16.BÖLÜM

13.4K 525 51
                                    

Doruktan...

Koridora doğru ilerleyince yangın olduğunu farkettim ve hemen yangın alarmını çaldım. Büyük bir topluluğun kapıdan dışarı çıktığını görünce hemen Eylülün olduğu yere gittim ama barda kimse kalmamıştı. Büyük ihtimalle bizim çocuklar onuda dışarı çıkarmıştı. Dumanlar her yeri sarınca bende daha fazla dayanamadım ve hemen dışarı çıktım. Bizim çocukların yanında sadece Arda ve Eylülün bir arkadaşı vardı. Hemen bizimkilere yönelip;

"Burak Eylül nerede? Sizinle değil mi?"diye kükreyince bütün gözler bize döndü.

"Abi sen koridora gidince yenge de peşinden gitti. Biz seni onunla birlikte çıkıcaksınız diye bekliyorduk." deyince yüzüne bir yumruk attım. Burak yere düşerken ben hala Eylül'ü düşünüyordum. Benim küçük meleğim o alevlerin içinde mi kalmıştı?

Hemen alevlerin içine daldım. Yoğun duman nefes almamı zorlaştırırken direk koridora doğru yöneldim. Kapıya yanan bir tahta masa düşmüştü ve girişi kapatmıştı. Hemen tahta masanın üstünden atlayıp koridora girdim. Biraz yürüdükten sonra yerde hiç kıpırdamadan yatan Eylül'ü gördüm. Hemen yanına gidip onu kucağıma aldım ve tahta parçasını umursamadan geçtim. Hızla bar kapısından çıkarken bütün gözler bana döndü. Biz çıktıktan sonra Burak hemen ambulansı aradı.

"Eylül hadi bebeğim aç gözlerini. Bak ben buradayım. Hadi bitanem." o sırada ambulans geldi. Eylül ü sedyeye koyduklarını neredeyse bütün kalbimi benden söküp almışlardı. Bende Eylülün yanında ambulans a bindim. Ardanın ne zaman bindiğini görmesem de şuan tek önemli olan Eylül 'dü. Hemşire bize dönüp;

"Herhangi bir hastalığı var mıydı?" bunun cevabını bilmiyordum. Hemen Arda konuşmaya başladı;

"Evet kronik astımı vardı."hemşire hemen Eylüle oksijen maskesi taktı. Kısa bir süre sonra hastaneye vardık. Eylülü bir odaya soktular ama bizi içeri almadılar. Ben sinirden bir aşağı bir yukarı dönerken bizim çocuklar geldi. Yanlarında o siktiğimin Batusunu da getirmişlerdi.

Bir kaç saat sonra odadan bir doktor çıktı. Dudaklarından dökülecek cümleleri bekledim.

" Hastamız çok fazla dumana maruz kalmış. Ciğerleri çok fazla hasar almış. Bunun yanında kronik astımı da olması işimizi zorlaştırdı. Şu anda onu uyutuyoruz. Eğer 24 saat içinde uyanmazsa..."

"Uyanmazsa?" diye sorusunu tekrar ettiğimde devam etti.

"Üzgünüm ama hastayı kaybedebiliriz." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Ben hala cümleleri kafamda tartmaya çalışıyordum. Bacaklarım artık beni taşımaz olduğundan yere çöktüm. O sırada Eylül ün anne ve babası geldi. Arda ve o kız onları yatıştırmaya çalışıyordu.

Bir kaç saat sonra içeriye neredeyse bütün doktorlar girmeye başladı. Herkes camdan Eylül'e bakarken doktor bağırdı.

"Defibrilatörü getirin hemen!"Dedi ve bir hemşire şok cihazını getirdi.

Bir kaç deneme sonucunda Eylül hala uyanmamıştı. Ben ona daha yeni kavuşmuştum. Bu kadar erken ayrılmamalıydı yanımdan. Son kez denediklerinde kalp ritimlerini gösteren makinada düz çizgi iken inişli çıkışlı oldu. Derin bir nefes verirken herkes gibi bende rahatlamıştım. Bir kaç dakika sonra bir doktor odadan çıktı ve konuşmaya başladı.

"Hastamız az önce bir şok geçirdi ve kalbi durdu. Ama onu hayata döndürmeyi başardık. Şu anda durumu gayet iyi. Hayati teklikeyi atlattı. Bir kaç saate uyanır. Geçmiş olsun." dedi ve gitti. Herkes birbirine sarılırken ben neredeyse havalara uçacaktım. Kapı açılıp sedyede Eylülü odadan çıkarırken onu orda öylece yatarken görünce sanki biri kalbimi söküp benden almıştı. Bende hemen onun arkasından giderken Burak önüme geçti ve;

"Abi çok yorgunsun dinlenmen lazım."

"Olmaz burak. Eylül orda o haldeyken ben gidip uyuyamam."

"En azından bir şeyler ye." dedi ve bir şey dememe izin vermeden gitti. Birkaç dakika sonra bir tepside 12-15 tane tost ve çay,bir poşet dolusuda bisküvi ve çikolata almıştı. Kalabalık olduğumuz için herkese almıştı. Herkese tostlarını ve çaylarını verdikten sonra banada verdi. Bir kaç lokma yemiştim ama canım istemiyordu. Bende yemedim.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama odanın kapısı açılıp dışarı Eylül çıktı. Doktor yanına kimseyi sokmuyordu. Bizde bu yüzden giremedik. Herkes kapıya odaklandığında Eylül kafasını kaldırıp ilk önce bana sonra diğer herkese baktı.

"Neden burada bekliyorsunuz?" dedi hafif bir tebessümle. Burak koşarak doktoru bulmaya gitti. Eylülün sesi çok fazla kuru ve kısık çıkmıştı. Hemen onu tekrar yatağına götürdüm ve yatırdım.

"Artık uyumak istemiyorum Doruk." o sırada dışarıda olan anne ve babası geldi. Ben de hemen yanından ayrıldım. Daha iyi bir ortamda onlarla tanışmak istiyordum. Anne ve babası o gece Eylülün odasında kaldılar. Bende onu yanlız bırakmamak için dışarıdaki banklara doğru yürüdüm. Cebimden bir tane sigara çıkardım ve yaktım. Uzun zamandan beri içmediğim için başım neredeyse çatlayacaktı. Bir anda aklıma Eylülün kronik astımı olduğu için bir daha yanında sigara içmemeye dair kendime söz verdim. Bir daha onu kaybetmeyi göze alamazdım. Bu günden sonra onu ne olursa olsun koruyacağıma kendime söz verdim. Sigara mı bitirdikten sonra Eylülün odasına doğru yürüdüm. Babasının karakolda bir işi çıkmıştı ama annesi hala odasındaydı ama büyük ihtimalle uyuyordur diyerek kapıyı araladım ve içeriyi gözetlemeye başladım. Tam tahmin ettiğim gibi Eylül de,annesi de uyuyordu ama annesi koltukta uyuyordu. Hemen Eylülün yanına gittim ve yan tarafındaki tekli koltuğa oturdum. Benim emrim üzerine hastanede en donanımlı odayı ayarlatmıştım. İlk başta annesi ve babası şüphelense de bir şey demediler.

Orada oturup öylece Eylülü izledim. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama en sonunda konuşma gereği duydum. Uyuyordu ama bu benim daha çok işine gelirdi.

"Beni ne kadar korkuttuğundan haberin varmı? Her saniye seni düşünmeden edemedim. Bu kadar kısa bir süre içinde hayatıma girdin ve beni alt üst ettin. Senin aşkınla ölüp bittim ben." yanağımdan düşen bir damla gözyaşını hemen sildim. Daha fazla devam edemeyeceğini anlayınca ayağa kalktım ve;

"Şunu hiç unutma benim hiçbir şey ye ihtiyacım yok sadece sana ihtiyacım var." dedim. Dudaklarımı alnına bastırarak minik bir öpücük kondurdum.

"İyi geceler küçük meleğim..."

Selammmm. Arkadaşlar biliyorum geç geldi lütfen affedin beni. Bu aralar gerçekten çok yoğundum. Sınavlarım üst üste geldi ve bazı sınavlarımız tekrar oldu. Neyse lafı fazla uzatmıycam.

Bu arada merak ediyorum acaba okuyucuların hangi şehirden diye. ileriki zamanlarda belki bir görüşme ayarlayabilirim.

Lütfen yorumlarınıza hangi şehirlerde oturduğunuzu yazın.sizleri çoooook seviyorum iyi okumlar

SERSERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin