Gözlerin gözlerime değince,
Felâketim olurdu ağlardım...
Beni sevmiyordun bilirdim.
Bir sevdiğin vardı duyardım,
Hayırsızın biriydi fikrimce;
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım..
Felâketim olurdu ağlardım.
(Marcus'un ağzından)"İçindeki o küçük çocuk için yapıyorum bütün bunları, onu anlayabilmek ve hissedebilmek için. Çünkü ben senin sakladığın masumiyetini seviyorum."
Kate Randall***
(20 Ağustos , Çarşamba Sabahı)
Gene ve gene uyuyamadım! Kaç gecedir sabahlıyorum, gözüme bir damla uyku girmiyor.Önce şu kehanet, şimdi de...Aaah hala inanamıyorum, Marcus hangi akla hizmet buraya gelmiş!!! Otursaymış ya İsviçre'sinde..Gereksiz gereksiz işler kardeşim...Vicdanımın sinirli sesi duyuldu. "Hep senin yüzünden bir kere!"
Ne? Ne alaka be, ben ne yapmışım?!
"Sen bu çocuğa ümit vermeseydin, şimdi o paşa paşa çiftliğinde at biniyordu!"
Amaaaaan, pardon da ben hiç yanlış bir harekette bulunmadım. Sadece son gün, onunla hoşça vakit geçirdik o kadar. Onu da sırf kolyeyi bulmama yardım etti diye yaptım. Teşekkür maiyetinde.
Vicdanım alaycı bir sesle;
"Nasıl teşekkür ama...Çocuk peşinden Londra'lara geldi..." Kısa bir duraksamadan sonra devam etti.
"Draco, Marcus'u öğrenince ne yapacak acaba ?"
Acıyla inleyip, başımı yastığa gömdüm. Sahiden de Draco'ya ne diyecektim. Peşimden gelmesini nasıl açıklayacaktım! Yanlış anlamaz belki. Sonuçta Marcus sadece ve sadece bir arkadaş. Büyütecek bir şey yok ki...
Vicdanım omuz silkti. "Arkadaş markadaş. Fazla uzun kalmaması, senin için iyi olur. Giderayak, Draco'yla kavga etmenizi istemem." Başımda onca dert varken, bir de Marcus çıktı! Harika...
April'in iç sesiyle konuşması Ginny'nin dürtüklemeleri ile son buldu. Genç kız başını kaldırdığında, meraklı iki çift gözle karşılaştı.
Hermione düşünceli bir sesle: "Günaydın."
April gözlerini ovalarken,
"Günaydın. Eee nasılsınız, iyi uyudunuz mu?"
Şimdi hiç onlarla Marcus konusunu konuşmak istemiyordu. O yüzden ilgisiz davranmak en iyisi olacaktı.Ama Hermione ve Ginny'den kaçmak hiç mümkün müydü? Ginny hevesle konuşmaya başladı. "Bırak şimdi nasıl olduğumuzu! Sen dün geceki çocuktan bahset. Niye gelmiş buraya?"
April gözlerini devirdi. "Yaa ben nerden bileyim..Of çekilin üstümden de giyineyim."
Hermione elleri belinde, inatla devam etti. "Hiç kaçmaya çalışma! Bayan Weasley çok rahatsız oldu bu misafirden. Tanımadıkları, etmedikleri çocuk sonuçta, haklı. Ne kadar kalacağını bilmek istiyor!"
April iç geçirdi. "İnan bilmiyorum Herm. Ama ben de sizin kadar rahatsızım. Aşağı iner inmez onu bir kenara çekip, konuşacağım."
Ginny mırıldandı. "Peşini kolay kolay bırakmayacak gibi. Seni kaçırmaya çalışırken de çok zorluk çıkarmıştı..."
April cevap vermedi. Ne diyebilirdi ki, Ginny haklıydı. Hermione perdeleri açarken, düşünceli bir tavırla;
"Fazla ısrarcı biri. Açıkçası bu beni oldukça rahatsız etti."
April gözlerini yastığından ayırmadan,
"İstediği kadar ısrarcı, inatçı olsun. Onu bir şekilde geldiği yere göndereceğim!"
İşte Kovuk'taki sabah böyle başlamıştı. Yeni bir misafirin telaşıyla. Bayan Weasley sofrayı kurarken, bu konuda yorum yapmaya devam ediyordu. Hiç tanımadıkları birini eve almaktan son derece rahatsız olmuştu.
"Hayır, ayıp denen bir şey var...Elinde bavulla içeri girdi bir anda! Yüzsüzlük bu yaptığı. Sonuçta tanımayız etmeyiz."
Mutfakta ona yardım eden Ron da hemen cevap verdi.
"Sorma anne yaaa...Takmış kafayı April'e belli! Onu almaya İsviçre'ye gittiğimizde de çok zorluk çıkarmıştı. Harry suratına bir tane çakmasaydı; April'i nasıl getirirdik bilmem..."
Molly tabakları çıkarmaya başladı.
"Baban da rahatsız oldu tabi. Ama belli etmemeye çalıştı. Hadi dün gece misafir ettik, gecenin köründe sokağa atamazdık. Charlie'nin odasında kaldı. Ama bu gece de kalmak isterse, müsaade etmem bilesin!"
Ron hızlıca başını salladı. "Kalmasın da zaten. Madem gelmiş Londra'ya, gitsin kendine konaklayacak yer bulsun! Benotti'de kalacak bir sürü yer var."
Bayan Weasley söylenmeye devam ediyordu. "Hiç gözüm tutmadı bilesin. Kaç tane sucuk istersin bu arada?"
Ron peynirleri dizerken, annesine döndü. "Hepsini kes sen."
"Tamam, dur bakayım. Nerde kalmıştım? Aaah hatırladım, hiç gözüm tutmadı bilesin. Tipinde bir dalkavukluk var. Bir ukalalık. Zavallı April nasıl utandı, bizim yanımızda ikide bir kıza sarıldı. Elini tuttu. Hiç hoş şeyler değil bunlar!"
Domatesleri de tabağa yerleştiren genç adam hışımla;
"Kesinlikle katılıyorum! Harry'le ikimiz, kafa göz dalacaktık o salağa! Kıza sarkıntılık ettikçe etti."
Birkaç küfür mırıldanmıştı ki, Molly sinirle onu dürtükledi. "Küfür etme bakayım!"
"Affedersin anne..Sinirden ağzımdan kaçıverdi..."
Hermione, Ginny ve April aşağı indiklerinde, mutfak kapısında dikilmiş olan Harry'yi gördüler. Genç adam yüzünde aptal bir tebessümle içeriye bakıyordu.
Ginny kaşlarını çattı. "Neye bakıyor bu?"
Hermione omuz silkti. "Eğlenecek bir şey bulmuştur gene."
Salonda kimse yoktu. Anlaşılan kimse daha sıcacık yataklarını terk edememişti. Ginny arkadan yavaşça ilerledi ve Harry'nin kulağına bağırdı. "Günaydın!!!"
Harry yerinde sıçrarken, Ginny gülerek;
"Ne oldu, korktun mu?"
Genç adam ters bir bakış attı. "Dalmışım..."
Hermione merakla:"Mutfakta neler oluyor? Ne seyrediyordun?"
Harry gülümsemesini bastırmaya çalışarak, hızlıca cevap verdi. "Bayan Weasley ve Ron, dün gece hakkında dedikodu yapıyor."
Hermione kaşlarını kaldırırken, Ginny eğlenir bir vaziyette, Harry'nin omzunun üstünden mutfağa baktı. Ron ve Bayan Weasley onları fark etmemiş, hararetle konuşuyorlardı. April hariç diğerleri mutfağı izlerken, genç kız sıkıntılı bir halde sokak kapısını açtığı gibi, bahçeye attı kendini. Çimenlerin arasında yürürken, kafasını dağıtabilirdi belki. Dün gece Marcus yüzünden herkese rezil olmuştu. Ah Merlin bilir, onun hakkında ne düşünmüşlerdi! Bir erkeği Londra'ya sürükleyebilecek kadar kötü bir kızdı onların gözünde.
Vicdanı sinirle bağırdı. "Saçmalama Ap, sen kötü kız hiçbir zaman olmadın, olmayacaksın da!"
April boğazına düğümlenen yumrudan konuşamıyordu. İç sesiyle elinden geldiğince haykırdı.
"Onların gözünde öyleyim ama! Marcus dün gece o kadar çok üstüme düştü ki. Elimi tutmasına mı sarılmalarına mı ağlıyım. Zaten misafirim, evdekilere yük oluyorum. Şimdi de bu!"
Vicdan gözlerini devirdi. "Sadece sinirlerin bozuk o kadar. Marcus'un dün geceki tavırları senin suçun değildi ki! Rahatla biraz Ap, tek yapman gereken onu buradan bir an önce postalamak..."
April derin bir nefes aldı. "Sanırım haklısın. Sadece bu durum içimi çok sıkıyor."
Vicdanı acı bir tebessümle:"Bence sen içten içe Draco'nun bu misafiri yanlış anlamasından korkuyorsun. Ve kesinlikle de korkmalısın! Çünkü bu çocuk sana bu şekilde yakın davranırsa, Draco çok başka düşüncelere kapılabilir."
April iç çekerek, mırıldandı. "İsviçre'deyken Marcus'la ilişki yaşadığımı sanabilir mesela."
Konuşmaları gökyüzünden gelen kesik bir çığlıkla bölündü. April başını kaldırdığında, küçük bir baykuşun Kovuk'a doğru ilerlediğini gördü. Baykuş pencerenin pervazına tünediğinde, Bayan Weasley'nin sesi duyuldu.
"Kahvaltı hazır !!!"
Genç kız içeri girdiğinde, gürültülü bir kalabalıkla karşılaştı. Az önceki sessizlikten eser yoktu. George ve Fred sucuk için Ron'la atışıyordu. Ginny ve Hermione hararetle bir şeyler tartışıyordu. Ki ne olduğunu anlamak da zorlanmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco'nun Meleği
FanficDraco Malfoy. On dokuz yıl sonra, eşi ve oğluyla Hogwarts Tren Garı'nda; Harry'lerin yanından geçip gittiğinde çoğu kişinin aklında şu soru belirir: Draco Malfoy kiminle evlenmiştir? Severek, isteyerek mi evlenmiştir; yoksa safkan ailesinin uygun g...