26.BÖLÜM

10K 375 45
                                    

Kulaklığımı takmış bir şekilde arabanın film kaplı siyah camından dışarıya bakıyordum. İşine,randevusuna yada toplantısına geç kalmış olarak koşuşturan insanlar, çocuklarının ellerinden tutmuş bir şekilde onları okula götüren anne ve babalar, üzerlerinde okul üniforması olan birkaç liseli sevgililer. Her şey ne kadarda kusursuz görünüyordu. Bir insanın dış görünüşünden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Hiç kimse aslında insanların içlerindeki dertlerini bilmiyordu. Mesela benim gibi...

Dışarıdan bir insan bana bakınca, hiçbir derdim yokmuş gibi görünüyordu ama hiç kimse benim o malum kişiden dolayı bir enkaz olduğumu anlayamazdı. Yüzümde ne kadar mutlu görünen bir maske olsa bile içim tamamen bir enkazdı. Dayanırım diyordum. Unuturum diyordum ama öyle olmuyordu işte. İçimde günden güne büyüyen sevgiyi bir anda atmak o kadar da kolay değildi.

Okula vardığımızda düşüncelerime kısa bir ara verip açılan kapıdan dışarı çıktım. Herkes kendi halinde bir şeyler yapıyordu. Hiçbirini takmadan Buseyle birlikte sınıfa çıktık. Sınıfta birkaç kişi dışında kimse yoktu. Berk Tuğçeyle uğraşıyordu ve duyduğum kadarıyla para istiyordu.

"Ya ver işte ben sana faiziyle geri öderim merak etme canım kardeşim."diyerek yalvaran Berk'e,ardından da onu dinlemekten sıkılmış olan Tuğçe ye baktım. Acıyorum bu kıza gerçekten.

"Orda burda yiyeceğine birazcık tutumlu olsaydın keşke canım kardeşim. Yok sana para mara. Kaybol şimdi. "Diyerek son lafı Tuğçe koydu. Berk bize baktıktan sonra bakışlarını bana çevirip gülümsedi ama bu normal bir gülüş değildi.

"Eylülcüm bakıyorum da her geçen gün daha fazla güzelleşiyorsun. Eğer sende istersen çıkışta bir şeyler yapalım mı? "Diye sorduğunda tek kaşımı kaldırarak alayla güldüm. Beni ne sanıyordu bu çocuk!

Cevap verme gereksinimi duymadan sırama oturdum. Bozulmuş olacak ki oda hiçbir şey demeden kendi sırasına geçti. Kendini bir şey sanan egoist insanın tekiydi işte.

Ardayı uzun zamandır ihmal ettiğimi hatırlayınca okula geldiğinde ilk işim onunla okul çıkışı bir şeyler planlamaktı. Hergün evde oturup salya sümük ağlamamalıydım. Sonuçta hayat devam ediyordu.

Kolumu dürten Tuğçeye baktığımda yüzünde çekingen bir ifade vardı. Hiçbir şey anlamayan ben ona ne oldu der gibi baktığımda;

"Bir şey söyleyeceğim ama kızma bana lütfen. "Kafamı sallayarak devam etmesini söyledim.

"Canını acıtmak istemiyorum biliyorsun sen benim en yakın arkadaşımsın. Senin iyiliğini istiyorum. Hani belki yani acaba Batuya bir şans tanısan? "Samimiyet ve içtenlik dolu bir konuşmanın ardından önüme döndüm.

"Bilmiyorum. Hem bence biz Batuyla olamayız. Batu bir zamanlar beni sevdiğini söylüyordu ama Doruktan sonra kimsenin sevgisine güvenim kalmadı. "

"Demekki duymamışsın. "Buse de bizim konuya dahil oldu ve ikimizde aynı anda;

"Neyi? "Dedik.

"Batu her gece buselerin evinde yani seninde evinin önünde sabahlıyormuş. Hiç dikkat etmedin mi gözleri artık kan çanağına döndü ve altları mosmor. Okulda bildiğin hayalet gibi dolaşıyor. "ağzım açık bir şekilde dinlerken içeriye Doruk ve Seda girdi. İkiside gülüyordu ve çok mutluydular.

Önüme döndüm ve düşündüm. Onun mutlu olmaya hakkı varsa eğer benimde vardı. Kesinlikle vardı. Hemen Tuğçeye dönerek;

"Tamam kabul ediyorum. En azından onunla önce bir konuşurum."Dediğimde Tuğçe kafasını salladı. Arda içeriye girince ona gülümseyerek baktım. Oda aynı gülümsemeyle yanıma geldi.

SERSERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin