Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama sis o kadar yoğundu ki, hiçbir şey görünmüyordu. Nefesimin kesildiğini hissetmiştim hissetmesine; ama avazım çıktığı kadar bağırdım.
"Draco!"
Ses yok, sadece alevlerin çatırtısı duyuluyor. Korkuyla ilerlemeye devam ettim. Dumanlar daha da yayıldı, kesik kesik öksürüyorum. Alevler derimi yakıyor, sıcak dayanılmaz. Aklıma bile gelmezdi, böyle bir yerde olacağım. Ölümün bir nefes ötemde olacağını hiç tahmin edemezdim. İnsan her an ne olacağını anlayamıyor işte, bu sabaha ne umutlarla başlamıştım halbuki...
Önüme düşen tahta parçasıyla geriye sıçradım, bina yıkılmak üzereydi! Vicdanımın sesini duymak için, gözlerimi kapadım, belki o bana yardım edebilirdi! Nasıl kurtulacağımızı görebilirdi!!!
Ama onun sesini bile duyamıyorum...
Ne olduğunu anlamamışsınızdır, nasıl anlatabilirim ki? Şuan yanan bir binadayım, çevremi alevler sarmış... Sokaktan gelen çığlıklar kulağımda uğulduyor. Ne arıyorum peki burada? Neden bu binadayım? Çünkü o burada! İçerde bir yerde. Draco, benim biricik sevgilim, bu yangının ortasında ölümle pençeleşiyor!
Ve ben onu bulmalıyım! Onu kurtarmalıyım!
Nefesimin kesildiğini, duman yüzünden bir şey göremediğimin farkında bir halde; hızlıca önemdeki tahta basamaklara tırmandım ve bir adım atmamla basamağın içe çökmesi bir oldu. Sıkışan ayağımı kurtarmaya çalışırken, daha fazla kendini tutamayan gözyaşlarım akmaya başladı. Hıçkırarak haykırdım.
"Draco , nerdesin!!!"
Ses yok....
İkimizde alevlerin içinde yanıyoruz. Bu kez bitti, tamamıyla bitti. Çünkü pes etmek üzereyim, ölüyorum. Hem de yana yana.25 Ağustos, Pazartesi Sabahı Saat:9:30
"Dün Dumbledore'la mı karşılaştın yani???"
Hermione'nin hayret ve merak dolu sesiyle, April gülümsedi. Üstündeki geceliği çıkarırken, hızlıca cevap verdi.
"Evet! Marcus salağını dövmeye gitmiştim; ama karşıma Profesör çıktı."
Ginny heyecanla yatağın ucuna tünedi.
"Eee ne konuştunuz?"
Hermione de Ginny'nin yanına kıvrılınca, April hevesle başladı anlatmaya. "Bana ne olursa olsun doğru olanı yapmamı söyledi, mutlaka yardım etmemi."
Ginny kaşlarını çattı. "Kime yardım etmen gerekiyor ki?"
April dudağını ısırarak;
"Savaş konusunda filan, size yardım etmemi öğütledi." Yalan söylemekten nefret ediyordu; hele de dostlarına.
Hermione hafifçe gülümsedi. "Zaten yardım ediyorsun tatlım, onun için tavsiye almana gerek yok."
Ginny gülerek, April'i sıkıca sardı.
"Yanımızda olman, bize en büyük destek!"
Hermione de ikisini sararken, April umutla gülümsedi. "Dumbledore da aynısı söyledi. Yanında olmak; en büyük yardımmış."
Vicdanı bu tatlı manzaraya bakarak, "Sonunda biraz umut ve mutluluk.""Bir fincan daha çay alır mısın?" Snape'in sert sesiyle, düşüncelerinden sıyrıldı genç adam. Hafifçe başını sallayıp; "Lütfen."
Severus homurdandı. "O zaman kaldır kıçını ve git çay koy kendine. Gitmişken bana da getir."
Draco gözlerini devirerek, masadan kalktı. Mutfaktan elinde fincanlarla dönerken, konuşmaya başladı.
"Misafirperverliğiniz için teşekkür ederim Profesör. Ama artık gitme zamanım geldi."
Fincanları masaya bıraktı ve sandalyesine yerleşti. Başını kaldırdığında, simsiyah gözlerle karşılaştı. Severus dalgın bir tavırla, önündeki kaseden bir şeker aldı ve çayına katıp, karıştırmaya başladı. Bir süre çay kaşığının sesinden başka ses duyulmaz olmuştu ki, Snape cevap verdi. "Gitme konusunu açmışken. Benim sana söylemem gereken bir şey var Draco."
Genç adam kaşlarını çattı. "Nedir efendim?"
Severus derin bir nefes alıp, elindeki çay kaşığını masaya bıraktı. "Bugün, öğle saatlerinde çok önemli bir saldırı gerçekleşecek Draco."
"Evet..." dedi kısık bir sesle,
"Ve...Bu saldırıya senin de katılmanı uygun gördük. Ölüm yiyenliğe çabuk adapte olabilmen için, iyi bir fırsat olduğunu düşünüyoruz."
Draco bir süre cevap vermeden sadece tabağına baktı sonra sert bir sesle, "Sen ve kim, bunu uygun gördü acaba?"
Severus sandalyesine iyice yerleşti. "Baban, Bella ve en önemlisi Lord."
Lanet olası Lord gene mi Draco'nun hayatına müdahale ediyordu yani! Gene mi onun kaderiyle oynuyordu!!!
"Gitmek istemiyorum. Henüz hazır değilim." diyerek omuz silkti genç adam. Severus böyle bir tepki beklemiyor olmalıydı ki, yüz kasları hafifçe seğirdi. "Lord'un uygun gördüğünü söyledim, o küçük beyin hücrelerin tam olarak algılayamadı galiba." Sesinde gizli bir öfke seziliyordu sezilmesine; ama Draco'nun canına tak etmişti artık! Ailesinin, Lord'un daha fazla hayatına müdahale etmesine izin vermeyecekti!
"Çok iyi algıladım Profesör, bundan emin olun! Ama ben de dedim ki, henüz hazır değilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco'nun Meleği
أدب الهواةDraco Malfoy. On dokuz yıl sonra, eşi ve oğluyla Hogwarts Tren Garı'nda; Harry'lerin yanından geçip gittiğinde çoğu kişinin aklında şu soru belirir: Draco Malfoy kiminle evlenmiştir? Severek, isteyerek mi evlenmiştir; yoksa safkan ailesinin uygun g...