Merhaba ilk şimdi bu bölüme başlamadan size birşey söyleyeceğim; Voteleriniz için çoook teşekkürler! Kitabıma bakanlarada sizleri seviyorum. Ve bu bölümü Benim gibi Atları seven Arkadaşlarım Doğa, DG45121223233434 ve Ada AdaGurel için yazıyorum. Ve sizleri seviyorum. Neyse bölüme başlıyorum.
------------
Yataktan fırlayarak kalktım. O-o rüya daki iğrenç yaratık çok kötüydü! Yavaşça yataktan kalktım. Zaten kalktığım anda Annem ve Babam yanıma fırlayarak geldi. "Kızım ne oldu?" diye sordu hemen babam "niye sordunuz ki?" "Çığlık attığını duyduk!" Dedi annem. Ne ben çığlık mı attmıştım? "Ben çığlık mı attım?" "İstersen bize herşeyi anlat" dedi annem tekrardan. Bende kafamı salayarak herşeyi anlatmaya başladım...
Sonunda anlattığımda annem ve babam düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. "Birşey mi biliyorsunuz?" Diye sordum. Annem bana bakarak "senin o anlattığın yaratık bir.... TENEBRİS DİABOLİ" dedi. Bende annemin yüzüne 'bu ne Amk?" Bakışları attım. Babam bana dönerek "Latincede Karanlık Şeytan demek oluyor ve yakında buraya gelecekler." "Peki ama o kılıç neyin nesi?" Diye sorunca babam tekrardan "o kılıcın adı UMBRA GLADİOS. Yani Gölge Kılıcı. Am asana etki etmiyormuş. Çünkü sen bir VMBRA HYBRİD'sin. Bunun anlamı yinelatincede Karanlık Gölge melezi oluyor. O kılıç ise sana ait!.." Dedi babam ve babamın sözünü annem tamamladı "kılıcın içinde senin gücünün yarısı var. O kılıcı geri alman gerekiyor! Ardından o kılıcı parçalayıp bir büyü yapman gerekiyor!" Dedi. "Ne zaman yapacağım bunu?" "Yarın" dedi babam. Ne nasıl yani yarın mıı? "Yarın mı?" "Evet? Sorun mu var?" Diye sordu tekrardan. "Ama o Tenebris şeyini nasıl yeneceğim?" "Gel sana o büyüyü öğreteyim" dedi annem "peki" dedim. Ve annem ile birlikte ayağı kalktım. "Benim sözlerimi iyi dinle" dedi. Ve o büyüüyü söylemeye başladı;
"fortem, quia morieris tu id tenebris ejus egredietur futurum. potestatem ejus omnis virtus voluntatis suae potentiae penes eum veniet et quaerens animam tuam erit anima quae sua venit impetro vestri vitae viriumque potens fulgur occident vos .. Tardius murmurationis succendit in're gonna succendam ignem morietur tardius vobis quia potens procellis" what the Fuck? Bune Amk! Ben bunu mu ezberlicem? Ahah güldürmeyin beni!
----------
Ölmem mi gerekiyor? Bilmiyorum! 3 saat boyunca şu büyü gibi şeyi ezberledim! Ve sonunda oldu. Biraz fışarı çıkmak için izin almıştım en son. Ve şu an şu ürkütücü ormandayım. Ama kendimi buraya ait hissediyorum- NİCK? Ben onu unuttum! Ama şimdi gidemem! Onu aklımdan çıkarmaya çalıştım. Ormandan değişik sesler geliyordu. Yavaşça derinlere giriyordum. Aman tanrım! Bu-bunlar Küçük Periler! Yavaşça periye yaklaştım. Ama benden korktu ve yükseğe çıktı "HEY DUR SANA BİRŞEY YAPMAYACAĞIM!" Dedim arkasından. Dediğim anda durdu. Ve bana yaklaştı minik elerini yanağıma koydu ve "sen bizlen konuşabiliyorsun yoksa sen Vmbra Hybrid misin?" "E-evet" "Ah! Bu bir mucize. Merhaba ben Sun" ben şu an bir peri ile konuşuyordum! Bu delilik! "Ben Loise" "ama senin.. Yoksa daha yeni mi anneni buldun?" "Evet" "arkadaşmıyız?" "Tabikide" "ımm peki. Ama benim gittmem gerekiyor daha güneş tozu toplamam gerek. Boşuna sun adını almadım ya!" "Görüşürüz!" Diye bağırdım arkasından. Ormana dah da girmeye başladım. Lanet olası yarasalar! Korkudan ölecektım. Biraz ilerledikten sonra karşıma bir şelale belirdi ama bu Su Kırmızıydı? Yavaşça suya eğildim. Elimi suya koyduğumda kalın bir se bana "Sen kimsin?" Dedi. Etrafıma baktım ama hiç bir kimseyi göremedim. "Yanına bak!" Dedi bu sefer ince bir ses. Yanıma bakınca ikitane taştan kafa ile karşılaştım. Ama bunlar çok güzeldi! Kadının gözleri maviydi adamın ise Yeşilin en parlak tonlarıydı. Onlara baktım ve "Merhaba!" Dedim. Kadın ban aince sevecen sesi ile "Merhaba" dedi. Adam bana baktı ve "Sen kimsin?" diye sordu "ben-ben Loise. Vmbra Hybrid'im" "İnanılmaz!" Dedi kadın "siz kimsiniz?" "Ben Andre" "ve bende Anabella" dedi kadın. "Ama siz neden taştansınız?" Kadın ban abaktı ve "Biz bu Şelalenin bekçisiyiz. Bu Şelale nin adı SANGUİNUM FALLS. Yani Kanlı şelale." Dedi. Ve devam etti "bu şelale her burada ölen insanın veya Doğa üstü varlığın kanından oluşur. Ve bu kandan içen kişinin 48 saatliğine özel güçleri olur ancak sadece biz izin verirsek. Kötü niyetlileri anlarız ve bu şelaleyi durdururuz. Birşekilde zamanı durdurmak gibi. Ve o kişi bunu eleyince sadece buz'a dokunurmuş gibi olur." "Ah teşekkürler. Sanırım ben gittsem iyi olur!" "Peki" dediler. Ve ben yürümeye devam ettim...
Tanrım! Bu-bu çok güzel. Ne mii? Karşımdaki at. Çok güzeldi (Multi deki at ;)) yavaşça yanına yaklaştım. Onu sevmeye başladım çok güzeldi. Ata binmeyi biliyordum. Nereden diye sorarsanız küçükken. Bir çiftlikte öğrenmiştim. Ben ve 2 tane arkadaşım daha. Onlar da İngilizdi. Çok sevşyordum onları. Kardeştiler. Onların da atları vardı Metro ve Niagara. Hatırlıyorum! Niagara Kızıl Şeytandı. Metro ise koca Oğlandı. Hep beraber üçümüz biner aramızda yarışmalar yapardık, neyse. Yavaşça atın sırtını eledim. Hiç ters tepki vermedi. Ama birden koca bir gürültü koptu ve ben ata hızla binip ormandan dörtnala uzklaştım. Çıkışa doğru gidiyordum. Sonunda çıkmıştım. Yavaşça eve gittim. İçeriye girince Spark bana 'Aman tanrım' bakışı attı. Ben umursamayıp içeriye girdim. Yavaşça attan indim. "Spark!" Ne var?" "Şey bu atı tutar mısın?" "Sen bu atın değerini biliyor musun?" "Hayır ama tut hemen geleceğim" "uff!" Dedi. Ve ben Melez hızımla Annemin yanına gittim. "Anne hemen aşağıya gel! Baba sende!" Dedim,. Ve beraber indik. Annem ata şok olmuşcasına bakarken "Benim olabilir mi?" Diye sordum. Babam "Evet" deyince sevinçten ona sarıldım. Ayrılınca annem "bu at ne kadar değerli biliyomusun?" "Hayır niye ki?" "Bu atın türünün adı TENEBRİS EQUUM STELLAS. Yani Karanlık Yıldızlar Atı. Ve biz bu türün yok olduğunu sanıyorduk." "Ah! Ama benim olabilir değil mi?" "tabi ama binmeyi biliyor musun?" "Tabikide." Dedim. Annem ve babam bana bakarak "İstersen bu atı Savaş lara da sokabiliriz" dedi babam "nasıl yani?" "Yani bazen Savaşlar oluyor hani o yaratıklar var ya onlara karşı. ve biz atlar ile yapıyoruz çoğu zaman" dedi tekradan babam. Biraz düşündüm. Aha! Aklıma süper bir fikir geldi. "Peki ama bir şart ile" "evet?" "Bende o savaş gurubuna katılacağım!" Babam ve annem birbirlerine baktı ve ardından "peki. Spark sen ona yardım et." "Tamam!" Dedi.ve atı bana vererak arkamdan gel bakışı attı. Bende onu takip ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez kız
VampireKendini tanıyor muydu ? O kim olduğunu biliyor muydu? Bilmiyordu ancak biliyormuş gibi hisediyordu. Sanki doğruları biliyormuş gibi, oysaki o hep yanlışları bilmişti!