Gelecek Postası haberi manşetten vermişti;
"Saldırının yankıları sürerken, alınan son bilgilere göre; Tehlikeli Yaratıkların Yönetimi Komitesi'nde görevli olan, Lucius Malfoy dün gece tutuklandı!!!"
LUCİUS MALFOY TUTUKLANDI!!!
"İsviçre'deki yoldaşlıktan gelen Charles Draker ve diğer görevliler; 27 Ağustos Çarşamba akşamı (dün) Malfoy Malikanesi'ne baskın yaptı. Ve Lucius Malfoy'a söz hakkı tanımadan; onu ölüm yiyenlikle suçlayarak tutukladılar!"
ELLERİNDE KANIT VARMIŞ!!!
"Charles Draker; meslektaşlarımızın sordukları sorulara karşılık olarak; "Uzun süredir onu takip ediyorduk, elimize kanıtlar geçince de soluğu Londra'da aldık." diye yanıt verdi.
BÜYÜK YANGINDA DA GÖREV ALMIŞ!!!
"25 Ağustos akşamı meydana gelen, büyük saldırıda da ölüm yiyen olarak, görev aldığına dair; söylentiler dolaşıyor. Bazı görgü tanıklarının söylediğine göre; Lucius Malfoy maskesini çıkarmış ve yanan bir binaya doğru koşmuş. Şimdilik ellerinde bir kanıt olup olmadığı; bilinmese de Charles Draker, bu konu üzerinde de Londra'daki yoldaşlıkla, beraber çalıştıklarını söyledi. Londra'daki yoldaşlıktan Alastor Moody ise sonuçtan oldukça memnun görünüyordu. Lucius Malfoy'un tutuklanmasını uzun zamandır beklediğini vurgulayarak; Charles Draker ile tokalaşarak, basına poz verdi."
OĞLU SALDIRIDA ALEVLER ARASINDA KALMIŞTI!!!
"Lucius Malfoy'un oğlu Draco Malfoy, saldırı günü ölümden dönmüştü. Saldırı da Lucius Malfoy'un da görev aldığı düşünülürse; oldukça ironik bir durum."
MALFOY'LAR BAKANLIKTA
"Lucius Malfoy tutuklandıktan sonra; Bakanlığa götürüldü. Eşi Narcissa Malfoy ve oğlu Draco Malfoy'un da şuan orada olduğu ve kararın çıkmasını bekledikleri öğrenildi."
28 Ağustos Perşembe, Saat: 4:30
Dün geceden beri Bakanlıktayız. Lucius Malfoy hakkında karar çıkmasını bekliyoruz. Annem yanımda oturmuş, sessizce kahvesini yudumluyor, bense tam karşımda oturan Draco'ya bakıp duruyorum. Herhangi bir göz teması kurmayı bekledim; ama şimdilik yüzüme baktığı yok, içim daralmaya başladı! Sanki bu durumun suçlusu benmişim gibi davranıyor!!! Ve esas sorun, ben hala tam olarak; neler olduğunu anlamış değilim!!! Babam ve birkaç adam, Lucius'u bir odaya aldılar. Kapı açılıp kapanıyor ve bir sürü kişi girip çıkıyor; ama şimdilik bize söylenen bir şey yok. Narcissa telaşla kapıya bakıp, ağlamaktan kızarmış gözlerini ovalıyor.Arada annemle bana dönüp, hıçkırarak bağırıyor. "Bunu neden yaptınız!!! Ne istediniz ailemden!!! Sen benim dostumdun Violet, dostum!!!" "...Lucius'un başına geleceklerden, siz sorumlusunuz!!!" "...Asla affetmeyeceğim sizi!!!"
Annem ifadesizce ona bakarak; karşılık verdi bu sözlere, sadece bir kez, ağzını açtı. "Ben görevimi yaptım." diye mırıldandı. Bu söz Narcissa'yı daha da kızdırdı. "Görevin, dostlarına ihanet etmek mi ha!!!"
Annem sessizce başını çevirince, Narcissa yine hıçkırıklara boğuldu. Böyle yarım saat geçmişti ki, uykusuzluktan kızarmış gözlerimi ovaladım ve anneme döndüm. Artık bir açıklama yapmasının zamanı gelmişti! Cissy'yi ustalıkla geri püskürtebilirdi; ama beni asla!!!
"Bana ne zaman bir açıklama yapacaksın?"
"Babanın işi bittikten sonra. İkimiz birlikte yapacağız tatlım." diye kestirip attı annem. Bu hareketi beni daha da sinirlendirmişti. Öfkeyle tısladım. "Babamın işini falan bekleyemem!!! Şimdi, anne şimdi!!!" Annem donuk gözleriyle bana baktı. Elimden geldiğince, kararlı durmaya çalışıyordum.
Sonunda derin bir iç çekip, "Pekala. Ama yalnız konuşacağız. Benimle gel." Ayağa kalktı ve kalabalık koridorda yürümeye başladı. Ben de peşinden ilerlemek için, ayağa kalktığımda Draco'nun bize baktığını gördüm. Yüzümü ona çevirdiğimde, kafasını tekrar önüne eğdi.
Benimle göz göze gelmemeye çalışması sinirime dokunmuştu, bu yüzden hışımla koridorda ilerledim. Ve bir daha da onun tarafına hiç bakmadım.
Kate çalan kapıya, ev cininden önce yetişmişti. Kapıyı açar açmaz da Blaise'nin telaşlı sesi yankılandı büyük holde. "Mektubunu alır almaz geldim! Ne oldu???" Kate ile salona doğru yürürlerken, genç kızın yüzü yorgunluktan çökmüş vaziyetteydi. "Lucius'u tutukladılar işte. Dün geceden beri Bakanlıktalar, bir haber yok daha."
"Kim, niye tutukladı ki???" Blaise oldukça şaşkın görünüyordu. Genç kız derin bir iç geçirdi. "Niye tutuklanmış olabilir, tabi ki ölüm yiyen olduğu için!!! Bazı kanıtlar bulmuş yoldaşlık."
Genç adam bembeyaz kesildi. "Eğer kanıt buldularsa, Lucius'u harcayacaklar demektir. Draco çok kötü olmalı."
Kate sessizce başını salladı. "Bakanlığa giderlerken, ölü gibiydi." Blaise sessizleşirken, genç kız hafifçe dudağını ısırdı. "Devamı var Blaise." Genç adam kaşlarını çatarken; Kate devam etti. "Lucius Malfoy'u tutuklayan, April'in babası, Charles Draker. Meğer İsviçre'deki yoldaşlığa çalışıyorlarmış karısıyla."
"Neeee!!!!????" Blaise şaşkınlıkla ayağa fırladı. "April'in babası mı??? İyi de karısı ile Narcissa ahbaptı? April bu evde bir ay kaldı, bu evin yemeğini yedi. Lucius onun hayatını kurtardı!!! Nasıl Draco'lara ihanet eder?" Öfkeyle tısladı. "Bu kızın sakladığı daha ne var???"
"April'in haberi olduğunu sanmıyorum. O da oldukça şaşkındı."
"Nasıl haberi olmaz? Annesi ile babasının mesleğini bilmeyen yoktur." dedi Blaise kuşkucu bir ses tonuyla.
Kate ısrarla: "Ailesi saklamıştır belki, ayrıca biliyorsun ki; Narcissa'nın da haberi yoktu. Yakın arkadaşının yoldaşlıktan olduğunu yeni öğrendi!"
"Yani demek istiyorsun ki; April'in anne ve babası bunu herkesten sakladı, kızları da dahil." Kate başını sallarken, Blaise düşüncelere dalmıştı. Sonunda kaşlarını çatarak;
"E madem bunu saklıyorlardı; ne diye Lucius'u tutuklamaya gelip, bu sırrı ifşa ettiler?"
"Belki, artık zamanın geldiğini düşündüler. Savaşa girdik bile Blaise, artık herkes tarafını ilan ediyor. Daker'lar da dün gece Lucius'u tutuklayarak taraflarını belli ettiler." diye açıkladı genç kız.
Genç adam sonunda tatmin olmuş gibiydi. "Şimdi Narcissa ve Draco ne yapacaklar?"
Kate acıyla yüzünü buruşturdu. "Onlar için, artık zorlu bir dönem başlıyor. Yoldaşlık, ölüm yiyenler, basın, halk. Hepsi üstlerine, üstlerine gelecek."
Genç adam sessizce başını salladı. İkisi de bir müddet konuşmadılar, ta ki Blaise suskunluğunu bozana kadar.
"Şimdi April'le Draco'nun da arası bu olaydan dolayı açılacaktır." Kate'in tepkisini ölçmek istercesine, gözlerini genç kıza dikti. Kate ise onun beklentisini boşa çıkararak, omuz silkmekle yetindi. "Sanmıyorum. Bence bunu da atlatırlar. Zaten April'in bir şeyden haberi yoktu, Draco'yu üzecek bir şey yapmadı o."
Genç adam onun bu cevabına kaşlarını çatarak karşılık verdi. "Bakıyorum da, artık April'e kötü bir söz söylemiyorsun."
Kate öfkeyle;
"Neden kötü bir söz edeyim ki, durduk yere!!!"
"Ne bileyim. Eskiden Draco'yu hak etmediğini falan söylerdin ya."
Kate hızlıca yanıt verdi.
"Öyle söylerdim; çünkü eskiden April'in sevgisine inanmıyordum; ama o saldırı gününde yanıldığımı anladım. Bundan sonra, ikisi hakkında da bir söz söylememin anlamı yok."
"Hım..." dedi ve derin bir nefes alıp devam etti. "Peki Draco'ya hislerin? Onların artık bir önemi yok mu?"
Kate sinirli bir tavırla karşılık verdi. "Bu konu, niye seni bu kadar ilgilendiriyor?"
Blaise telaşla:"Sadece meraktan soruyorum o kadar!"
Genç kız hışımla cevap verdi. "Merak iyi bir şey değildir, benim hislerim seni ilgilendirmez." Blaise sessizleşirken, Kate de düşüncelere dalmıştı. Bunca zamandır, içinde büyüttüğü sevgiyi; düşündü. Karşılıksız bekleyişi. Artık hiçbir anlam, ifade etmiyordu onun için. Bunu fark edince kaşlarını çattı. Nasıl yani, artık Draco'ya olan sevgisi mühim değil miydi??? Belki de aradan o kadar zaman geçmişti, o kadar çok olay yaşanmıştı ki...Tüm bunlar ona kabullenmeyi öğretmişti. Draco ile olamayacağını kabullenmeyi... Onun kendisine asla o gözle bakmayacağını kabullenmeyi...
April onu gerçekten seviyordu, onu mutlu edebilirdi. Bunca zaman boyunca; onun aşkına inanmadığı için, kendini kötü hissetti. En yakın zamanda April'le konuşmalıydı!
Ve kendine de yeni bir yol çizmesi gerekiyordu. Beklemek; ona hiçbir şey kazandırmamıştı. Sevgisine bir karşılık bulamamıştı. O zaman yapılacak en iyi şey baştan başlamaktı. En baştan. Sonunda bir gün mutlu olacaktı, kendisini gerçekten seven biriyle.
"Kaç gündür yok ortada!!! Nerde bu kız???" Bayan Weasley sabahın köründe, tüm Kovuk ahalisini ayağa kaldırmış ve karşısına dizmişti. Konu da April'di. Arthur gergin bir tavırla; kanepede uzanmış olan Hermione'ye döndü. Daha yeni taburcu olduğu için, genç kız yatakta istirahat ediyordu. "En son hastanede mi gördünüz yani?"
Hermione başını sallarken, genç kızın yanı başındaki Ron söze girdi. "Malfoy'a bakmaya gitmişti. Bence hala onlarladır." Biraz ötede duran Ginny ise gücenmişti. "Bir haber vermesi lazımdı. Sonuçta ailesi, onu bize emanet etti." Hermione de başını salladı. "Kesinlikle katılıyorum. Böyle habersiz bırakması çok yanlış."
Harry ise düşünceliydi. "Acaba başına bir iş geldi de, haber mi veremiyor!!!" Bu düşünce Kovuk'u daha da korkuttu. Bayan Weasley alnındaki bezi daha da bastırarak;
"Annesiyle babasına ne diyeceğiz biz!!! O kız, bize emanetti Arthur!!!"
Bay Weasley sıkıntıyla;
"Olmadı, ben bugün Lucius Malfoy'la görüşürüm, April'i sorarım."
Bill sinirle:"O adamla konuşamazsın baba!!! Gene senin canını sıkmaktan başka hiçbir halta yaramaz o."
Fred ve George da Lucius hakkında ileri geri konuşurken, Hermione kaşlarını çattı. "Acaba Malfoy Malikanesi'ne mektup mu yollasak?"
Ron başını salladı. "Mantıklı."
"O zaman hemen yazalım." diye atıldı Ginny. Hiçbir şeyden haberi olmayan Kovuk ahalisi, mektup fikrinde karar kılarken, camlarına tüneyen bir baykuşun ötüşüyle dikkatleri dağıldı. "Kimden gelmiş Bill?"
Genç adam hızlıca zarfa bakış atarken;
"April'in ailesinden gelmiş."
Molly telaşla bağırdı. "Kızlarını soruyorlar, kızlarını soruyorlar. Ama bizde kız yok!"
Arthur mektubu eline alırken, karısına döndü. "Sakin ol Molly, bakalım ne yazmışlar."
"Sevgili Bay ve Bayan Weasley;
Size bu mektubu yazarken, Londra'ya gelmek üzere hazırlanıyoruz. İki gün içinde orada olacağız ve kızımız April'i sizden almaya geleceğiz. Onu misafir ettiğiniz için, hepinize içtenlikle teşekkür ederiz. Kendinize çok iyi bakın. Ve İtalya'ya yolunuz düşerse, mutlaka bekliyoruz. Tekrar görüşmek üzere.
Charles&Violet Draker."
Bill mektubun yazılış tarihine bir bakış attı. "İki gün içinde dediklerine göre, gelmiş olmalılar. Belki de April onlarladır."
Hermione kaşlarını çattı. "İyi de, neden bizi habersiz bırakıyor?"
Molly sinirlenmeye başlamıştı. "Annesiyle babası geldi mi, gelmedi mi bilmiyoruz. April'in nerde olduğundan da bihaberiz. Ne biçim iş bu???"
Arthur iç geçirdi. "Lütfen sakin ol Molly, eminim her şeyin bir açıklaması vardır."
Fleur burun kıvırdı. "Oldukça sorumsuz bir hareket bu yaptıkları."
Ginny omuz silkerek, son noktayı koydu bu konuşmaya. "Bir haber gelene kadar, beklemekten başka çaremiz yok. Ve bence telaşlanacak bir durum da yok."
Harry başını salladı. "April'in iyi olduğuna eminim." Diğerleri de sessizce başlarını salladı.
İyi değilim. Hem de hiç iyi değilim.
Annemin peşinden ilerlerken, ayaklarımın beni taşıyamadığını düşünmeye başladım. Düşüp bayılmam an meselesi. Sıkkın bir tavırla anneme döndüm. Acaba bana neler söyleyecek, sakladığını haklı çıkarmak için; ne bahaneler türetecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco'nun Meleği
FanfictionDraco Malfoy. On dokuz yıl sonra, eşi ve oğluyla Hogwarts Tren Garı'nda; Harry'lerin yanından geçip gittiğinde çoğu kişinin aklında şu soru belirir: Draco Malfoy kiminle evlenmiştir? Severek, isteyerek mi evlenmiştir; yoksa safkan ailesinin uygun g...