Bölüm 1: Uyandırma Servisi

12.9K 467 458
                                    

"Off sabah sabah bu telaşın sebebi ne?"

Merdivenlerden bas bas bağırıp,şikayet eden Draco Malfoy'u dinleyen yoktu. Narcissa, oğlunun söylenmelerine gözlerini devirerek ev cinlerine emirler yağdırmaya devam etti. "Gelmesine bir saatten az kaldı. Odanın artık hazır olduğunu umuyorum."

Ev cinlerinden sıska olanı hızlıca başını salladı. Efendisini kızdırmaktan korkarak,titrek bir sesle:"Her şey hazır efendim." Narcissa memnun bir tavırla başını salladı. Bir başka ev cinine dönüp:"Bu akşam April'in en sevdiği yemeği ...." Aşağıda Narcissa kontrollerine devam ederken; bağırışları cevapsız kalan Draco sinirle küfretti. Odasına girdiğinde kapıyı olanca şiddetiyle kapatıp kendini yatağa bıraktı. Bir süre sonra aşağıdaki kargaşayı duymaz olmuştu.

Tam Narcissa konuşmasını bitirecekti ki; ansızın salonun ortasında bir cisimlenme oldu. Genç, güzel bir kız elindeki bavulu yere koyup Narcissa'ya doğru koştu. Cissy yüzünde eşsiz bir tebessümle kendisine doğru gelen kıza baktı. "Hoş geldin canım,erkencisin." April gülerek ona sarıldı. "Erken kalkan yol alır, Cissy.Bir muggle atasözü."

Cissy gözlerini devirerek:"Muggle atasözleri mi? Sakın Lucius'un yanında da bu şekilde konuşma." Derin bir nefes alıp devam etti. "Lucius'un en nefret ettiği şey.." April onu tamamladı. "..muggle'lar hakkında konuşmak."

Narcissa gülerek başını salladı. Sonra ciddileşerek uyarıcı bir ses tonuyla:"Bu arada küçük hanım buraya cisimlenerek geldiğine dikkat etmedim sanma! Daha on altı yaşındasın April, on yedi olmadan.."

April onun sözünü kesti. "Tamam biliyorum, biliyorum. Ama hatırlatırım ki babam Charles Draker olduğu sürece rahat rahat cisimlenebilirim. İlla on yedi olmam gerekmez." Narcissa tek kaşını kaldırıp, bu bilmiş kızı baştan aşağı süzdü. "Çok da alçakgönüllüyüz." April gülerek:"Bunu bana sen mi söylüyorsun Cissy."

Narcissa onun bu sözüyle duraksamadan edemedi. April onda bıraktığı etkiyi fark edince sevimli bir hal takınıp; "Huyum kurusun, cevap vermeden duramam. Beni mazur gör lütfen.." dedi. Narcissa iç çekmekle yetindi. April'in duyamayacağı bir sesle mırıldandı. "Draco iki, hoş geldin."

April çevresine kısa bir bakış atıp:"Oğlun yok muydu senin, o nerelerde?" Narcissa iç çekerek:"Hala uyuyor, tatilin tadını çıkarmakta kararlı." April yedi yaşından beri görmediği ama adını çok duyduğu delikanlıyı görmek için sabırsızlanıyordu. Heyecanla Cissy'ye dönüp:"Uyandırmaya gideyim mi?" diye sordu. Cissy gülerek:"Git bakalım, onu sadece sen kaldırabilirsin bu saatte."

April Violet Draker hızlıca merdivenlerden çıktı. Çok uzun bir zaman oluyordu bu malikaneye gelmeyeli. Ama hala çok iyi hatırlıyordu. Hafızasının çok kuvvetli olduğunu söylerdi annesi, haklıydı da. April'in hafızası şu ana kadar yaşadığı hiçbir şeyi unutmamıştı.

Aslında hafızasının en tuhaf yanı geleceğe dair de birçok bilgiyi barındırmasıydı. Kaç defa annesine,babasına "Geleceği görebiliyorum." demişti. Ama ona inanmamışlardı. Çünkü April'in söyledikleri hayal gücünden ibaret saçmalıklar gibi geliyordu kulağa.

Babası geleceği nasıl gördüğünü sorduğunda şu şekilde tanımlamıştı. "Kocaman bir bahçe de güller,menekşeler ve laleler görüyorum. Ama bahçeye giren birkaç adam onları koparıp bahçede hiç çiçek bırakmıyor. O adamlar gittikten sonra gelenler ise yepyeni fidanlar dikiyor bahçeye. Ve böylece bahçe gene eskisi gibi oluyor."

April hülyalı hülyalı çevresine bakınıp bunları anlattığında Charles suratını buruşturup sinirle söylenmişti. "Sen hala yatmadan önce Ozan Beedle'ın hikayelerini mi okuyorsun. O hikayeler bilinç altını fazlasıyla etkiliyor küçük hanım! Bir daha böyle saçmalıklar duymak istemiyorum senden!"

April inatla:"Ama doğru baba, söylediklerim kehanet!" Violet kızının uzun, simsiyah saçlarını okşamış, "Hayal gücü fazla geniş babası. Kurduğu hayaller kafasını karıştırıyor sadece, onları kehanet sanıyor." diyerek onları yatıştırmıştı.

April homurdanarak odasına çıkmış, bir daha annesi ve babasına kehanetler hakkında tek kelime etmemişti. Ama yakın arkadaşlarına hala geleceği görebiliyorum diye birkaç saçmalıktan söz etmeden duramıyordu. Kimse anlamıyordu, April gerçekten geleceği görüyor muydu, yoksa sadece kurduğu hayalleri mi anlatıyordu.

Lucius kahvaltı sofrasına oturduğunda Narcissa'ya da yemek salonuna girmişti. Lucius:"Draco daha kalkmadı mı?" diye sordu.

Narcissa sandalyesine yerleşirken kocasını cevapladı. "April onu uyandırmaya gitti."

Lucius homurdanarak:"Ne kadar kalacak o kız?"

Narcissa:"Tüm yazını bizimle geçirecek. Charles ve Violet bu yaz İtalya'da olmayacaklarmış, kızlarını da bize bırakmalarını önerdim. Sevinçle kabul ettiler."

Lucius kahvesinden bir yudum aldı. Bu fikirden hoşlanmadığını belli eden bir tonda:"Ne gerek vardı onu davet etmeye, o aileden hoşlanmadığımı biliyorsun. Draker'lar bizden değil, onlarla yakınlık kurmamız Lordun hoşuna gitmeyecek."

Narcissa gözlerini devirdi. "Ölüm yiyen ya da değil, onlar benim çocukluk arkadaşım Lucius."

Lucius homurdandı. "Ne kadar gereksiz insan müsveddesi varsa hepsi senin arkadaşın zaten."

Draco'nun odasını bulmakta zorlanmayan April, odanın kapısını hafifçe araladığında yakışıklı genci horul horul uyurken buldu. Sıcak havanın boğuculuğuna dayanamayan Draco pencereyi sonuna kadar açmış, bununla da yetinmeyip sadece şortu ile uyumayı tercih etmişti.

April odaya parmak uçlarına basarak girdi. Draco'nun odası umduğundan daha düzenliydi. Fazlasıyla lüks ve modern odanın bir Malfoy'a ait olduğunu anlamak için bakmak yeterliydi. April hem bunları düşünerek odayı inceliyor, hem de Draco'nun yatağına doğru yavaş adımlarla ilerliyordu.

Yatağın baş ucuna geldiğinde bir süre ne yapacağını bilemeden Draco'ya bakakaldı. Çok yakışıklıydı, bu dünya çapında kanıtlanabilecek bir gerçekti. Sarı saçları dağılmış gözlerinin üzerine düşmüştü. İçinden onları çekmek, bu yakışıklı çehreyi daha iyi görebilmek geçti. Tereddütlüydü ama yapmayı çok istiyordu. İçinde tuhaf bir his bunu yapmayı arzuluyordu adeta. Sonuçlarını düşünmeden sadece dokunmak...

Heyecandan kalbinin çarpıntısı hızlandı. Derin bir nefes alıp elini Draco'nun saçlarına uzattı. "Yapabilirsin, uyuyor.. Sadece dokunacaksın ne var bunda..." diye hafifçe mırıldandı. Sarı ipek saçlardan başka bir şey düşünemez olmuştu artık...

Tam onun saçına dokunmuştu ki güçlü bir el bileğinden kavradı. April ne olduğunu şaşırmış, ne yapacağını bilemezken Draco gri-mavimsi gözlerini karşısındaki yabancıya dikmişti...


Draco'nun MeleğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin