30-Küçük kız

3.9K 247 5
                                    

Kafa sallayarak Spark ve Bella'ya baktım. Yavaşça onlara yaklaştım. İlk Bella'nın gözlerine baktım. Ardından Spark'a döndüm. Başımı sağa ve sola salladım. "Bunu senden beklemezdim!" Dedim ve hüzünlü bir şekilde gülümsedim. "Bunu bana yaptın ya! Hiçbir kelime bulamıyorum!" Dedim. Ardından onu ittirdim. "Seni sevmiştim!" Dedim ve hızla oradan uzaklaştım. Yine ağlıyordum, yine LANET OLSUN! Yağmur yağmaya başladı. Aniden bastırmaya başladı. Ben ise aval aval etrafıma bakıyordum.... Kayblomuştum! Islak saçlarımı karıştırdım. yanımdan geçen insanlara bakıyordum. Hızla tekrardan ormanın içine girdim. Sonuda bir mağara bulunca içeriye girdim. Duvara yaslandım. Salak! Beni kandırmıştı. Bir s*rtük için bırakmıştı beni. Islak kıyafetlerime baktım. Çoktan kan içmemiştim. Et de yememiştim. Tamam tamam! 2 gün önce! Ama bu çok uzun bir zaman! Bella gelmeseydi herşey daha iyi olacaktı. Pis Büyücü. O anda aklıma dank etti. "Büyücülerin dünyasına geçit değil, kapı vardır. Ve bu kapı sadece tüm büyücüler girince kapanır" biz çok salaktık! Bunun sözüne inanmıştık. Kafama vurdum. Yine aklıma Spark geldi. Bu sefer isyan eden gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Ben onu o ise beni çok severdi. Severdi.... Benim hayatım kendiliğinden yalan olduğu için buda öyleydi. "Kendini suçlamamılısın. Sonuçta senin suçun değil. Ve bence hayatın yalan değil" dedi tatlı ve ince bir ses. Hızla o tarafa döndüm. 8-9 yaşlarında şirin, sarı saçlı ve mavi gözlü bir kız karşımda duruyordu. Oda yağmura yakalanmıştı sanırım. Ağlamamak için tuttum kendimi. İçimde bir yumru oluştu "ağla, bağır çağır. Sana iyi gelecektir. Sonunda anlayacaksın ki içindeki sıkıntının gittiğini" dedi gülümseyerek. Yüzü aynı bir Meleğinkisini andırıyordu. Kıza hayran kalmıştım. Küçücük yaşında bile öğütleyici, aynı bir anne gibi yardım ediyordu insana. "Hadi. Yanındayım merk ettme" dedi yine gülümseyerek ve o tatlı sesini hiç bozmadan. Hızla kızın yanına yaklaşıp ona sarıldım ve ağlamaya başladım. Sanırım şaşırmıştı. Biraz durduktan sonra oda bana sarıldı. Sıkıca tutuyordu beni minicik elleri ile. Oda ağlamaya başlamıştı. Mağarada hıçkırık sesleri yankılanıyordu. "Teşekkürler" dedi. Sesi mağaranın dibine gidip geldi. Büyük bir sesizlik oluştu. "Asıl ben teşekkür ederim," dedim hüzünlü bir gülümseme ile. "Ben Moon. Ah ayrıca orada herşeyi sesli söylemiştin!" Dedi. Hala gülümsüyordu. Bunu nasıl başarıyordu? Bir insan durmadan nasıl gülümseyebilirdi? İmkansız birşey gibiydi! Ulaşılmaz şey. Mutluluk. Mutluluk için de ilk önce gülümseyebilmek gerekir. Ama ben bunun hiç bir tanesini başaramıyordum! Asla gülümseyemiyordum. Gülümsediğim anda birşey oluyordu. Sanki hayat mutluluğumu istemiyordu. Benim karanlığın dibinde olmamı istiyordu. Ben ise buna karşı çıkmaya çalışıyordum ki bunu başaramıyordum. Karanlığın dibinde kalmıştım. Mutluluğa erişemiyordum bir türlü... Nedeni karanlığa, mutsuzluğa zincirlenmiş olmam. Hayat beni Mutsuzluğa, karanlığa zincirleyen şeydi. O zinciri kırmak belki çok zor değildi. Ancak büyük bir riski vardı; Ölüm. Ölüm çünkü hayatı, seni oraya zincirleyen birşeyi senden koparırsan çoğu zaman Ölüm ile karşılaşırsın. Yeni hayata girebilirdin veya hemen hatanda ölürdün. Kader vardır birde bu oyunda. Kader hayatın koruyucusu gibi birşeydir. Veya tam tersi. Kaderin her gün tekrardan değişir. Ve tek bir hatanda bu oyunun galibi ölüm olur. Sen ve hayat, kader bir takımsınız. Ancak birbirinizle yine kavgalısınız sanki. Takımınla tam bir takım değilsin. Sadece takım olarak görülüyorsunuz. Ancak kader veya hayat size küsmüş bir durumda. Ki bu ölüm için artı 1 puan oluyor. Gelirsek bu oyun nasıl birşey? Satrança da benziyor. Tek hatanda yenilirsin ve çok düşünmen gerekir. Hayat da böyle değil mi? Ölüm ve hayat arasında kalıyorsun. Tek hareketinde hayat ile beraber kazınır veya ölüm kazanır. İşte hayatın yalan olduğu ortaya çıktı. Seni ölümle karşı karşıyayken bile desteklemiyor. Sadece sana azıcık bazen yardım ediyor. Tabi oyunun başka oyuncuları da vardır. Mesela ölümün oyuncuları; kaza, intihar vs. De giriyor. Bazen ise kader sizi satıp ölümle birlik oluyor. Hayat, yaşamın oyuncuları ise;
Zeka, kader vs. Sen ise bazen ölüme yaklaşıyorsun. Ancak Hayat sana korkusundan yardım etmiyor ve sen tek, ruhun ile beraber ölümün kıyısına, ucuna yaklaşıyorsun. Bu, bir katil olduğunu bildiğin halde kapısını çalıp, evine girmek gibi birşey. Çoğu zaman katil seni öldürüyor. Veya sen kaçıyorsun, en az ihtimal ise o seni bırakıyor. Hayat ise sadece senin onunla kapışmanı izliyor. Ama hayat seni kullanıyor. Çok adilce değil mi? Birde bize adaletten bahsedenler var. Hayatın kendisinde adalet yokken bunu biz nasıl başaralım? Kafamı salladım. Kıza yani Moon'a döndüm. "Fire... Senin evin nerde?" Diye sordum. Moon kafasını yere eğdi. Bir süre yere baktıktan sonra kafasını kaldırdı ve sulanmış, kıpkırmızı gözleri ile bana döndü. Hala gülümsüyordu. Yalandan bir gülümseme bile değildi. İçten gülümsüyordu kız. "Benim ailem yok ki!" Diyince kalbime kazık saplanırmış gibi oldu. Bu acıya rağmen hala hayata gülümsüyordu. İşte bunlar! Bu insanlar birer mucizeydi. "Özür dilerim." Dedim. Daha genişçe gülümsedi. Kaşlarını havaya kaldırdı. "Hayır, hayır. Önemli değil. Alıştım." Dedi. Sonlara doğru sesi biraz hüzünlü çıkmıştı. Biraz birbirimizle bakıştık. Yüzünü inceledim. Kusursuz bir kızdı. Mavi gözleri dünyaya neşe saçıyordu. Gülümsemesi. Ah! Erkek olsam bu kıza çoktan aşık olmuştum. Gülümsemesine bile aşık olunurdu. Öyle içten gülümsüyordu ki ne hissettiği hemen anlaşılıyordu... Gözlerini kıstı. Ardından hızla ban ayaklaştı. Biraz bekledi yine. Birden yanağımda sıcak, biraz ıslak bir şey hissedince durdum. Beni öpmüştü. Ve öptüğü yer sanki neşelenmişti. Kız bana utangaç bir şekilde bakıyordu. Bu sefer ben içtenlikle gülümseyerek ona sarıldım. Yanağına bir öpücük kondurdum. "Artık ailen, ben ve arkadaşlarım. Bizim ailemizin üyesisin..." Dedim. Gözlerini şaşkınlıkla açtı. Ardından kıkırdadı ve bana sarıldı. "Çok ama çok teşekkür ediyorum" dedi. Gözlerimi mağaranın çıkışına dikktim. Hala yağmur yağıyordu. "Bu gece burada yatacağız sanırım Moon" dedim. Kafa salladı. Benim yanıma uzandı. Ardından bana sıcak ve huzur dolu elleri ile sarıldı. Bende ona sarıdlım. ,
Varlığı, kendimi çok iyi hissettmeme neden oluyordu. İçten bir gülümseme ile kendimi uykuya teslim ettim.....
________
Nasıldı? Herkeze destekleriniz için teşekkür ediyorum. Yb yarına falan gelir :)

Melez kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin