buse cebinden evin anahtarını çıkarıp kapıyı açtı ve içeri girdik. Bizim girmemizle birlikte araba motoru tekrardan çalıştı ve motorun sesi iyice uzaklaştı.

"Ben üzerimi değiştirip hemen yatıcam. Zaten sabah ta erken kalkacağım için anca uykumu alırım herhalde." aslında saat çok erkendi ama uyku kendini bastırınca mecburen uyumak zorundaydım. Hem zaten uykuyu kim sevmez ki?

"Tamam canım. Benim uykum yok. Biraz televizyon izleyip öyle yatarım. İyi geceler sana."dedi ve salona doğru yöneldi. Bende merdivenleri ağır ağır çıktım ve nihayetinde odama vardım. Üzerime sarı renkteki şortlu pijama takımımı giyip kendimi direk yatağa attım ve uykunun kollarına teslim oldum.

SERSERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin