"Bir güç, ancak bir güç melezleri öldürebilir..."
Andrew
Nick denen çocuğu hala bulamamıştım. Sadece, onu yakalamam gerekiyordu. Bu kadar zor olmamalıydı. Yürüyen kişiye bir bakış attım. Uzun süreli bir bakış.
Saklandığım ağacın arkasından fırlayarak Nick olduğunu düşündüğüm bu günün 50. Çocuğunun önüne atladım. Evet köyün yarısından fazlasını durdurup Nick olup olmadığını sormuştum."Dur tahmin edeyim adın Nick değil ve ben yine hayal kırıklığına ugrayacağım ve pes edeceğim."
Diye mırıldandım.
"Adım Nick ama aradığın Nick miyim bilemiyorum?"
Sırıtım. Ve vampir dişlerimi onun gözüne sokmak istercesine baktım. Kaşlarını kaldırıp gözlerini açtı.
"Bence de aradığın Nick benim."
Diye mırıldandı tekrar ve kolumu tutup ağacın arkasına çekti.
"Kimsin? Ne istiyorsun? Neden buradasın?"
"Biraz yavaş sıralayabilirdin... her şeyi anlatacağım."
"Peki adın ne?"
"Andrew."
"Memnun oldum Andrew. Bildiğin gibi, Nick..."
Gülümsedim.
"Evet. Bende memnun oldum."
"Dur aklıma gelmişken, beni nereden tanıyorsun?"
"Seni mi? Arkadaşımdan!"
"Arkadaşın."
"Fire..."
Gozleri büyüdü. Ağzını açtı ama konuşamadı.
"F-fire... ona ne oldu? Neden kayboldu?"
"Her şeyi anlatacağım... her şeyi.."
"T-tamam... eve gelmek ister misin? Hem diğerleri de duyar. "
Kafamı, evet, anlamında sallayarak coktan yürümeye başlayan Nick'i takip etmeye başladım.
Bir süre köyün içinden yürüdükten sonra büyük bir evin karşısında durdu. Kapıyı açtı. Içeriye girdim.
Ev güzeldi. Koyu renklerin arasında yeşillik de vardı. Salona yol aldığımızda bir kaç kız ve erkek ile karşi karşıya geldim. Demek ki bunlar Fire'ın arkadaşlarıydı...Fire
Yavaşça gözlerimi açtım. Yine anlamsız bir gün. Yavaştan neden hala var olduğumu düşünmeye başlıyorum. Ayağı kalktım. Andrew görünürlerde yoktu. Yaşadıklarım çok saçmaydı... belki de bu kadar yaşamam bile fazlaydı...
Havaya boş boş baktım. Hiçbirşeyim kalmamıştı. Mutlu günlerimden, iyi zamanlarımdan...
Gözümden akan sıvıyla yere oturdum. Gittikçe ağlamam artarken tekrar ayağı kalkıp ormanın içine doğru koştum. Koşabildiğim kadar. Ağlayarak. Bağırarak...Karşımdaki kitaba boş boş bakıyordum. Deli gibi koşarken ayağım takılmış yere uçmuştum. Takıldığım şey bir kitap olması daha da çok sinirimi bozmuştu. Fakat bir cadının kitabı olduğuna emindim. Elime aldım. Bir kaç saatir ağlamak beni yormuştu. Ayaği kalkıp geri yürümrye başladım. Andrew'in nerede olduğunu çok erak ediyordum. Adımlarımi hızlandırdım...
Ağaç evin altında, çimenlerin üzerinde oturup bir yandan kitabı inceliyor aynı zamanda hayatımdan nefret ediyor, neredeyse herşeyimi kaybettiğim için üzülüyordum. Eski sayfaları çevirdikçe sıkılmaya başlıyordum. Doğru düzgün bir şey yoktu. Sayfaları oflayarak hızlı bir şekilde çevirmeye başladım. Fakat bir anda elimdeki acı ile hızla sıçradım ve kitaba dehşetle baktım. Az önce fark etmeden dikenli sarmaşıklarla sarılı sayfayı sertçe tutmuştum, bu da elimin kanamasına sebep olmuştu. Fakat kanımla beraber sarmaşıklar yavaşca kayboldu. Sayfanın yazısı ortaya çıktı. Tahminimce pek bilinmesi istenilmeyen bir büyü idi. Yavaşca kitaba yaklaşıp açiklamasını okumaya başladım...
![](https://img.wattpad.com/cover/43523739-288-k392856.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez kız
VampireKendini tanıyor muydu ? O kim olduğunu biliyor muydu? Bilmiyordu ancak biliyormuş gibi hisediyordu. Sanki doğruları biliyormuş gibi, oysaki o hep yanlışları bilmişti!